Gazi Koşusu… Atatürk’ün mirası, Türk atçılığının en görkemli günü. Her yıl haziran sonunda safkanların kıyasıya mücadelesine sahne olan bu yarış, sadece sahada değil, kalplerde de yaşanıyor. 98. Gazi Koşusu'nu Emrah Agun’un sahip olduğu ‘Dragon Flame’ isimli safkan kazandı. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk adına 1927 yılından bu yana düzenlenen yarışın bu seneki favorileri arasında, yine Agun’un sahip olduğu ‘Database’ var. Yeni bir Gazi arifesinde, Agun ile hem geçmiş zaferini hem de Database ile yeni hedeflerini konuştuk.
Geçen yıl Gazi Koşusu’nu kazanmak nasıl bir histi? O anı bize anlatır mısınız?
Gazi Koşusu bizim gibi at severlerin ve yarış severlerin çocukluğunda bayram gibi yaşadığımız bir gündür. At sahibi olduğumuzda ise Gazi Koşusu’nu koşabilmek en büyük hayalimizdi. Bu nedenle, yarışı kazanmak gerçeğe dönüşen hayalimizdi. İnsanı çok fazla gururlandıran ve çok fazla onurlandıran hisleri barındırıyor. Kazandığınız an tarif edemeyeceğiniz bir sürü hissi bir arada yaşıyorsunuz. Ve en önemlisi o anı yaşarken başarının mimarı ekibimizin, sevenlerimizin, dostlarımızın ve destekçilerimizin gözünde aynı gurur ve sevinci görünce ne kadar kıymetli bir şeyi başardığınızı bir kez daha anlıyorsunuz.
Bu yıl da tekrar Gazi’de yarışmak üzeresiniz ve atınız favoriler arasında… Bu seneki yarış, tahmini en zor Gazi Koşusu olarak şimdiden tarihe geçti bile. Nasıl bir motivasyon içerisindesiniz?
Evet, geçen sene Gazi koşusunu kazanmışken bu sene de yarışın favorilerinden biri ile katılıyor olmak öncelikle çok şanslı hissettiriyor. Favorisi çok fazla olan ve mücadele gücü son ana kadar yaşanacak bir Gazi bizi bekliyor. Öncelikle ekip olarak bu süreci çok yakın zamanda yaşayıp başarıyla sonuçlandırdığımız için motivasyonumuz çok taze, tecrübemiz daha fazla. Database bugüne kadar koştuğu yarışlarda her zaman tüm gücünü sahaya yansıtarak karakterini bizlere gösterdi ve asıl en büyük motivasyonumuz onun bize hissettirdikleri ile oluyor.
Bu yarış sizin için ne ifade ediyor?
Gazi Koşusu öncelikle bizlere kalan en büyük miraslardan biri. Mustafa Kemal Atatürk adına 99 yıldır kesintisiz yapılan en büyük organizasyon. Onun ismi altında mücadele edebilmek bir at sahibi için taşıyabileceği en büyük gurur ve onur. Bir çift mavi gözün ışığı altında biz ve bizlerden sonraki jenerasyonların da bu mirası en büyük gururla taşıyacağına inanıyorum.
Sizce şampiyonluğu belirleyen en kritik unsur neler?
Hiçbir zaman en kritik unsuru tek maddede açıklayamayız. Çünkü çok büyük bir zincirin bir çok halkasının doğru konumlanması gerekiyor. En küçük ya da önemsiz gördüğünüz bir detay bile onlarca zamanın tüm emeğini eksiltip sonucu kötü etkileyebiliyor. Ama bir şeye dikkat çekmek gerekiyorsa, ekip olarak gerçekten çok iyi ve sağlıklı bir hazırlanma süreci geçirerek o yolda en doğru kararları alabilmek önemli.
Yarış atı sahipliği dışarıdan çok prestijli görünür… Perde arkasında neler yaşanır?
Perde arkası aslında dışardan görünenlerle çok zıttır. Bir kere inanılmaz bir sabır olması gerekiyor çünkü bir annenin karnına koyduğumuz bir tayın bile ilk koştuğu günü görmek 3 seneyi geçebiliyor. Ayrıca onlar birer canlı ve her gün bir kazaya ya da olumsuzluğa açıklar. Biz de bununla yaşamaya çalışıyoruz. Koşulan 12 dakika yarış için bir sürü insan aylarca gece gündüz emek veriyor. O kadar emeğin sonucu yaşanılan bir olumsuzluk maddi anlamı hiç önemli olmaksızın manevi anlamda insanı inanılmaz üzebilen hisler barındırıyor.

Atçılıkla tanışmanız nasıl oldu?
Küçüklüğümden beri atlara olan sevgim çok fazlaydı. Karadenizli bir ailenin çocuğu olduğumdan kültürümüzde çok fazla at yoktu ve bu yüzden çocukluğum sadece uzaktan sevgi besleyerek geçmişti. 20’li yaşlarda ise artık kendi başıma çiftliklere gidip at binmeyi öğrenmiş ve devamlı zamanım at üstünde geçiyordu. 2018 tarihlerinde ise “hayatımın en büyük tutkusunu ve aşkını neden daha büyütüp sahalardaki o heyecanı da yaşamayayım” diye kendime sorup yarışçılık camiasına ilk adımı attım.
Sizin için “iyi bir yarış atı” tanımı neye göre şekilleniyor?
Öncelikle gerçekten karakteri çok önemli, tırnağının ucuna kadar tüm gücünü sahada vermeye çalışması benim ilk gözlemlediğim durum oluyor. Ve tabi ki her atçının önem gösterdiği kan hattı dediğimiz, geldiği ailelerin içinde başarılı safkanların olması ve onların gösterdiği özellikleri taşıyabiliyor olması.
Antrenör, jokey ve at sahibi olarak aranızda nasıl bir iletişim var? Kararları kim alır, nasıl ortaklaşılır?
Bizim kendi aramızdaki uyumumuz gerçekten çok iyi. Aile kavramını sonuna kadar yaşayabildiğimiz bir sürecimiz var. Saygı ve güvene dayalı olması çok önemli. Kararlar aslında her zaman antrenörümüz Engin Bekiroğulları tarafından verilir çünkü gecesi gündüzünü atlarla geçiren, onları çalıştıran ve devamlı izleyen kişi odur.
Türkiye'de at yarışçılığı ve atçılık sektörünün gelişimi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bence ülkemiz son birkaç yıldır gerçekten güzel gelişmeleri yaşıyor. Ülkemizde kan hatlarımız gerçekten birçok ülkeye göre çok geniş ve kaliteli. Bunları biraz daha fiziki alanlar, daha iyi tesisler ve çok daha profesyonel ekiplerle birleştirebilirsek inanıyorum ki ülke dışında da çok güzel başarıları daha fazla izleyeceğiz.
Önümüzdeki sene Gazi Koşusu’nun 100. yılı… O yıl da yarışma planlarınız var mı?
Gazi’nin 100. yılı, birçok atçımızın şimdiden hazırlanmaya başladığı bir yarış. 100. yılı koşacak jenerasyon doğmaya başladığından beri herkes o 100. yıl Gazi atını arıyor. Ben de bunun için özenle seçmeye çalıştığım ve şu anda çok dikkatle ve heyecanla çalışmalarına başladığımız 2 taya sahibim. İnşallah 100. yıl gururunu sahada yaşamak bize de nasip olur.