Geçen hafta sonu Ocean’s Eleven, Ocean’s Eight, Money Heist gibi filmlere, Netflix’teki Lupin dizisine taş çıkartacak bir soygun yaşandı Paris’te. Aslına bakarsanız bu filmlerin, esin kaynağı 1964 yılında İstanbul’da çekilen Topkapı filmi.
Dönemin ünlü oyuncuları Peter Ustinov, Maximilian Schell, Yunanistan’ın eski kültür bakanı ve oyuncu Melina Mercouri’nin baş rolde oldukları filmde soyguncular Topkapı Sarayı’ndaki değerli bir hançerin peşindeydi.
Dünyanın en çok ziyaret edilen müzesi unvanına sahip Louvre Müzesi’nin geçen hafta sonu tam yedi dakikada soyulması Fransa’da büyük tartışmalara yol açtı.
Ziyaretçiler ünlü cam piramidin yanında kuyrukta beklerken, inşaat elemanları kılığındaki dört soyguncunun ‘Güneş Kral’ diye bilinen Louis XIV’nun talimatıyla Kraliyet Mücevherleri için inşa edilen Apollon Galerisi’ne merdiven dayamaları, trajikomik bir olay olarak ülkenin tarihine geçti.
Öte yandan sosyal medyanın eline müthiş bir malzeme geçti.
Instagram’da karşıma kah Fransa Cumhurbaşkanı Macron çalınan safir küpeleri kulağına iliştirmiş, zümrüt kolyeyi boynuna takmış şekilde çıkıyor, kah siyah maskeli sevimli bir kedi Louvre’un önünden siyah bir torbayla sıvışıyor. Sarayın içinde emekleyerek gezen bir bebek çantasından çıkarttığı değerli taşlarla oynuyor. Yani Louvre’u soymak çocuk oyuncağı. Kültür Bakanı Rachida Dati eleştirilerin odağında; zira iki ay zarfında dört müze soyulmuş. Ulusal Doğa Tarihi Müzesi’nden geçen aylarda 6 kilo külçe altın, porselenleriyle ünlü Limoges’da özel bir müzeden ‘ulusal miras’ sayılan 6.5 milyon değerinde iki tepsi ile bir vazo çalanlar hala kayıp. Anlayacağınız Fransız müzeleri ‘yol geçen hanı’ durumunda.
NEDEN CARTIER DEĞİL DE MÜZE?
Çalınmış ve yağmalanmış sanat eserlerinin, mücevherlerin peşine düşmekle uluslararası üne sahip avukat Christopher A. Marinello, İngiliz The Guardian gazetesindeki analizinde bu can alıcı tespiti yapıyor: “Louvre gibi bir müzeden mücevher çalmak yerine soyguncuların neden bir Cartier dükkanına girmediğini merak edebilirsiniz. Cevabı gayet basit: Bugünlerde bir Cartier dükkanı çok daha iyi korunuyor.” Marinello’ya göre, Covid salgınından bu yana hükümetler kültür sektörüne ayırdıkları bütçeyi önemli miktarda kırpmış durumda.
“Louvre Sarayı'na girmiş olmaları kurumların nasıl tehlikeye açık olduklarını gösteriyor. Müzeler kuşkusuz kabus gibi bir dönemden geçiyor” diye ekliyor Marinello.
Gerçekten baktığınızda, Dresden’deki Green Vault Müzesi’nde milyonlarca Euro’luk soygun, İngiltere’de Blenheim Sarayı’ndan 4.8 milyon sterlin değerindeki som altın tuvaletin çalınması 2019 yılına yani salgının sonrasına denk geliyor. Marinello’ya göre, Louvre’dan çalınan sekiz parçanın, mücevher piyasasında ya da Sothbeby ile Christie’s gibi müzayede salonlarında satılmaları asla mümkün değil.
“Tahminimce soyguncular mücevherleri elden çıkarmak için parçalayacaklar. Elmasların Hindistan, Brüksel ya da İsrail’de pazarlanması mümkün” diyor.
İSTANBUL’DA AŞK HİKAYESİ
Şimdi geliyoruz çalınan mücevherlerin hikayesine… Paris Savcısı Laure Beccuau’nın verdiği rakama göre çalınan Kraliyet Mücevherleri 88 milyon Euro değerinde. Napoleon Bonaparte ve III Napoleon dönemine ait 9 mücevher çalınmıştı. Ancak İmparatoriçe Eugenie’ye ait altın, zümrüt ve elmas başa tam yerleştirilen yuvarlak taç soyguncuların kaçarken düşürmeleri nedeniyle bulunmuştu. Kayıplara karışanlar ise şöyle: Kraliçe Marie-Amelie ile Kraliçe Hortense’ın kullandıkları pırlanta ve iri safirli taç, aynı kraçelere ait safir ve elmas kolye ve safir damla şeklinde küpeler. Napoleon Bonaparte’ın ikinci eşi Marie-Louise’e ait altın, zümrüt ve elmas kolye ve küpeleri. 1855 yapımı iri elmas broş.
III: Napoleon’un eşi İmparatoriçe Eugenie’nin yağlı boya tablolarında da belirgin olan 1852 yılı yapımı incili, elmasla tacı. Yine Eugenie’ye ait, elbiselerin bel kısmına iliştirilen saçaklı elmas broş. İmparatoriçe Eugenie aslında bize yabancı bir isim değil.
Çünkü Sultan Abdülaziz’in Paris’e 1867 yılında Dünya Fuarı için yaptığı ziyaretten iki yıl sonra Eugenie İstanbul’a geliyor. Mısır’a Süveyş Kanalı’nın açılışına giderken İstanbul’da bir hafta kalan İmparatoriçe Eugenie Abdülaziz tarafından Beylerbeyi Sarayı’nda ağırlanıyor.
Rivayete göre, Sultan Abdülaziz Paris ziyaretinde Eugenie’ye tutuluyor ve ikili İstanbul’da tutkulu bir aşk yaşıyor. Böylece Louvre soygunundan geldik aşk meşk iddialarına.
Bu arada çalınan mücevherlerdeki değerli taşların Avrupa tarafından sömürgelerden elde edildiğinin altını çizeyim. Safir ve elmaslar Hindistan’dan, Marie-Louise’ın kolyesindeki zümrütler Kolombiya’dan (Muzo ve Chivor madenlerinden), İmparatoriçe Eugenie’nin tacındaki iri inciler Hint Okyanusu’ndan…