Takvimler 6 Aralık 2025’i gösterdiğinde, İngiltere’nin güneybatısındaki Bristol’daki evinde hayata veda eden Martin Parr, çağdaş belgesel fotoğrafçılığının en etkileyici ve en tartışmalı figürlerindendi... 73 yaşında kaybettiğimiz Parr; sıradan insanları, gündelik anları, tatil beldelerindeki lunapark kalabalığını, plajlardaki güneşlenenleri ve süpermarketlerin ışıklı koridorlarını bazen ironik, bazen renkli karelerle ölümsüzleştirdi.
Parr, 23 Mayıs 1952’de Surrey Epsom’da doğdu. Küçük yaşlarda büyükbabası sayesinde fotoğrafla tanıştı; ilk fotoğrafını henüz 11 yaşındayken çekmişti. 1970–1973 yıllarında Manchester Polytechnic’de eğitim gördü. Ancak kariyerini belirleyen, o dönemin siyah‑beyaz gerçekçi fotoğraf geleneğine karşı renkli fotoğrafçılığı seçmesi oldu. 1980’lerin ortalarında çektiği ve dönemin İngiliz işçi sınıfı tatil kültürünü tüm çıplaklığıyla yansıttığı ‘The Last Resort (1983–1986)’ serisi ile büyük ses getirdi. New Brighton’daki plajda güneşlenen, balık‑patates kızartması yiyen, dondurma yiyen çocuklar prodüksiyonla oluşturulmuş çekimler değil, gerçek insanların gerçek anlarıydı. Parr bu karelerde flaş, doygun renkler ve yakın plan kullanarak, gerçekliği hem komik hem rahatsız edici bir şekilde ön plana çıkardı.
Bu yaklaşımı, bazı eleştirmenlerin gözünde küçümseyici, adeta sınıfsal alay olarak değerlendirilse de Parr, fotoğraflarını “eğlence kisvesi altında ciddi işler” olarak tanımlamıştı. Onun amacı utandırmak değil, sıradanlığı görünür kılmak, gündelik yaşamın hakikatiyle izleyiciyi yüzleştirmekti.
Zamanla coğrafi ve tematik yelpazesini genişletti. Magnum Photos’a 1994’te kabul edildi. Dönemin bazı büyük ustalarının karşı çıkmasına rağmen 2014–2017 arasında ajansın başkanlığını üstlendi.
Parr’ın üretkenliği sadece fotoğrafla sınırlı değildi. Onun koleksiyonu fotoğraf kitapları, eski kartpostallar, popüler kültür objeleri ve gündelik tüketim kültürünün nesnelerinden oluşuyordu. Bu birikim, onun estetik dünyasının bir parçasıydı; sıradanlığı, nostalji ve eleştirel bir mercekle inceledi. 2014’te kurduğu Martin Parr Foundation, hem kendi arşivini hem de Britanya’da ve dünyada gölgede kalmış fotoğrafçıları koruma ve görünür kılma misyonuyla çalışmaya başladı.
Parr’ın kariyeri, renkli fotoğrafçılığı sadece bir estetik tercih değil, toplumsal ve kültürel bir strateji haline getirdiğini gösterdi. Onun lensi yalnızca bir kamera değil, bir ayna oldu. Kimi zaman abartılı, kimi zaman acımasız olmuştu; tüketim toplumunun, sınıf ayrımlarının, kitle tatil kültürünün, turizmin ve küresel tüketimin alt yüzünü gösterdi. Ama aynı zamanda insani yalnızlığı, arzuları, samimiyeti, bozulmamış hayalleri ve sıradan hayatın dayanılmaz hafifliğini de…
Son yıllarında, hastalığına rağmen çalışmalarına ara vermedi. Ölümünün ardından, Parr’ın mirasını yaşatma görevini Magnum Photos ve Martin Parr Foundation üstlendi. Onu yalnızca bir fotoğrafçı değil; bir çağın, bir toplumun, bir sınıfın görsel tarihçisi, bir gözlemci, bir bellek gönüllüsü olarak hatırlayacağız. Martin Parr’ın objektifi ironiyi, renkleri ve sıradanlığı kullanarak yaşamın görünmeyeni görünür kıldı. Ve bu görünürlük, izleyicide hem gülümseme hem sarsıntı bıraktı. Yaşamını yitirdiğinde ardında yüzlerce fotoğraf kitabı, binlerce kare, büyük bir arşiv ve sayısız göz bıraktı.