Manhattan’dan insan manzaraları… Yüz binlik tweed ceketler, çantalar, ihtişamlı tuvaletler, ışıltılı aksesuarlar metro vagonlarını doldurmuş ‘ekmek parası’ gayesiyle işe yetişmeye çalışan kadınların üzerinde… Bu ‘alternatif bir gerçeklik’ ya da derin uykunun mahsulü rüya değil, geçen hafta düzenlenen Chanel defilesinden manzaralar…
New York metrosunda düzenlenen Chanel şovu, kuşkusuz moda dünyasında son yılların en beklenmedik defilelerinden biri oldu. Yeraltının uğultusu, metronun metalik sert yapısı ve Manhattan’ın ritmi, Chanel’in zarafetiyle birleşince ortaya ilginç bir tablo çıktı.
Bu teatral yaklaşım, Chanel tarihinde elbette yeni değil. Karl Lagerfeld yıllarca Paris Grand Palais’yi dev sahnelere dönüştürerek defileleri sinematografik bir gösteriye çevirmişti: Buzullar, süpermarketler, fütüristtik uzay istasyonları, kumarhaneler… Lagerfeld’in teatral dünyası bir masal evreniydi; mekânlar moda tarihinde hiç görülmemiş prodüksiyonlarla yeniden inşa edilirdi. Matthieu Blazy ise benzer bir şovu “günlük hayat” duygusuyla kurdu. Grand Palais’nin dev kubbesinden New York metrosunun floresan ışıklarına geçiş, Chanel’in yeni döneminin estetik tercihini açıkça ortaya koydu: Daha gerçekçi, sokakların ritmiyle temas halinde, daha çağdaş…
“Neden New York” derseniz… Blazy’nin New York çıkarmasını Coco Chanel’in hayatından bir kesitle bağlamış. BOF’ın haberine göre, Coco Chanel, 1930’larda Amerika’ya yaptığı yolculuklarda özellikle New York’tan derinden etkilenmiş, şehrin özgürlük duygusunu ve tempo değiştiren enerjisini kendi tasarım anlayışına taşımış. Yani New York metrosunu defile mekânı olarak seçmesi, markanın kökleri ile şehrin dinamizmini birbirine bağlayan tarihsel bir ‘selam’ niteliğinde.

SIRA DIŞI BİR MARKA TEMSİLCİSİ
Defilenin diğer ilgi çekici olayı ise yeni marka elçisinin A$AP Rocky oluşunun ilanıydı… Blazy’nin Bottega Veneta’daki yıllarında da yer alan bu dostluk, tasarımcının Chanel’e geçmesiyle yeni adreste devam ediyor. Buraya kadar alıştığımız ‘modaevi-müzik ikonu’ eşleşmesi… Ancak modaevinin halihazırda bir erkek koleksiyonuna sahip olmadığı göz önüne alınınca farklı bir tablo ortaya çıkıyor. Yani bu seçim, stratejik bir kırılma noktası. Evet, modaevi yakın zamanda bir erkek koleksiyonu çıkarmayacak… Ancak koleksiyonda yer alan bol kesimli ‘unisex’ havalı ceketler ve aksesuarlara dikkat! Defileyi izleyen Rocky’nin kolundaki Chanel çantayı da baz alarak, modaevinin ceket ve aksesuarlarla erkek müşterileri de kapısından içeri çekmeyi hedeflediğini iddia etmek yanlış olmaz. Yani hayallerinizi süsleyen ya da gözünüze kestirdiğiniz ‘o’ çantayı, dövmelerle kaplı eşofmanlı bir hip-hop yıldızının kolunda görmeniz yakındır. Belki Coco Chanel’den günümüze markanın asla vazgeçmediği ‘elegan Fransız kadını’ imajı yerle yeksan olacak ama popüler kültürdeki yeri daha da sağlamlaşacak. Akıllardaki soru: Chanel’in böyle bir yön değişikliğine gerek duyup duymadığı…
POPÜLERLİĞE İHTİYACI MI VAR?
Teknik olarak Chanel hâlâ lüks modanın zirvesinde; 2025’te yapılan değerlendirmelere göre marka değeri 37.9 milyar dolara ulaşarak lüks dünyasında üst sıralarda yer alıyor. Ancak bu finansal/marka değerine rağmen 2024, yani Virginie Viard döneminin sonuna doğru markanın büyüme eğiliminin kırıldığı bir yıl oldu: Satışlar yüzde 4.3 düştü; faaliyet kârlılığı yaklaşık yüzde 30 oranında geriledi. Özellikle Çin ve Asya pazarındaki yavaşlama, global lüks eşya talebinin düşmesi, markanın ekonomik pozisyonunu zorladı.
Buna rağmen Chanel, 'yeni kanallar ve yeni sesler' ile imajını zenginleştirdi: 2024’te sermaye harcamalarını yüzde 43 artırarak butik genişletme, tedarik zinciri entegrasyonu, kreatif yatırım ve müşteri deneyimi üzerine ciddi bütçeler ayırdı.
Ancak ekonomistlerin 2026 yılında küresel anlamda lüks sektöründe ciddi bir darboğaz yaşanacağını öngörmesi, markaları sürekli ‘yeni potansiyle müşteri/pazar’ avına itmeye başladı. Üstelik işleri de kolay değil. Zira eski usül “yaz beni listeye, zamanı geldiğinde çağır paramızı verelim” mantalitesi, yeni nesilde “beni bu markayı kullanmaya ikna et” mottosuna dönüştü. Durum böyleyken, stratejik olarak markalar klasik müşteri kitlesini korumaya çalışırken, aynı zamanda genç, kentsel ve kültürel sermayesi yüksek yeni nesil tüketicilerle bağ kurmaya yönelik projelere de ihtiyaç da duyuyor… Nitekim Blazy–Rocky işbirliği, yalnızca kreatif bir karar değil; Chanel için müşteri demografisini genişletme, görünürlüğü artırma ve erkek moda dünyasında yer edinme hamlesi olarak okunabilir. Şu bir gerçek: Matthieu Blazy’nin Chanel’de kendi döneminin diğerlerine benzemeyeceğini gösterme hamleleri burada biteceğe benzemiyor.
