Norveçli trompet ustası Arve Henriksen, nadir müzisyenlerden. Bu hafta İstanbul'u yeniden ziyaret etmesinin özel nedeni Show of Hands Festivali. Doğaçlama müziğe odaklanan ve bu yıl ‘Anı Yaşamak’ temasını benimseyen festival, solo ve duo performanslarla sanatçılarla dinleyiciler arasında bir bağ kurmayı hedefliyor. Henriksen de festival kapsamında 26 Nisan Cumartesi akşamı perküsyonist Berke Can Özcan ile aynı sahneyi paylaşacak.
Solo çalışmalarınızda Norveç doğası ve coğrafyasıyla derin bir bağ hissediliyor. Trompet çalarken size eşlik eden bir kültürel ya da coğrafi hafıza olduğunu düşünüyor musunuz? Kesinlikle. Norveç’in batı kıyısında, muhteşem doğanın içinde büyüdüm. Renkler, seslerin değişimi, mevsimlerin geçişi... Bunlar genlerime işlemiş gibi. Doğayla bağım her zaman güçlü oldu ve yıllar boyunca yaptığım müzikal keşiflerin bir şekilde doğayla bağlantılı olduğunu düşünüyorum.
Show of Hands Festivali’nde perküsyonist Berke Can Özcan ile sahneyi paylaşacaksınız. Bu iş birliği nasıl başladı, sizin için ne ifade ediyor?
Berke’yle ilk kez 2009 ya da 2010 gibi tanıştık. Ardından başka konserlerde tekrar bir araya geldik. Berke’nin sahne performansı benim için çok ilham verici. Anda kalışı, dikkati, seslerle kurduğu özgün dünya bende de yeni şeyler ortaya çıkarıyor. Onunla tekrar sahneye çıkacak olmak beni çok heyecanlandırıyor.
Daha önce de İstanbul’da çeşitli projelerde yer aldınız. Şehirle müzikal bir bağ kurduğunuzu söyleyebilir misiniz? Size yeni ilhamlar verdi mi?
İstanbul’da performans sergilemeyi gerçekten çok seviyorum. İstanbul hem sesleri hem atmosferiyle çok özel. Egzotik bir yanı var ve buradaki dinleyici harika. Müziğin içine girmeye, eşlik etmeye çok istekli ve samimi bir dinleyici kitlesi var. Geri dönüşleri çok içten oluyor. Bu sefer de tekrar gelmek ve burada çalmak için sabırsızlanıyorum.
Festivalin bu yılki teması ‘anı yaşamak’. Doğaçlama pratiğinizde bu tema sizin için nasıl bir karşılık buluyor?
‘Anı yaşamak’ hem çok güçlü bir tema hem de önemli bir yaşam biçimi. Doğaçlama, orkestra gibi bir yapıyı an içinde inşa etmek için harika bir araç. Geçmişi düşünebiliriz, geleceğe dair hayaller kurabiliriz ama elimizde olan tek an şimdiki an. Sanatçılar sahnede, dinleyicilerle birlikte, o anı uzatmak ve daha kalıcı kılmak için uğraşır. Son yıllarda bu “anı yaşamak” düşüncesi benim yaşam mottoma dönüştü. Hep geleceği düşünmek ya da geçmişe takılmak yerine şu anda olmanın değerini anladım.