Shakespeare’in karanlık trajedilerini TikTok çağının estetiğiyle birleştiren, Truva Savaşı'nı 21. yüzyıl ritmiyle yorumlayan ve 45 genç oyuncuyu aynı sahnede buluşturan bir oyun: ‘Spiritua’... Biraderler Yapım’ın kurucu ortağı ve oyunun yazarı ve yönetmeni Arda Aydın, bu projeyle yalnızca klasik tiyatroya değil, tiyatronun ne olabileceğine dair kalıplara da meydan okuyor…
Spiritua, klasik metinleri bugünün gençlerinin diliyle yeniden anlatıyor. Bu sahneleme biçiminin sizce tiyatronun geleceğine dair nasıl bir önermesi var?
Spiritua aslında şunu soruyor: “Tiyatro sadece geçmişi mi temsil eder, yoksa bugünü yeniden yazabilir mi?” Biz Shakespeare’in sözlerini bugünün görsel diliyle, bugünün ritmiyle, bugünün çocuklarıyla seslendiriyoruz. Uzun yıllardır genç oyuncularla yapmak istediğimiz bir işi sahneye taşıdığımız için çok mutluyuz. Bu sahneleme biçimi yalnıza bundan sonra yapmak istediklerimizin bir başlangıcı.
Bu oyunda müzik, dans, ışık ve teknolojiyi neredeyse eşit önemde kullanıyorsunuz. Tiyatroyu çok bileşenli bir sanat formuna dönüştürmek sizin için bir zorunluluk muydu, yoksa bu çağın sahne algısı mı bunu gerektiriyor?
Zorunluluk değil ama kaçınılmaz bir arayıştı. Çünkü karşımızda “eş zamanlı uyarıcılarla büyümüş” bir kuşak var. Tek bir anlatı eksenine tahammülü olmayan bir kuşak. Bu yüzden Spiritua’da her sahne bir anlamda hem bir konser, hem bir dans gösterisi, hem de bir sanal gerçeklik deneyimi gibi çalışıyor. Bu dönemin tüm algısını şekillendiren yegane şey akıllı telefonlar. Özellikle 25 yaş altı genç insanların akıllı telefonlar olmadan çok zorlandığı bir gerçek. Sahne sanatları, çağın gereklerine ve teknolojisine göre şekillendi yüzyıllar boyunca. Küçücük ekranlara dünyanın sığdığı bir dönemde bunu görmezden gelemezsiniz. Koca koca dekorlar tiyatroda, sahne sanatlarında yine var, bir süre daha olmaya da devam edecek ancak mobilizasyon gibi çözülmesi zor konuları halletmek gerekiyor ve dekor bu yüzden artık yerini ekranlara bırakıyor. Ekrandan yansıyanı sürekli değiştirme şansımız var sahnede. Tıpkı Spiritua’da olduğu gibi. Hamlet-Ophelia sahnesini 1800’lerin sonunda Japonya’da bir samuray-geyşa ilişkisi olarak göstermenin en kolay yolu ekranları kullanmak. Robot ışıklar her yöne istediğimiz renk ve şekle girerek dönebiliyorsa bunu kullanmak, eski tarz ışık kullanmaktan çok daha kolaylaştırıyor işi. Yeni bir önerme elbette var Spiritua’da ancak asıl yaptığımız gençlerin akıllı telefonları bırakmalarına değecek 1 saat 25 dakikalık büyük bir şov.
Truva Savaşı ve Shakespeare’in trajedileri gibi “büyük anlatıları” günümüzde TikTok estetiğiyle buluştururken, neyin korunması gerektiğine karar verdiniz?
Çok net bir ölçütümüz vardı: Duyguyu korumak. Form kırılabilir, estetik dönüşebilir, ama his asla kaybolmamalı. Spiritua’da o TikTok ritmi, hızlı akan montaj estetiği var evet, ama duygular hiç hızlanmıyor. 45 kişilik bir genç kadro…

Spiritua, sizin sanat anlayışınızda bir dönüm noktası gibi duruyor. Bu oyundan sonra tiyatroda yapmak istedikleriniz nasıl şekillendi?
Anlatının değil, anlamın peşinden gitmek gerekiyor. Ne anlattığın değil, nasıl anlattığın önemli. Renkli bir sahnenin içinde son derece dramatik sahneleri oynamak ve bunu 45 oyuncuyla yapmak zor, evet. Daima hayalini kurduğum, zaman zaman yapma fırsatını da bulduğum bir tarz bu, yani lirik korolu oyunlar. Ancak uzun soluklu olmuyordu, çünkü bu denli kalabalık işleri sürekli sahneye çıkartmak bir takvim zorluğu getiriyor profesyonel tiyatrocularla. Bundan sonrasını sadece hayal ediyorum ve eğer hayallerimin yarısını sahneye taşıyabilirsem mutlu olurum…
Spiritua’yı izleyen seyircilerin ilk tepkileri ne oluyor? Ağlayan var mı, şaşıran, susup kalan?
Ağlayan da var, büyülenip susan da… Ama en çok nefesin tutulduğu yer: Ophelia-Hamlet sahnesi. Şu ana kadar oyunu 1.500’ün üzerinde kişi izledi. Zaten 3 oyun oynandı.
Sırada neler var?
Bertolt Brecht’in Üç Kuruşluk Opera oynama hakları Biraderler Yapım’da. Yetiştirdiğimiz çocukları ve gençleri, oyunun omurgası olan dilenciler korosu olarak sahnede görmek istediğimiz için ve biraz da benzersiz bir oyun olduğu için almıştık haklarını. O oyunu sahneye koymak istiyoruz ve çocuk ve gençlerin profesyonel oyuncularla bir sahne ve kulis deneyimi yaşamalarını sağlamak istiyoruz. En çok da Üç Kuruşluk Opera’nın büyüklüğünü yaşamalarını ve yaşatmalarını istiyoruz.
