Bugünlerde Edinburgh Fringe Festivali’nde ‘HardLove’ ile tiyatro sahnesinde her akşam izleyici ile buluşan Miray Beşli, dünyaya baktığı o geniş ve rengarenk penceresini açtı bizlere.
İnsan ruhunun derinliğine olan hayranlığı, an ve an yaşayan bir karakter yaratmanın verdiği haz ile oyunculuk serüvenini yaşam tarzına dönüştüren Beşli, gelecek projelerini ve kendi ‘zirve’sini anlattı bizlere: “Benim için zirve yok. Ünlü olmak gibi bir hayalim hiç yok. Oynadığım her an benim için zirvedir.”
Sizi tiyatro sahnesine ya da beyaz perdeye çeken şey neydi? Ne zaman verdiniz oyuncu olma kararını?
Anaokulu ve ilkokuldan beri anda olmayı, oyun oynamayı çok seviyorum. Ne zaman bir tiyatro oyunu sahneye konacak olsa sınıfta onun başrolünde oynamak için en hevesli kişi ben olurdum. Açıkçası hepsini ben oynardım. Bu heves benim içimde hep vardı, sanki bununla doğmuşum gibi. Ama profesyonel olarak oyuncu olmak için eğitim almak yerine Koç Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler okudum. Daha sonra oyunculuğa duyduğum tutkudan vazgeçmeyip üniversite sonrası New York’a taşındım ve orada Actors Studio Drama School’da 3 sene oyunculuk ve tiyatro üzerine Master MFA yaptım. Ondan sonra işler benim için değişti diyebilirim.
Actors Studio Drama School, oyunculuk adına size ne kattı peki?
Üç senelik bu deneyimin tamamı hayatımda kendim için yaptığım en doğru şeylerden biriydi. Oyunculuk sanatına o okulda bir kez daha hayran kaldım. Gerçek yaratımın peşinde olmak ve insan ruhunun ne kadar karmaşık olduğu gerçeğiyle yüz yüze gelmek beni büyüledi. Dünyanın her yerinden tanıştığım ve arkadaşlık kurduğum insanlar bu deneyimin en önemli parçasıydı. Dünyaya baktığım pencere genişledi ve rengarenk oldu.
Hem tiyatro hem de sinema perdesinde görüyoruz sizi. Mutlaka her ikisi de özeldir ama oyunculuk adına hangisinde olmak daha çok tatmin ediyor sizi?
İkisinin de yeri ayrı. Ama sanırım tiyatronun kalbimdeki yeri başka. Tam o anda, orada, her şeyi yeniden yaratmak, yaşamak, olmak ve akmak... Karşındaki partnerinle yaşadığın etkileşim, çok özel bir enerji, bambaşka bir frekans…
Özellikle olmak istediğiniz bir sahne ya da içinde olmak istediğiniz bir oyun var mı peki?
Özellikle şu oyunda oynamak istiyorum diye söyleyebileceğim bir oyun aklıma gelmiyor. Ama karaktere çekiliyorsam ve onu olmak için heyecan duyuyorsam o benim için yeterli. Oyunu okuduğumda karakteri yaratmak beni heyecanlandırıyorsa ve karaktere karşı güçlü bir çekim ve bağım varsa anlıyorum ki o benim için doğru proje. Her seçimimi içgüdülerimi ve sezilerimi dinleyerek yapıyorum.
Oyunculuk serüveninizde hayal ettiğiniz yer neresi peki? Var mı sizin için bir zirve?
Benim için zirve yok. Çok para kazanmak ya da ünlü olmak gibi bir hayalim hiç yok. Özgürce kendimi ifade edebildiğim, oynadığım her an benim için zirvedir. Ben oynamayı seviyorum, dışarıdaki onaylarla, statülerle ve illüzyonlarla ilgilenmiyorum.
İçimdeki çocuk hep benimle
Yakın zamanda Edinburgh Fringe Festivali’nde HardLove oyunu ile uluslararası sahnede olacaksınız. Oyundan ve karakterden bahsedelim biraz da…
HardLove, yabancı bir kadın ve Amerikalı bir erkek arasında geçen kışkırtıcı bir kara komedi. Oyun, birbirinden çok farklı iki yabancının o gece tanışıp bir gece içinde neler paylaştıklarını anlatan çılgın bir macera. HardLove, bir kadın ve bir erkeğin tüm kırılganlıkları ve en eğlenceli yanlarıyla nasıl gerçek bir ilişki kurduklarının hikayesi diyebilirim. Oyundaki karakterimin adı ise ChiChi. Chi “yaşam, kreatif enerji” demek. Karakterimin adı oyundaki yerini çok güzel ve net ifade ediyor. ChiChi, kaotik ve özgür ruhlu, sıra dışı yaşam enerjisiyle monoton hayatından sıkılmış, sadece düzen ve işi arasında sıkışıp kalmış Theodor’u tamamen merkezinden sarsıyor ve onu değişime zorluyor. Soho Playhouse New York’da 8 oyun oynadık ve şimdi Edinburgh Fringe Festivali’nde bu oyunu tekrar oynayacağımız için çok heyecanlıyız.
Bugüne kadar birbirinden farklı karakterler canlandırdınız. Sizde kalıcı olan oldu mu hiç? Hâlâ sizde yaşayan, iz bırakan…
Oynadığım tüm karakterler benim içimde, ruhumda, vücudumda kalıcı oldu. Hepsi benim ruhumdan izler taşıyor ve hepsi de içimde sonsuza kadar kalacak. Onlar benim bu hayatta gözümü açtı, farkındalığımı artırdı, kendimi daha iyi tanımamı sağladı. Oynadığım tüm karakterler benimle yaşıyor.
Oyuncu olmak pek çok kişinin hayali. Fakat işin kendi zorluğundan ziyade bazen sadece yetenek de yeterli olmuyor. Kendi serüveninizde hiç pes etmeyi düşündüğünüz anlar oldu mu?
Oyunculuk çok derin ve şahane bir meslek ve bence bir yaşam tarzı. Ama bunu gerçekten düzenli bir para kazanma kaynağı olarak görüyorsanız o zaman çok ciddi bir hayal kırıklığı. Tabi ki benim de bu serüvende kendimi sorguladığım ve pes etmeyi düşündüğüm anlar oldu ama sonra kendime bunu ne için yaptığımı sordum. Oyunculuğu ve sanatı kendim için, ruhuma iyi geldiği için yaptığım gerçeğini gördüğümde kendi adıma pes edilecek ya da bir yere ulaşılması gereken şey olmaktan çıktı, bir keyfe ve yaşam tarzına dönüştü.
Tüm bu zorluklar arasında sizi motive eden şeyler neler peki?
Oynamayı seviyorum, anda olmayı seviyorum, insanları seviyorum, insan ruhunu inanılmaz karmaşık ve şahane buluyorum. İnsan ruhunun derinliğine hayranım, an ve an yaşayan bir karakter yaratmak bana çok keyif veriyor. Bu sayede kendimi daha iyi tanıyorum. Bazen oynadığım karakterler sayesinde hiç bilmediğim yönlerimle ve duygularımla yüzleşiyorum, kendi içimde derinleşiyorum, bu eşsiz yolculuk beni motive ediyor. Oyun, beni motive ediyor ve bana ilham veriyor, heyecanlanıyorum ve içimdeki çocuk hep benimle yaşıyor.
Bundan sonra hangi projede göreceğiz sizi?
HardLove oyunumuzu seneye New York ve Los Angeles’ta oynamaya devam edeceğiz. Ayrıca, önümüzdeki yaz için uzun metraj bir film projem var.