Pop müzik sahnesinin karakteri en net isimlerinden Gökçe, yeni teklisi Müsadenle Gidicem ile geri döndü. Yalnızca dans ettiren değil, aynı zamanda içten içe sarsan bir şarkı bu. Üstelik ilk stüdyosunun da gözbebeği! “Benim cümlelerim dolambaçsızdır” diyen Gökçe, bu kez eğlencenin altına biraz hüzün, çokça da tavır ekliyor. Müzisyenle yeni dönemini, müziğini, bağımsızlığını ve hiç değişmeyen duygusal karmaşasını konuştuk.
Müsadenle Gidicem, tarzıyla bir ‘Gökçe imzası’ taşıyor. Ama bu kez biraz daha hüzünlü bir eğlence var gibi. Bu şarkının seni diğer şarkılarından ayıran yanı ne oldu?
Benim için şöyle bir farkı var şarkının: Diğer yaptıklarıma göre daha cool, daha tavrı var; yani yürürken yürüyüşünü değiştiren bir şarkı. Eğlenceli olmadığını, hareketli olduğunu düşünüyorum.
Şarkının ana karakteri gitmeye karar vermiş ama bir yandan da karşı taraftan bir işaret bekliyor. Bu duygu ikilemi, senin kendi yaşamında tanıdık bir hâl mi? Yoksa tamamen gözlem mi?
Evet, şarkının ana karakteri hem gidiyor hem de karşı tarafı uyarıyor. Hani “İyi şeyler olacak hayatımda. Sensiz de yaşayabileceğim” diyor. Fakat nakaratta “Gidiyorum görüyorsun beni neden tutmuyorsun” diyor. Aslında bu bence birçok kadınla olan bir şey. Kadınlar genelde ayrılırken falan karşı taraf en azından bir yalvarsın, gitme desin der. Ben isterim! (Gülüyor.) Geri dönmesem bile bir yalvarsın isterim çünkü en azından bu kadar sene yaşamışsın ‘umurunda bile değil’ düşüncesinden kurtulursun. Belki bencilce bir durum ama kesinlikle bana benziyor… Benim duygu durumum çok değişken zaten. Aynı anda her iki şeyi de istiyorum, bazen 3 ya da 4 şeyi de isteyebiliyorum, dolayısıyla bu da şarkılarıma yansıyor.
Balkan tınılarını enerjik bir hüzünle harmanlıyorsun. Bu şarkının sound'unu oluştururken Aras Yıldıran ile nasıl bir yaratım süreci yaşadınız? Neyi farklı yapmak istediniz?
Aras Yıldıran anne tarafı Trakyalı olduğundan ve çok fazla isimle sahne aldığından her şey kafasında oluşabiliyor. Eklektik müzikten çok iyi anlıyor ve konservatuar mezun olduğu için klasik müzik eğitimi de var. Orta bölümündeki yazılmış nefesliler armonisinde çok hafif Balkan baharatı var, hem de klasik müzik okumuş bir insanın armonileri var. O yüzden kesinlikle çok farklı bir şarkı oldu. Yani Gökçe'nin biraz daha 2025 modeli oldu diyebiliriz.
Şarkının ‘buram buram Gökçe tarzı’ denilen o havasını sen nasıl tanımlıyorsun?
Şarkılarım benim karakterime benziyor. Mesela benim evim de karakterime benziyor. Gelince insanlar direkt Gökçe evi diyorlar. Bu tabii ki müziğime de yansıyor. Sonuçta besteyi ben yaptığım için aynı anda yaşadığım değişik duygular şarkılarıma da yansıyor. Ben şarkılarıma aslında biraz manik depresif diyorum. Hareketli bir şarkının üstüne acıklı bir sound olabiliyor ya da hüzünlü bir altyapının üzerinde daha neşeli daha tatlı, mutlu hissettiren bir beste olabiliyor.
Müsadenle Gidicem, sadece bir bitiş değil, aynı zamanda ‘bir umut bekleme hali’ gibi de. Dinleyiciye neyin geçmesini istedin bu şarkıyla?
Bilerek bir duygu durumuna sokmuyorum. İçimden geldiği gibi yazıyorum. Ben ne hissediyorsam onu yapıyorum. Benim gibi de hissedenler oluyordur elbet dinlerken. İçimden geldi gibi yapıyorum, o dinleyiciye zaten çok net bir şekilde geçiyor. Çünkü benim cümlelerim çok nettir yani dolambaçlı, değişik cümleler genelde yazmam. “Burada ne demek istiyor şarkıcı acaba” diye kimse düşünmez.

İlk başta insanlar beni anlayamadı
Kariyerinde TSM'den Balkan'a, çocuk şarkılarından güçlü rock sound’una kadar uzanan çok eklektik bir çizgi var. Bugün dönüp baktığında, müzikal yolculuğunu nasıl tanımlarsın?
İlk zamanlar rock müzik dinliyordum ki o ilk albümün sound’da da yine farklılıklar kesinlikle var. Çok hafif bir işte nefesliler kullanmışım fakat değişik eğlenceli rock yapmışım ki o zaman rock müzik daha çok protest müzikti. Beni ilk başta tabii ki anlayamadı insanlar, dünyada bu tarz rock müzik çok varken, sözlere takılıp kaldılar. Ben daha eğlenceli, daha hayata dair konulardan bahsediyordum. Alışmaları zaman aldı. Davul çaldığım için aynı zamanda hiphop ritimlerine çok merak saldım. Dolayısıyla benim şarkılarımı da etkilemeye başladı. Dinlediğim müzikler karışmaya başlayınca müziğim de karışmaya başladı. Çocuksu sound’da yaptıklarım da benim çocuksu ruhuma hitap ediyor. Artık çocuk şarkılar yapmak istemiyorum, sahnede de söylemiyorum, canım istemiyor. Fakat şunu diyebilirim ki aslında yaptığım şey çok tehlikeliydi. Rock müzik kitlesi hazırdır, arabesk hazırdır… Öteki türlü çok uzun bir yolun var, o yüzden kolay değil kendi tarzını oluşturmak ve eklektik müzik yapmak.
Her şarkı bir pencere açar derler. Müsadenle Gidicem senin için hangi yeni pencereyi açtı?
Son birkaç senedir şarkılar maalesef yeni bir pencere açamıyorlar. Çünkü şarkıları duyurma sorunu yaşıyoruz. Dijital platformlar kendi canları istedikleri insanları çalıyor, destek veriyorlar. Diziler de öyle… Ama bu şarkının ben de yeri ayrı. İlk defa stüdyom var hayatımda. Yarı evde yarı stüdyo olan bir yerde şarkı söylemek muhteşem bir zevk. Stüdyomun ilk bebeği. Bende açtığı bir pencere de şu: Kendim için bir şeyler yapıyorum.
Sosyal medyada şarkıya gelen ilk tepkiler nasıldı?
Ben klip çekmedim. Çok sık şarkı çıkarıyorum. Her birine klip çekemem, yorucu bir şey. Şarkı insanların çok hoşuna gitti ve ‘özlediğimiz sound’ dediler genelde. Çünkü çok aynı tip şarkılar var, herkes şu an “Bu tuttu” diye aynı tarz beste arıyor. O yüzden şarkım insanlara bir nefes oldu bence.
Bu şarkı bir filme ya da sahneye ait olsaydı, nasıl bir sahne olurdu? Gözünde nasıl bir görsel canlanıyor?
Çok güçlü bir kadın, deri montunu giymiş., Elinde bavul ya da çantayla yürüyor… Çok cool ve çok güçlü bir şekilde yürüyor. Emin ve güçlü ama aslında emin değil, öyle görünüyor! (Gülüyor)