Pera, gizli kalmış eski mekânlarıyla şaşırtmaya devam ediyor.
Pera Palas’ın, Soho’nun, Minoa’nın bulunduğu Meşrutiyet Caddesi’nde 76 numarada, dış cephesi neoklasik mimariye sahip yedi katlı Raşel Han’ın önünden kim bilir kaç kez geçmişimdir. Bağımsız sanatçılara alan açmayı amaçlayan sanat platformu ArtRedCo sayesinde, kıvrımlı merdivenleriyle çıktığınız çatı katında müthiş Haliç ve Galata Kulesi manzarasına sahip Raşel Han’ı keşfettim.
Yüzyıllık han, tavan bezemelerini örten kötü bir restorasyonun ardından 15 yıl boş kalmış.
Bugün Çinli bir sanat tarihçisine ait. ArtRedCo’nun kurucusu Hülya Kızılırmak, sergi mekânı arayışındayken karşısına çıkan Raşel Han’dan üç kamyon çöp çıkarttıklarını söylüyor.
Fatih Alkan, Vahap Avşar, Alper Aydın, Aytuğ Aykut, Serkan Özkaya, Vahit Tuna ve Yuşa’nın eserlerinin olduğu, 25 Ekim’e kadar devam edecek ‘Meşrutiyet 76’ sergisinin ilginç yanı şu:
Sanatçılar, kendi sergilerinin küratörleri aynı zamanda. Her biri eserlerini seçerek, kendisine ayrılan katta sergisini kurmuş ki bazıları İstanbul’da yaşamıyor bile.
Vahap Avşar Malatya ve New York’ta, Serkan Özkaya Kanada’da, Alper Aydın Ordu’da, Aytuğ Aykut ise Eskişehir’de yaşamlarını sürdürüyor ama sergi için gelmişler.
Serginin ortak teması yok; sanatçılar birbirinden bağımsız projeler üreterek Raşel Han’ın her katında sizi farklı bir yolculuğa çıkartıyor. Zaten sergi, farklı düşünsel ve estetik arayışların yan yana gelebilme ihtimaline odaklanmış.
Her katta hatta her odada şaşıracağınız, güleceğiniz, çok seveceğiniz, üzerinde düşüneceğiniz eserlerle karşılaşacaksınız.
Vahit Tuna’nın bir duvara yapıştırılmış İngilizce haber kupürü baştan aşağı ironi. Kaynağı OHA Haber Ajansı, başlık ise şöyle: ‘Türk Uçakları Bulutlara Saldırdı.’
Malatya depreminde babasını kaybeden Vahap Avşar’ın babasına ait bir el fenerinden yola çıkarak yine el fenerlerinden yaptığı heykel oldukça çarpıcı. Heykelin kaidesi ise sanatçının camdan üretilmiş kafası. Bu eser Osman Kavala’ya ithaf edilmiş. Alper Aydın’ın ‘The Greatest Microbes’ serisi, eserlerinde bu iki sözcüğü tekrarlayarak kurumlara eleştiri oklarını yöneltiyor. Müze ve koleksiyonerler de bu oklardan nasibini almış. Aydın’ın serinin ortasına yerleştirdiği insan iskeletinin replikasına eski çağların yok olmuş bir hayvanın formunu vermesi, mikropların insanlık var olmadan önce de var olduğuna işaret ediyor.