Bildiğim kadarıyla sanatçı bir aileden geliyorsunuz. Küçük yaşlardan itibaren sanatla iç içe olan biri olarak müziğe tutkunuzu nasıl fark ettiniz?
Müzisyen bir ailede dünyaya geldiğim için müzik hayatımda her zaman çok doğal bir yer tuttu. Aslında bu tutku zamanla gelişmedi, ben bu tutkuyla doğdum diyebilirim. Gerçekten her müzisyenin içinde bulunmak isteyeceği bir aile ortamında büyüdüm. Bu açıdan kendimi çok şanslı hissediyorum; çünkü müziğin sadece bir sanat değil, bir yaşam biçimi olduğunu daha küçük yaşlarda öğrenme şansı buldum.
İlk beste ya da şarkınızı hatırlıyor musunuz? Bir hikayesi var mıydı?
Hayatımda müzik ve sahne sanatlarına olan ilgimi şekillendiren en etkili anlardan biri, 7 yaşında Michael Jackson’ın ‘You Rock My World’ klibini ilk kez izlediğim o andı. Onu hem şarkı söylerken hem de dans ederken görmek beni derinden etkiledi. Küçük yaşlardan itibaren baleye büyük bir tutkuyla bağlıydım. Bu yüzden dansla müziği bir arada sunan birini izleyince içimden “Evet, ben de bunu yapmalıyım” dedim.
İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Almanca daha pek çok dilde ve türde söylüyorsunuz şarkılarınızı. Dünyanın neredeyse her kesimine seslenebiliyor olmak size nasıl bir ilham veriyor?
Dünyanın en güzel şeylerinden biri, insanlara kelimelerden bağımsız olarak müzikle dokunabilmek. Müziğin o tek ortak dili sayesinde, farklı diller konuşan, farklı kültürlere ait insanlar arasında aynı anda aynı duyguyu paylaşmak ve sahnede o eşsiz etkileşimi yakalamak gerçekten tarifsiz bir deneyim.
İtalya'yı Fetheden Türk Soprano olarak tanınıyorsunuz. Neden?
Bu aslında oldukça iddialı bir söylem. Eğer orada yaptıklarımla bu şekilde anılıyor ya da anılacaksam, bu benim için olduğu kadar ülkem adına da büyük bir gurur kaynağı olur. Oraya gidişim başlı başına sürprizlerle dolu bir süreçti; her şeyin bu kadar yolunda gideceğini açıkçası ben bile beklemiyordum. Ancak yaşananlar, kariyerimdeki en önemli dönüm noktalarından biri haline geldi.
‘Alacalı’ isimli yeni bir tekli çalışmanız var. Bize yeni parçanızdan bahseder misiniz?
Her şeyin bir sebebi ve zamanı olduğuna inanırım. Yolum önce Serkan Çağrı ile müzik yapmak üzere kesişti. Bu vesileyle hem müziğe bakışım derinleşti hem de müzisyen çevrem genişledi. Ardından Okan Akı ile tanıştım ve o da bana bu şarkıyı vermek istedi. Şarkıyı ilk dinlediğimde nostaljik havası beni hemen içine çekti. Gerçekten çok hoşuma gitti. Böylece, bu güzel başlangıcı ‘Alacalı’ ile yapmış olduk.
Peki, gelelim Kırgızistan yolculuğunuza… "Mekan Asya 2025” şarkı yarışmasında bu yıl ülkemizi siz temsil ettiniz. Süreç nasıl gelişti? Daha önce Singapur, İtalya ve İspanya gibi birçok ülkede sahne aldınız. ‘Mekan Asya 2025’ için hisleriniz nelerdi?
Daha önce bulunduğum ülkelerden çok farklı bir yerdi. Bu coğrafyada, özellikle de kendimi çok özel bir Türk olarak temsil ediyor olmak, benim için hem büyüleyici hem de son derece etkileyici bir deneyimdi. Gerçekten bambaşka bir atmosferi vardı. Hayatım boyunca unutamayacağım anılar ve tecrübelerle döndüm. Bu yolculuk hem kişisel hem de sanatsal anlamda bana çok şey kattı.
Hazırlık serüveniniz nasıl geçti? Repertuvarınızda hangi şarkılar var?
Albüm çalışmalarında imzası bulunan değerli aranjör Selim Çaldıran ile yürüttük. Birlikte çok güzel bir uyum yakaladık. Süreç boyunca aynı şekilde düşünmek ve aynı hedefe odaklanmak benim için büyük bir rahatlık ve güven sağladı.
Yarışma formatı gereği bizden iki farklı eser seslendirmemiz istendi: biri geleneksel, diğeri ise evrensel bir parça olmalıydı. Biz de bu iki performansın da sesimin aralığını ve yorum gücünü en iyi şekilde yansıtmasını istedik. Bu doğrultuda ilk olarak, kültürümüzün en özgün ve derin renklerinden biri olan ‘Urfa Hoyratı’ ile sahneye çıktım. Ardından evrensel tınılara sahip bir pop opera eserle ikinci performansımı gerçekleştirdim. Böylece hem köklerimi yansıtan hem de uluslararası sahnede güçlü bir iz bırakabilecek bir temsil sunmuş oldum.
Üçüncülüğü bekliyor muydunuz?
28 ülke arasından, hepsi de çok iyi ve profesyonel şarkıcılar arasından üçüncü olmak benim için büyük bir gurur. Ülkeme dereceyle dönmek tarif edilemez bir mutluluk. Böyle uluslararası bir platformda yer almak ve sahnede kendimi gösterebilmek gerçekten unutulmazdı.
Bundan sonra gerçekleştirmek istediğiniz bir hayaliniz daha var mı?
Hayat, bana her zaman ummadığım güzellikleri getirdi. Şimdi de aynı şekilde, güzel sürprizlerle yoluma devam etmeyi umut ediyorum. Ben işimi her zaman en iyi şekilde yapmaya gayret ediyorum; sonrası ise hayatın bana sunduğu fırsatlara kalıyor.
En büyük hayalim, müziğimle ülkemi hem uluslararası platformlarda hem de ulusal sahnelerde büyük konserlerle temsil edebilmek. Kendi duygularımı ve sesimi insanlarla buluşturmak, onlara müzik aracılığıyla dokunabilmek benim için en kıymetli hedef.