Türkiye’nin küresel moda dünyasına en önemli armağanlarından biri o… Paris’te defile yaptı. Podyumda Lara Stone yürüdü, izleyiciler arasında Kate Moss vardı. Fransız Kültür Bakanlığı’nın her sene genç tasarımcıları desteklemek üzere verdiği prestijli Andam Ödülü’nü aldı. Koleksiyonunu Paris’te sergiledi, Sonra Londra Moda Haftası’nı salladı. Jennifer Lopez gibi yıldızları giydirdi. Madonna, sahne kıyafetlerini tasarlaması için onu seçti. Birbiri ardına başarılardan sonra birden bire sessizliğe büründü. 2018’de yeniden bir defile yapsa da, uzunca bir süre podyumda izleyicileriyle buluşmadı. Geçen haftaya kadar… ‘Ne Anladıysan O’ adlı koleksiyonunu Four Seasons’ta modaseverlerle buluşturan tasarımcıyla koleksiyonunun perde arkasını konuştuk.
“Ne Anlarsan O” başlığı oldukça açık uçlu. Siz bu temaya ne yüklediniz? İzleyiciyi yoruma bu kadar açık bir alanla baş başa bırakmak cesaret ister. Bu bilinçli bir meydan okuma mıydı?
Meydan mı bilmiyorum, ‘Ne Anladıysan O’. Ama herkesin hafızasını kullanmasını istedim. Onlara kendi hikayelerini yazmaları için, birbirimizi tamamlayabilmemiz için ‘Ne Anladıysan O’ dedim. Birlik olmaya en ihtiyaç duyduğumuz günlerde olduğumuzu hatırlatmak istedim. Sezen Aksu’dan alıntılamak gerekirse: “Vursun davullar, inlesin dünya/
Yalnızlığını dinlesin dünya/Kıyamet gündesin dünya” dedim.
Hazır Sezen Aksu’dan bahsederken, defilede onun parçaları ağırlıktaydı. Sanatçı, hayatınızda nasıl bir önem taşıyor?
Sezen Aksu beni büyüten kadın, hayatımın her döneminde, ergenliğimden bugünlere kadar hep dinlediğim. Melodi ve sözleri başka dünyalar açtı önüme, olgunlaştırdı beni, insan olmanın tanımını öğretti bana. ‘Dansöz Dünya’ gibi çok kilit şarkısı var benim hayatımda, ders gibi dinlediğim. Dansöz Dünya çok eski bir şarkı olmasına rağmen -2002 Şarkı Söylemek Lazım albümünden- hep hafızamda olanlardan biri.
Koleksiyonda hem minimal hem de teatral parçalar vardı. Bu dengeyi nasıl kurdunuz?
Koleksiyonlarımda genellikle balans kurmayı seviyorum. Nefes almasını sağlıyorum, ana renklerin dışında, leke gibi arada beklenmedik renkler koyarak, bu koleksiyondaki fuşya ve yeşil kullanımı gibi.

Defilede en kişisel bulduğunuz parça hangisiydi?
Hepsi, bu koleksiyondaki her parça kişisel, her parça benden bir parça. Bazılarını aklımdan eledim, bazılarını ruhumdan çıkardım ama hepsini içeriden aldım. Ülkemde ve dünyada beni en çok etkileyen, canımı acıtan demeçler, asılsız suçlamalar, aklımın almadığı yüzlerce ithamdan sadece bazılarını, bölüm bölüm anlatmaya çalıştım.
İstanbullu modaseverler uzun süredir defile izlemiyordu. Sizin defileniz bir anlamda endüstrinin aktörlerini ve modaseverleri bir araya getiren bir kutlama gibiydi. Moda gösterilerinin anlamı son yıllarda çok değişti. Sizce defileler hâlâ izleyiciyle doğrudan konuşan bir mecra mı?
Evet, hepimizin kutlamasıydı bu defile: öyle istedik, öyle planladık her anını. Hissetmekte özgür olduğumuz bir alan yaratmak, bunu kutlamak. Defileler herzaman konuşur, anlaşılır ya da anlaşılmaz, sesi yüksektir ya da alçak ama konuşurlar. Modanın sesidir, dilidir defile. İzleyiciyi bir diyaloğa davet eder, etmelidir.
Tasarım yolculuğunuzda bu defilenin sizin için özel bir yeri var mı?
Tüm koleksiyonlarımı kendimce hep özel kılmaya çalışıyorum. Fakat bu koleksiyonla kollektif bilincimizin, aynı görüşlere sahip kitlelerin ile bir korosunu oluşturmaktı belki de içimden geçen. Tasarlarken böyle düşünmemiştim ama finalde karşımda yüzlerce kişilik bir koro ile karşılaştım, şaşkındım, tüm o kalabalık, izleyici, beni aralarına almak istercesine şarkıyı haykırıyordu hep bir ağızdan. Ve tam geri dönecekken - buraları çok net hatırlayamasam da – kalmam gerektiğini anladım ve tüm misafirler podyuma katıldılar ve podyum bir dans pistine dönüştü.
Zaman zaman kendi dünyasına çekilen, sonra tekrar son derece iddialı bir şekilde karşımıza çıkan bir tasarımcısınız. Bu bir strateji mi yoksa yaratım sürecinin doğasında mı var?
Kendi dünyamda olmayı çok sevdiğimi söylemek istiyorum. Özellikle evimde, oğullarım Moon ve Birthday -iki doberman ebeveyniyim- ile geçirdiğim zaman dünyada en mutlu olduğum zamanlar. Sormak istediğin soru bu değildi biliyorum ama kendi dünyam sadece orası, orada kendi dünyamın içindeyim yalnızca. Hafta içi hergün iş ile başka dünyaları ağırlıyorum, misafirlerimizi kendilerinin en iyi hallerine getirebilme matematiği içindeyim. Hep kalabalıkta, ekip arkadaşlarımla herzaman en iyi’yi yaratabilmek için çabalıyoruz. Sesli ve stresli oluyor elbette. Ama işte bu koşullar hep biriktirerek, izlediğim, dinlediğim, gördüğüm, konuşmak isteyip hep sustuğum herşeyi yeniden en iyi şekilde anlatabildiğimi düşündüğüm koleksiyonuma başlamak için beni kağıt ve kalemimle buluşturuyor.
Bu defilenin ardından, markanızı nasıl bir rota bekliyor? “Ne Anladıysan O” başka bir projeye, sergiye ya da dijital anlatıya dönüşebilir mi?
‘Ne Anladıysan O’ farklı alanlara tercüme olacak evet, farklı mediumlar üzerinden anlatılacak daha. Çok yakında!
Andam Ödülü, Paris Moda Haftası… Küresel modada iz bırakan pek çok başarınız var. Uluslararası moda sahnesinde sizi yeniden daha sık görecek miyiz?
Biliyor musun hiç umurumda değil artık uluslararası arenalar… Eğer isteseydim dönmezdim. Paris Fashion Week’lerde uzun seneler.. En iyisini başardığımı gördüm. Dünyanın en iyi noktalarında gördüm ürünlerimi, başardım. Bugün daha mutluyum o günden.
