35 yıldan beri biriktirdiği parfüm şişelerini eriterek elde ettiği cam bedenler, benzersiz sanat eserleri ve aslında fotoğraflarının bir uzantıları, zira sanatçının bildiğimiz fotoğraf jestlerine çok yakınlar.
Zaten Nişantaşı’ndaki stüdyosuna girdiğinizde duvarda asılı ‘Light Series’ serisinden ‘Dry Leaf’ fotoğrafının, plastik kutucukların içindeki cam bedenlerle diyalog hali hemen gözünüze çarpıyor.
İşiyle ilgili “Fotoğraf sanatçısı olarak hiçbir zaman fotoğrafın gerçekliliğiyle ilgilenmedim, fotoğrafın gerçekliliğini sorgulamadım. Hep kendi hikayelerimi, kendi anlatılarımı fotoğraflamaya çalıştım” diye Arevyan cam serüvenine nasıl başladı?
“35 yıldır kullandığım parfümün şişelerini biriktirmiştim. Öylesine biriktirdim, ileride kullanırım diye bir fikrim yoktu. Ancak son 10 yılda bu şişelerin üstümde ağırlık yapmaya başladığını hissettim. Ve bu cam şişeleri eritip yeniden formlara dönüştürmeyi hayal ettim.”
Fotoğraf sanatçısı bu hayalinin peşinde, dört yıl önce açık alev cam dersleri almaya başlıyor. Özel derslerden sonra Riva Cam Ocağı Vakfı’nın yolunu tutuyor. Eritilmiş cama şekil vermeyi öğreniyor.
“İstediğim formları cam ustalara tarif etmektense kendim yapmayı şiddetle arzu ettim. Cam ocağının başına oturmak için ustaları ikna etmem öyle kolay olmadı. Cam şişeler önce 550 derecelik fırında bir saat kadar ısınıyorlar. Daha sonra 1250 derecelik fırına 20-25 kere girip çıkarıldıktan sonra şekil verecek kıvama geliyorlar” diye anlatıyor.

Cam bedenlerin her biri farklı
Eriyen cama şekil verdikten sonra bu kez soğutma işlemi başlıyor.
Uzun ve oldukça sıkıntılı bir süreç olduğu için sanatçı 35 cam heykeli ya da kendi deyişiyle cam bedenleri dört ayrı zaman diliminde üretmiş. Cam bedenlerin her biri farklı. En güzeli onları istediğiniz şekilde hayal edebilirsiniz. Kimi dans ediyor, kimi dua ediyor, kimi uçmaya hazır.
“İlk ortaya çıkan figür benim aslında 25 yıl önce çektiğim fotoğrafın aynısıydı. Yeni istemeden, düşünmeden jestlerimi tekrar etmişim” diyor Arevyan.
Heykellerine şekil verirken sayısız alet kullanarak camı kesmiş, şişirmiş, üflemiş, isteyerek yırtmış.
“En son yaptığım bu. Bunda çok güzel bir çatlak oldu. Yanlışlıkla söylemiyorum o kelimeyi. Ama hoşuma gitti. Aslında işimde hep mükemmeliyetin peşinde koştum. Çok yıpratıcı bir şey. Dolayısıyla bu işimde mottom: Hiçbiri kusursuz değil ve çok güzeller” diyor.
Her bir heykelciğin arkasına, elektrikli metal kalemle adının baş harfini Ermeni alfabesinin işaretiyle yazmış.
Özel eldivenlerle kutucuğundan çıkardığı heykelciğe sevgiyle bakarak “Hareketleri ne kadar ilginç oldu. Öne eğilmiş gibi. Bu da kurdele gibi. Evet kusursuz değiller ama güzeller” diyor.