Biri İstanbul’un göbeği Kabataş’ta, diğeri İzmirlilerin gözde tatil mekanı Alaçatı’da, doğanın tahribatına, şehirlerin kontrolsüz yapılaşmasına ve iklim krizine dikkat çeken iki sergiden söz etmek istiyorum bu hafta.
Tam da sıcakların kavurduğu, İzmir’i ve özellikle Seferihisar’ı, Hatay’ın köylerini kasıp kavuran yangınların yaşandığı bugünlerde sergiler, gerçeklerle yüzleşmemizi sağlıyor, farkındalık yaratıyor. Bir kez daha “iyi ki sanat var” diyorum. İstanbul Kabataş’ta, Kahve Dünyası, binasının yan duvarını nicedir güncel kamusal alan sanatına açmış. “Yanköşe’ diye bilinen söz konusu güncel sanat alanı güzergahımda olmadığı için gözümden kaçmış. ‘Yanköşe’ 11. Edisyonunda, Ordu’da. 2 yıl önce hafızalara kazınan ‘Fata Morgana’ sergisi nedeniyle tanımış olduğum Alper Aydın’ı ‘Geo Atlas’ işiyle ağırlıyor.
Kıymet Altunyurt’un mimari desteğiyle hayata geçirilen ve ekim sonuna kadar sergilenecek projeyi konuşmak için Alper Aydın ile buluşuyoruz.
Sanatçı uzun zamandan beri kamusal alanda işler yaptığı için ‘Yanköşe’ aşina olduğu, projelerini yakından izlediği bir sanat alanı. Kahve Dünyası’nın sanat danışmanı Tuna Ortaylı kendisine projeyi önerince hemen kabul ediyor. ‘Geo-Atlas’ bir köşe oluşturan iki duvarın çim halıyla kaplanarak, üzerlerine 46 adet minik dozerlerin yerleştirilmesiyle ortaya çıkan bir enstalasyon. Dozerlerin geçtiği yerlerde çim yok sadece kel kalmış alanlar var. Şehirlerde yeşilin hunharca yok edilmesine atıfta bulunan bir çalışma. Alper Aydın’ın işi, yeşili yok edilerek yıllardan beri büyük bir inşaat alanına dönüştürülmüş İstanbul’un durumunu mükemmel anlatıyor.
Duvarların üzerinde dozerler
“Burada yaptığım işle şehrin hâletiruhiyesi ortaya çıktı” diyen Alper Aydın, “Dikey duvarı bir yeryüzüne dönüştürmek mümkün müydü? Önce bunun üzerine düşündüm. Aslında iki ayrı dünya var. Bir tanesi binlerce yıldır devam eden dünya. İkincisi de insanoğlunun yarattığı parkları, bahçeleri, şehirleri olan dünya. Dikey duvarı bir yeryüzüne dönüştürerekten buldozer maketleriyle bir enstelasyona dönüştürdüm” diye anlatıyor.
“Artık doğanın kalmadığı, şehirlere mümkün olan her köşeye, her dar alana müdahale edilerek sadece insanın yaşaması için inşa edilen bir yere dönüştüğü bir durumu anlatıyorum” diyor.
Enstalasyonda ünlü bir çocuk oyuncak markası olan Bruder’in küçük dozerlerini kullanan Aydın, “Aslında bir yeri yeniden inşa etmek istiyorsanız oraya sokacağınız ilk nesne, ilk inşaat aleti dozerin kendisi oluyor. Çünkü yeryüzünü düzlemek, form vermek, tasfiye etmek için dozerler gerekli. Bu yüzden onları kullanmak istedim” diye devam ediyor.
Alper Aydın’in işi, en çok da Anadolu yakasını kahverengi, gri tonlu gökdelenleriyle bambaşka bir yere dönüştüren kentsel dönüşümün simgesi. Yıllardan beri hayatımızı cehenneme çeviren buldozerler işte karşımda. ‘Geo-Atlas’ 2017 yılında gerçekleşen ‘İyi Bir Komşu’ temalı 15.İstanbul Bienali’nde İstanbul Modern Müzesi’nde yer alan Alper Aydın’ın ‘D8M’ isimli projesinin devamı niteliğinde. Sanatçı proje kapsamında zaten yıkılacak olan müzeye bir buldozer sokmak istemiş ancak teknik nedenlerle bunu hayata geçirememişti.
Alper Aydın şimdi yine İstanbul’da sanatla ilgili, ilgisiz yüzlerce kişinin geçtiği, tam da karşısında bir inşaatın devam bir noktada, bizi şehrimizin betona yenik düşen, asla geriye dönüşü olmayan durumuyla yüzleştiriyor. Fata Morgana sergisini kariyerinin dönüm noktası olarak tanımlayan Aydın Alper, “Biz Türkiye'de yaşayan insanlar olarak hep kötü mimarlığa ve kötü şehirleşmeye maruz kalıyoruz. Acaba sanatın da bir maruz bırakma durumu olabilir mi? Bir bilinç yaratma, bir uyanış tetikleme anlamında” derken çok haklı.

Öldürülen kuşlar ve bibloları
Arkas Sanat Alaçatı, insanın hem faili hem kurbanı olduğu iklim krizine, doğanın tahribatına dikkat çektiği ‘Sahnelenmiş/Staged’ sergisiyle 35 sanatçının 86 eserini bir araya getiriyor. Billur Tansel’in küratörlüğünü üstlendiği sergi, doğayla bağlarını yitirmiş ve kendi yarattığı yapay gerçekliklere sığınmış insanın açmazlarını, sanat aracılığıyla sorguluyor.
Sergi aynen ‘YanKöşe’ deki ‘Geo-Atlas’ projesi gibi sanat aracılığıyla bir yüzleşme alanı sunuyor; düşünmeye, sorgulamaya ve harekete geçmeye çağırıyor. Arkas Sanat Merkezi Direktörü Müjde Unustası bu noktayı şu sözleriyle vurguluyor:
“Sanatın, toplumsal farkındalık yaratma gücüne inanıyoruz. Çevre bilinci, Arkas olarak bizim için çok önemli bir konu. Bu nedenle, çağdaş sanata ve özellikle genç sanatçılara alan açan Arkas Sanat Alaçatı’da izleyiciyi, doğayla kurduğumuz kırılgan ilişki üzerine düşünmeye, empati kurmaya ve harekete geçmeye davet ediyoruz.”
Serginin küratörlüğünü üstlenen Billur Tansel’e göre ise ‘Sahnelenmiş’ hem bir ayna hem de bir prova gibi. Mevcut gidişatın bir yansıması ve yazılmakta olan geleceğin sahnesi. Tansel, “Sahnelenmiş sergisi insanoğlunun hem mimarı hem de mağduru olduğu iklim krizi meselesine olan duyarsızlığının sebebini araştırıyor. İnsanlar doğayı geri dönüşü olmayacak bir şekilde yok ederken bir yandan da yaşadığı ortamı onun taklitleriyle bezeyerek kendisi için yarattığı sahte dünyada belki de kendi sonunu hazırladığının farkında olmadan yaşamını sürdürüyor” diyor.
Buna örnek Nazif Topçuoğlu’nun sergide yer alan ‘Natural History’ adlı eserini gösteriyor.
“Öldürüldükten vitrine konan kuşlar, onları taklit ederek üretilen ve vitrinin üzerine konan bibloları seyreden insanlar içinde bulunduğumuz durumu çarpıcı şekilde ortaya koyuyor” diyor.

Germen’in ebru fotoğrafı
Tansel’e sergideki sanatçıların nasıl seçildiklerini soruyorum:
“Sergiye davet edilen sanatçılar bu konu üzerinde düşünen, araştırmalar yapan ve izleyicilerde farkındalık yaratan sanatçılar. Farklı coğrafya ve kültürlerden sanatçıların mekana özgü yerleştirmeleri, performans videoları, fotoğrafları, resimleri, heykelleri ve durum tespiti yapan belgeselleriyle adeta bir sahne canlandırıyorlar” diyor.
Örneğin İtalyan sanatçı Antonio Riello’nun ‘Wheather Wizard’ isimli video çalışmasında dev bir ekranda sürekli çalışan minik bir fan görülüyor.
Sanatçının küresel ısınmaya karşı önerdiği bu küçük fan var gücüyle çalışıyor ancak yetersiz kalıp devre dışı kaldığında arka planda itfaiye arabalarının sirenleri duyuluyor. Bengü Karaduman’ın ‘Yetim Orman’ video çalışması son derece estetik bir biçimde insanın doğaya yaptığı tahribatı ve doğanın yeniden küllerinden doğma çabasını anlatıyor. Murat Germen’in ‘Simulacrum 1-2’ eseri ilk bakışta ebru sanatını andırıyor ama aslında sanatçının Anadolu yakasında dronla belgelediği müsilaj felaketini ortaya koyuyor.
Ferhat Özgür’ün ‘Bizim Mahalle’ adlı eserinde üç küçük çocuk doğadan eser olmayan inşaat ve binalardan ibaret manzarayı seyrediyor. Arkas Sanat Alaçatı’da 4 Ocak 2026 tarihine kadar gezebilecek sergi, her eserin üzerinde durup uzun düşüneceğiniz çok değerli bir iş olmuş.