Bengü Beker, Türkçe pop sahnesinde kendine özgü, derinlemesine duygusal sesiyle bir süredir dikkat çekiyor. ‘Sana Yıldızları Ödediğimden’ ile başlayan serüveni, şimdi Mabel Matiz prodüktörlüğünde hayat bulan ilk stüdyo albümü ‘Bir Yol Bu’ ile yeni bir dönemece giriyor. 2 şarkılık çalışma, Beker'in kendi ifadesiyle "hayallerinde büyüttüğü tüm dileklerin yankı bulduğu" bir kayıt. Ancak bu albüm sadece bir müzisyenin ilk albüm adımı değil, aynı zamanda modern popun dayattığı hız ve yüzeyselliğe inat, samimiyeti ve derinliği koruma çabasının da bir yansıması….
Albümün yolculuğu 2 yılı aşkın bir süreye yayılmış. Bu yolculukta sizi şaşırtan bir şey oldu mu?
Açıkçası şaşırdığım bir şey var diyemem. Kendime en yakın bulduğum müzik insanlarıyla birlikte üretme süreci umduğum güzellikte geçti. Çok fazla keşif var tabii ama böyle olmasını bekliyordum halihazırda.
Prodüktör koltuğunda Mabel Matiz var. Onunla çalışmak nasıl bir dönüşüm yarattı?
Mabel evreniyle tanışmamla birlikte, teslim olabilmenin, güvenmenin huzuruyla tanıştım.
Mabel’le düetiniz, albümün kalbinde mi?
İnsan gerçekten şarkılarını birbirinden ayıramıyormuş. Ama Mabel’le birlikte seslendirmiş olmak ‘Siyah İncim’i özel bir yere taşıyor benim için.
Albümü ilk dinleyenler ne tepki verdi?
Albümü, yol arkadaşlarım dışında dinleyen ilk kişi annemdi. Aslında parça parça başladı dinlemeye süreçle eş zamanlı. Ama mastering sonrası birlikte dinlediğimizde “Zamansız bir albüm oldu” dedi.
Albüm ‘Bir Yol Bu’… Peki o yolun sonu nereye çıkıyor?
Sonunu düşünmediğim bir yol. Bu yolda hep tutkumun peşinden gittim, belki de ucu apaçık bir yoldur.
Bir röportajınızda “Kendime güvenmek için çok uğraştım” demişsiniz. Bu albüm o güvenin ilk meyvesi mi, yoksa hala yolun bir yerinde misiniz?
Belki başka bir söylemim aklınızda bu şekilde kalmış olabilir. Kendime her zaman fazla güvendim. Ancak konu, daha fazla insana ulaşmak ve görünür olmaksa daha önceleri güvenden ziyade böyle bir isteğim olmadığı için başlatmadım süreci.
Güzellik hakkında da açıklamalarınız var. Müzikte güzelliğe yatırım yapmak mı zor, yoksa ‘güzel’ olduğun halde yeteneklerini duyurmak mı?
İkisinin de zorlukları var. Şık ve -kendi normlarınıza göre- güzel görünmeye dikkat etmeniz gerekiyor. Ama benim özellikle özen gösterdiğim bir diğer konu da güzel görüntümün şarkıcılığımın önüne geçmemesine dikkat etmek oldu hep. Bu çok güzelim demek değil, güzelliğimle elde etmeyi umduğum bir beklentim yok demek aslında.
Aşkın gereksiz olduğunu, yalnızlığın daha normal olduğunu ve aşkın toplumsal bir dayatma olduğunu düşünen kocaman bir nesil geliyor. İlerde aşk şarkılarının bir kıymeti kalır mı?
İnsanlık şu an birey olmayı, kendiyle kalmayı, kendini duymayı öğreniyor. Bu da doğal olarak aşka ve birlikteliklere bakışı değiştiriyor. Aşk artık ihtiyaçtan çok bir seçim. Yalnızlaşan insanın aşkı reddetmesi değil bu; daha çok, onu idealin ötesinde, gerçeğiyle kabul etmeye çalışması. Belki aşk şarkılarının tonu değişir ama kıymeti kalır. Çünkü ne kadar bireyleşirsek bireyleşelim, bir başkasında kendimizi görme arzusu hala içimizde. Sadece zaman zaman form değiştirmesi normal bence.
Sıradaki planlar neler?
Daha çok işimiz var. Albüm turnemizi gerçekleştirdik. Albümün canlı-akustik versiyonlarının dinleyicilerle buluşmasına çok az kaldı. Plağımız çok yakında. İkinci klip de yolda. Ve de ikinci albümü konuşmaya başladık bile!