Milano Moda Haftası hareketli başladı. Gucci , Milano Moda Haftası’nın hemen öncesinde, La Famiglia adını taşıyan 37 parçalık bir koleksiyonu Instagram üzerinden duyurdu, ortalık karıştı. Zira marka uzun süredir moda dünyasının merakla takip ettiği bir dönemece girmişti. Alessandro Michele’in renkli, maksimalist estetiğiyle geçen yılların ardından markanın direksiyonuna Demna Gvasalia’nın geçmesi, Gucci’yi yeni bir yol ayrımına götürecekti. Balenciaga’da sokak kültürüyle lüksü birleştiren tasarımcı, Gucci için ilk adımını klasik bir defileyle değil, Spike Jonze ve Halina Reijn’in yönettiği kısa film ‘The Tiger’ ve ‘La Famiglia’ adlı lookbook ile attı. Bu anlatı, beklendiği gibi Demna’nın Gucci’de yalnızca kıyafet değil, hikâye de satacağının göstergesi.
Koleksiyonu incelersek…. Beğenelim, beğenmeyelim, Alessandro Michele döneminde Gucci, eklektik desenler, maksimalist siluetler ve nostaljik referanslarla moda sahnesinde adeta teatral bir görsel şölene dönüşmüştü. Kimi için büyüleyici, kimi için fazlasıyla karmaşık olan bu estetik, markayı belirgin bir kimlikten uzaklaştırdığı yönünde eleştiriler alıyordu. Demna’nın ‘La Famiglia’ koleksiyonu ise bu enerjiyi tamamen reddetmiyor; fakat daha odaklı, daha tematik bir yaklaşım sunuyor. Monogram desenler, bambu saplı çantalar gibi Gucci’nin simgeleri, bu kez daha incelikli ve ironik dokunuşlarla yeniden yorumlanıyor.
Tom Ford’un tekrarı mı?
Sosyal medyada çok tartışılan bir konu ise, bu ‘aile’ koleksiyonunun Gucci’nin Tom Ford dönemine çaktığı selamdı. Hatırlayalım: Tom Ford, 90’ların son senelerinde hakim olan Grunge ve minimalizm akımlarını, Gucci için hazırladığı buram buram erotizm kokan bir koleksiyonla bitirmişti. Ve sadece Gucci değil, tüm moda dünyası onun liderliğinde rönesans dönemine girmişti. Ford’un Gucci’si, ana hatlarıyla 70’lerin feminen siluetine saygı duruşunda dururken, provokatif ve farklı şıklığıyla hafızalara kazınmıştı. Demna’nın koleksiyonu da benzer bir damar açmakla kalmıyor; bazı look’lar fazlasıyla tanıdık geliyor. 2000’leri yaşayan moda takipçileri, özellikle mavi yapay kürklü paltoyu, bambu detaylarını, logolu tasarımları hatırlayacaktır. Ancak Demna’nın Wes Anderson’vari kampanyası bu look’lara ironik ve karanlık bir yorum getirmeyi başarıyor. Sonuçta, Demna, günümüzde ‘pazarlamanın gücünü’ en iyi bilen tasarımcılardan biri. Balenciaga dönemini hatırlayın: Modaevinin yaratıcısı Cristobal Balenciaga’yı yaşasaydı şoka sokacak garip tasarımlarına rağmen, sosyal medyanın gücünü de arkasına alarak, popular deyişle yarattığı ‘hype’ markayı bambaşka bir boyuta taşıdığı aşikar.
Karlılık baskısının altında kaldı
Bu açıdan bakınca Gucci’nin Demna’yı transfer etmesinin tesadüfi bir karar olmadığı açık. Marka, Michele sonrası dönemde satışlarında ciddi düşüş yaşadı; 2024’te gelirlerinde yüzde 20’ye varan bir gerileme kaydedildi. Ana şirket Kering, Gucci’nin lüks pazardaki cazibesini yeniden canlandırması için yaratıcı bir hamleye ihtiyaç duyuyordu.
Demna bu bağlamda yalnızca bir tasarımcı değil, markanın ticari geleceğini de sırtlayan bir figür. Hikâye anlatımıyla moda ürünlerini bütünleştiren yaklaşımı, Gucci’nin genç kitlelerle yeniden bağ kurmasına yardımcı olabilir. Demna’nın ilk koleksiyonu, Gucci’nin uzun süredir devam eden estetik yolculuğuna yeni bir halka ekliyor. Alessandro Michele’in teatral aşırılıklarından sonra gelen bu daha kontrollü, karakter odaklı yaklaşım, markanın geçmişiyle geleceği arasında bir köprü işlevi görebilir.
Öte yandan bu yalnızca bir fragman. Asıl sınav, 2026 Şubat’ında yapılacak defilede verilecek. O zamana kadar ‘La Famiglia’ koleksiyonu, Gucci’nin hem kendi mirasını yeniden yazmaya hem de finansal gücünü toparlamaya niyetli olduğunun ilk işareti olarak kalacak.
