Tam bir yıl önce statik lansmanının ardından tarif etmeye çalıştığımız Temerrario ile bu kez Portekiz’de Estoril yarış pistinde buluştuk. Başımızı döndüren limitlerini zorladığımız ilk turlarda bile selefiyle ilgisiz olduğunu anlıyorduk…
Lamborghini tarihinin en çok satan iki kapılı modeli olan ve on yılda 29 binden fazla üretilen Huracan gibi bir efsanenin yerini doldurmak çok zor idi… Ondan sonra gelen bir model için bu ağır yükü, Sant’Agata Bolognese’deki mühendisler, ‘yerine geçmek’ yerine ‘yeni bir seviye yaratmak’ felsefesiyle kaldırıyorlar. İtalyanca’da ‘cüretkar’ anlamına gelen Temerario, adının hakkını veren radikal bir yaklaşımla karşımızda: İkisi önde, biri arkada 3 e-motoruyla desteklenen, çift turbolu, ‘flat-plane’ kranklı bir V8 ve toplamda 920 HP’lik akıl almaz bir sistem gücü… Bu, bir halef olmaktan çok, bir üst segmente zıplamak sanki…
Temerario’nun kalbinde, Lamborghini için bir ilk olan düz düzlem krank miline sahip, tamamen yeni 3.995,2 cm³ bir V8 motor yatıyor. Sadece içten yanmalı motor, 9.000 ila 9.750 1/min devir aralığında 800 HP ve 4.000 ila 7.000 1/min devir arasında 730 Nm tork üretiyor. Ancak asıl sihir, bu motorun üç elektrik motoruyla senkronize çalışmasında gizli. İkisi ön aksta konumlandırılan, biri ise 8-ileri çift kavramalı şanzımana entegre edilen bu e-motorlar, sadece toplam gücü 920 HP’ye taşımakla kalmıyor, aynı zamanda ikiz turbo’nun olası boşluğunu ortadan kaldırarak anlık bir gaz tepkisi ve akıllı bir tork yönlendirme sağlıyor.
Bu güç, tamamen aluminyumdan üretilen ve burulma direnci Huracan’a göre %20 artırılmış bir şasi üzerine oturtulmuş. 1.690 kg’lık ağırlığıyla, 1,84 kg/HP’lik bir güç-ağırlık oranı sunuyor. Fren sistemi de, önde 410x38 mm’lik diskleri kavrayan 10 pistonlu, arkada ise 390x32 mm’lik diskleri sıkan 4 pistonlu devasa CCB Plus karbon-seramik frenler bu performansı dizginlemek üzere tasarlanmış ve 100 km/h hızdan durma mesafesini de sadece 32 metreye indirmiş.
Tasarımı halen modern keskin çizgileriyle taptaze duran Huracan STO’ya göre bile; Temerario, daha keskin, daha agresif ve tartışmasız daha fütüristik bir dil benimsiyor. Tasarım şefi Mitja Borkert’in, farların altındaki altıgen gündüz farlarında Star Wars’taki Ölüm Yıldızı’nın hangar kapılarından ilham aldığını söylemesi, bu gözü pek yaklaşımın bir özeti.
Markanın imzası haline gelen altıgen formlar, aracın her köşesinde kendini göstererek ona mekanik ve organik bir bütünlük katıyor. Huracan’a göre yaklaşık 4 cm daha uzun aks mesafesi ve yükseltilmiş tavan çizgisi, uzun boylular için bile daha ferah bir yaşam alanı sunarken, genel silüet alçak ve yırtıcı duruşunu koruyor.

Lamborghini’nin bize bu canavarı Portekiz’in efsanevi Estoril pistinde tecrübe ettirmeye cesaret göstermesi, aslında araca duydukları güveni gösteriyordu. Ve iddialarının altının ne kadar dolu olduğuna şaşırmamızı istiyorlardı…
GENÇ VE KUVVETLİ SANT’AGATA BOĞASI
Direksiyona geçtiğiniz an beni ilk etkileyen şey, 920 beygirlik bir makinenin nasıl bu kadar kolay ve öngörülebilir olabildiğiydi… Bu uysallık, sürücüye anında bir güven aşılıyor ve aracın limitlerini keşfetmeniz için sizi cesaretlendiriyor.
Corsa yarış modunda, güç her an, her devirde emrinize amade… V8’in çığlığı, çift turbonun vızıltısı ve elektrik motorlarının anlık itişiyle birleşerek sizi koltuğunuza yapıştırıyor. Ancak en şaşırtıcı olan, bu karmaşık güç ünitesinin ne kadar lineer hissettirdiği. LDVA 2.0 adlı merkezi beyin, tüm bileşenleri o kadar kusursuz bir uyumla yönetiyor ki, atmosferik bir motordan bile daha pürüzsüz gaz pedalının tepkisine hayran kalıyorsunuz… Drag kalkışı yaptığınızda, vitesler büyürken bile arkadan adeta darbe alarak ileriye fırlatılmak ise, çok nadir bir his….
Estoril’in meşhur ana düzlüğünün sonunda 5. viteste dijital hız göstergesinde 300 km/h’yi geçen rakamları görmek işten bile değil… Brake-by-wire frenler ise, bu aşırı hızlardan yavaşlarken bile pedal hissinde en ufak bir değişiklik olmadan, sarsılmaz bir kararlılıkla görevini yapıyor. Deselerasyondaki kompresyon ve frenlerle sert yavaşlamaya kısa sürede alışıyor ve sonraki turlarda fren noktanızı viraja daha da yakına taşıyorsunuz…
Virajlarda, öndeki e-motorlarının sağladığı tork yönlendirme sayesinde Temerario, bir ray üzerinde gidiyormuşçasına dengeli. Sadece gereksiz yere indiğim ikinci viteste çıktığım virajlarda gaza fazla yüklendiğimde, arka tarafın son derece tatlı ve kolayca kontrol edilebilen keyifli bir kayma ile beni heyecanlandırması, bu mühendislik harikasının ne kadar oyuncu olabileceğinin de bir kanıtıydı. Ve, bu eğlenceyi çok severek, ‘hatalı’ viraj içi akselerasyonu çok kez tekrarladım… Üstelik tam 13 sürüş modunun tamamının da tadına bakarak…
Temerario’yu sadece Huracan’ın yerine geçen bir model olarak görmek, kesinlikle haksızlık olur. Yaklaşık %20 daha ağır ve %20 daha pahalı olmasının yanında; sunduğu 343 km/h’lik maksimum hız, 2,7 saniyelik 0−100 km/h hızlanması ve 10.250 devire tırmandığı hiper otomobil seviyesindeki performansıyla, tamamen farklı bir lige çıktığını kabul etmemiz gerek. İtalyanların baş boğası Revuelto’dan sadece 100 HP daha güçsüz ve sadece 0,2 saniye daha yavaş olan bu Fuoriclasse modelle, Lamborghini “giriş seviyesi” kavramını yeniden tanımlıyor.
Fakat bizi asıl etkileyen; virajlarda bir türlü kopartamadığımız, en az 25 kg hafifletme operasyonu ve artırılmış yere basma kuvveti gibi opsiyonlarıyla adeta bir gerçek GT3 yarışçısı kullanım çılgınlığı yaşatan, İtalya’da 24.400 Euro’luk karbon jantları hariç 358 bin Euro’luk Alleggerita paketiydi… Gelecekteki daha da vahşi versiyonların habercisi olan Verde Mercurius rengindeki Temerario Alleggerita, belki Performante’ye de bir hazırlık gibiydi…
Temerario, hiper otomobil arenasının kapılarını zorlayan, en genç fakat en kuvvetli Sant’Agata boğası… Evet, Lamborghini, yine “burnundan soluyor” ve rakiplerini ürkütecek tüm kaslarını gösteriyor…