Oyunculukla ilk ne zaman ve nasıl tanıştınız? Sahneye çıkmaya karar verdiğiniz o anı hatırlıyor musunuz?
Tiyatro ile ilkokul yıllarımda tanıştım. Küçükken izlediğim oyunlar bana büyülü gelirdi ve sahnede gördüğüm ekibin bir parçası olmayı hayal ederdim. Bu nedenle oyunculuk yapmak istediğimi küçük yaştan itibaren biliyordum. Lise yıllarımdan itibaren ise tiyatro ekiplerinde yer almaya başladım.
Tiyatro mu, kamera önü mü sizi daha çok besliyor?
Kamera önünde olmayı çok seviyorum ancak tiyatro beni çok daha fazla besliyor. Özellikle kendinize ait bir üretim alanınızın olması sizi daha fazla yaratmaya itiyor. Kendinizi istemsizce sürekli yeni fikirler üzerinde konuşurken bulabiliyorsunuz.
Peki, Edinburgh Fringe Festivalinde sahne almak nasıl bir deneyim? Festivalin enerjisini sahnede hissettiğiniz anı bizimle paylaşır mısınız?
Edinburgh Fringe Festivali’nde yer almak her oyuncu için olduğu gibi benim de hayalimdi. Bunu gerçekleştirebildiğimiz için çok mutluyum. Buraya gelirken ne beklemem gerektiği konusunda pek fikrim yoktu ama şu an burada olmak gerçekten müthiş hissettiriyor. Fringe seyircisi oldukça deneyimli bir seyirci. Böyle bir kitlenin karşısında oynamak biraz korkutucu olsa da çok heyecan verici. İlk oyun günümüzde seyirciden aldığımız güzel tepkiler bizim için çok motive edici oldu.

Festivalde yer alma serüveniniz nasıl gerçekleşti?
Kardeşimle iki yıl önce The Antic Company adında bir prodüksiyon şirketi kurduk. Bu şirketi kurma sebebimiz kendimize bir üretim ve oyun alanı yaratmaktı. The Antic Company’nin ilk projesi de uluslararası sahnede sergilemek istediğimiz The Unexpected Mayfly oldu. Oyunumuzun prömiyerini geçen yıl Toronto Fringe Festivali’nde yaptık. Buradan kazandığımız deneyimle dünyanın en büyük festivali olan Edinburgh Fringe Festivali’ne başvurmaya karar verdik. Ocak ayında başvurumuzu tamamladıktan kısa süre sonra kabul aldık ve böylece festivale hazırlık sürecimiz başlamış oldu.
‘The Unexpected Mayfly’ oldukça kişisel bir proje gibi görünüyor. Kardeşinizle böyle bir yaratım süreci yaşamak nasıldı? Yazım ve sahneleme süreçlerinde nasıl bir iş birliği kurdunuz?
The Unexpected Mayfly, kardeşim Tuna Gümeli’nin kaleminden çıkan İngilizce bir oyun. Yaklaşık 6 ay süren yazım sürecinin ardından projenin tasarımına başladık. Farklı fikirlere sahip olsak da üretim sürecinde aynı çerçeveden bakabilmek bizim için çok önemliydi. Aynı zamanda ortak yapımcıları olduğumuz bu proje, benim de ilk sahne yönetmenliği deneyimim oldu.
Oyun tematik olarak izleyicide ne tür duygular veya düşünceler uyandırmayı amaçlıyor?
Ana karakterimiz, oyunculuk geçmişi olan bir kişi. Asıl oyuncunun gecikmesiyle kendini istemeyerek sahnede bulur ve oyuncu gelene kadar seyirciyi oyalamak zorunda kalır. Bu konuda çok başarılı olmadığının farkındadır ve durumu idare etmek için kendi hayatından kesitler anlatır. Yer yer seyirciyle iletişime geçerek onları da bu sürece dahil eder. Bu kara komedide seyircinin hem gülmesini hem sorgulamasını ve aslında hiçbirimizin kaygılarımızda yalnız olmadığımızı fark etmesini amaçlıyoruz.
Yurt dışında tiyatro yapmak sizi nasıl dönüştürdü? Türkiye ile yurt dışındaki tiyatro ortamları arasında gözlemlediğiniz en belirgin fark nedir?
Farklı ülkelerde ve şehirlerde oynamanın en güzel yanı bize kattığı pratiklik oldu. Zamanla her sahneye, ortama ve seyirciye kolaylıkla uyum sağlayabilir hale geldik. Ayrıca günlük hayatta tanışamayacağımız insanlara ulaşabilmek de çok değerli. Edinburgh Fringe Festivali ise tiyatronun her alanına açık, kapsayıcı bir festival. Seyircisi de bunu tam anlamıyla yansıtıyor. Türkiye ile gözlemlediğim en büyük fark ise tamamen üretim ve destek odaklı olması. Ne üretirseniz üretin, size her zaman açık bir kapı ve destek olmaya hazır bir seyirci var.
KISA KISA
“The Unexpected Mayfly” üç kelimeyle sizin için ne ifade ediyor?
Aidiyet, heyecan ve umut.
Bir sahne arkası rutininiz var mı?
Oyun saatinden birkaç saat önce sahnede olmayı seviyorum.
Son zamanlarda sizi en çok heyecanlandıran olay nedir?
Tabii ki Edinburgh Fringe Festivali.
