Modern Türk resminin en ilginç figürlerinden biri 56 yıllık hayatının 29 yılını sürgünde geçiren Jak İhmalyan...
1922 yılında İstanbul’da Konyalı ve Kayserili Ermeni bir anne babadan dünyaya gelen Jak İhmalyan’ın Dirimart Pera’da geçen hafta sona eren sergisini son gününde yakaladım. Türkiye sanat tarihi yazınında hak ettiği yeri alamayan, soyadının çağrıştırdığı gibi ‘ihmal edilen’ Jak İhmalyan sergisi sona ermiş olsa da komünist kimliğinden ötürü 22 yaşında ülkesini terk etmek zorunda kalan ressamı etraflıca yazmayı istedim. Zaten Dirimart’taki serginin amacı kuşkusuz karanlıkta kalmış, kısacık hayatına 3 binden fazla eser sığdırmış üretken ressamı. kendi topraklarında gün ışığına çıkartmak…
Moskova’da yaşayan oğlu Vaçe İhmalyan’ın desteğiyle hayata geçen sergiye eşlik eden Levent Özmen editörlüğündeki monografi, ressam hakkında ayrıntılı bilgi veriyor. Monografinin yazarları arasında Cem Altınel, Şehmus Güzel, Vaçe İhmalyan, Arda Can Özsu, Ahmet Soysal ve Ömer Faruk Şerifoğlu var. Ayrıca Mayda Saris’in ‘Bir Zamanlar Yayıncılık’tan çıkan ‘Jak İhmalyan: Sürgünde Bir Ressam’ kitabı oldukça kapsamlı.
Onun gibi Türkiye Komünist Partisi üyesi yazar ağabeyi Vartan İhmalyan’ın ‘Bir Yaşam Öyküsü’ kitabı da ressamın Moskova’daki hayatıyla ilgili ayrıntıları veriyor. Ressam babası Garbis İhmalyan nedeniyle sanatla bağını küçük yaşlarda kuran Jak İhmalyan Haydarpaşa Lisesi’ni bitirdiği yıllarda hayatında önemli bir rolü olan Abidin Dino ile tanışıyor.
Toplumsal gerçekçilik yaklaşımını benimsediği Dino’dan resim dersi alıyor. Henüz 17 yaşında iken 1939 yılında Türkiye Komünist Partisine üye oluyor. 1942’de İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun atölyesinde eğitim almaya başlıyor.
Türkiye modern sanat tarihinde bir dönüm noktası olan ‘Yeniler Grubu’nun (Abidin Dino, Nuri İyem, Selim Turan, Avni Arbaş, Ferruh Başağa vs gibi) ilk sergisi Liman’a katılıyor.
ABD’den dünyaya yayılan anti komünist rüzgarının estiği bir dönemde, sanatını politik duruşundan asla ayrı tutmayan İhmalyan, 1944 yılında henüz 22 yaşında iken tutuklanıyor.

Beyrut’ta başlayan sürgün hayatı
Ardından 1946’da ikinci kez tutuklanarak üç yıl hapis cezasına çarptırılıyor. Hapisten çıktıktan kısa bir süre sonra Beyrut’a kaçıyor ve 29 yıllık sürgün hayat başlıyor.
Komünist Parti içindeki aktif rolü nedeniyle yaşamını eşi Mari ile birlikte Doğu Bloku ülkelerinde sürdüren Jak İhmalyan arkadaşları Nazım Hikmet ve Zekeriya Sertel’in yardımı ile önce Varşova’ya geçiyor, ardından Mao’nun yükselmeye başladığı Pekin’e gidiyor.
Sürgün yaşamının büyük bölümü ise Moskova’da.
‘Tek Kanatlı Bir Kuş’ kitabının kapağını yaptığı Yaşar Kemal, Aziz Nesin, atölyesini fotoğraflarıyla donattığı Ara Güler, Moskova’da kendisini sık ziyaret edenler arasında.
Dirimart’taki sergiye dönersem, sanatçının oto portresiyle başlıyor. Sarının baskın olduğu canlı renkli, siyah kontur çizgilerle belirgin bir fovizm etkisi göze çarpıyor. Sergiyi birlikte gezdiğimiz galeri asistanı Metehan Başlı, sergi için hazırlanırken Jak İhmalyan’ı iyi araştırmış, öğrenmiş.
“Fovizmin etkisi” dediğimde “İhmalyan belli bir akıma dahil değil. Çünkü hayli farklı sanatçılardan etkileniyor. Türkiye’de yaşarken Bedri Rahmi, Abidin Dino, Nuri İyem gibi sanatçıların resmini benimsiyor, Anadolu’yu sanatının odağına alıyor. Polonya’da Batı resmi ile tanışıyor. Kübizmden, fovizmden etkileniyor. Pekin’de çalıştığı Çinli sanatçı Xu Beihong’un çini mürekkebi çizimlerinden ve özellikle at, kuş gibi hayvan çizimlerinden etkileniyor” diyor.
Hangi sanatçıdan ya da akımdan etkilenirse etkilensin, hangi ülkede yaşarsa yaşasın Jak İhmalyan’ın resimlerinde hep memleket hasreti var. Nitekim Dirimart’ın monografisinde Arda Can Özsu’nun yazısının başlığı ‘Moskova’da Anadolu’yu Yaşamak.’ Vedat Türkali’nin İhmalyan ile ilgili “Moskova’nın göbeğinde Anadolu’yu yaşatan sevgi dolu resimleri” cümlesine atıfta bulunan bir başlık.
Sanatçının 1974 yılında Sovyet Ressamlar Birliği’ne üye olmasını sağlayan Prof. Türkkaya Ataöv ‘Halkımızın Ressamı: Jak İhmalyan’ yazısında şu satırlara yer veriyor: “Ölümünden çok kısa süre önce yaptığı tabloları görenler onun kısa süre önce Türkiye’ye gidip döndüğünü sanırlardı. Türkiye onun hep kafasındaydı.”
İhmalyan’ın memleket hasreti, Kavafis’in ‘Şehir’ şiirinin hayata geçmiş hali: “Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın. Bu şehir arkandan gelecektir.”
Ne ki, Jak İhmalyan’ın arkasından gelen sadece bir şehir, İstanbul değil, tüm Anadolu’dur.

Rus sirkinde Karagöz, Pekin’de simitçi
Gittiği her ülkede resim yapmanın yanı sıra TKP’nin yayın organlarında çalışan, çeviri yapan Jak İhmalyan’ın resimleri insanın içine işleyen sıcacık işler.
Sokakta rastladığı emekçiler, küfeciler, simitçiler, köylü kadınlar, renklerin daima canlı olduğu portreler, peyzajlar birbirinden farklı üsluplarla resmedilmiş. Biri Nuri İyem’i çağrıştırıyor diğeri Modigliani’yi. Bedri Rahmi etkisi de var Matisse etkisi de. Metehan Başlı “Etkilendiğini gizlemiyor, hiç öyle bir derdi yok. Rekabetçi değil. Bazen eserlerine imza bile atmıyor. Kolektif üretime katkı olarak görüyor” diyor.
Pekin’de yaptığı resimlerin bir tanesi o kadar naif, minimalist ve hasret dolu ki. Ahşap eski İstanbul evleri arka planda, ön planda parke taşlarında çarıklı bir simitçi, küçük bir çocuk ve bir kedi. Tablonun en altında nihayet okunaklı bir imza ve kare bir Çin mührü. Pekin’de çini mürekkebiyle haşır neşir olan sanatçı Moskova’da bir petrol bileşeni olan simsiyah bitüm maddesini kullanıyor. Bitüm ile yaptığı, simsiyah konturların olduğu resimler çok ilginç. Daha ilginç olanı ise sirk olduğu belli olan bir ortama kahve ikram edilen bir Karagöz kondurduğu tablo.
Yine Moskova’da yaptığı tablolar arasında karpuz satıcısı, sırtında küfesiyle başında sıcaktan korunmak için beziyle yorgunluktan çökmüş bir liman işçisi var. Sürgündeki ressamın Aziz Nesin’in dediği gibi “buram buram memleket kokusunu” taşıyan tabloları gerçekten insanın içine işliyor.
Haksızlık sona ersin
Daha önce 2019 yılında Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde daha dar kapsamlı bir sergisi açılan Jak İhmalyan’ın oğlu Vaçe İhmalyan Agos Gazetesi’yle yaptığı söyleşide “Dirimart Pera’daki sergi için babamın en güzel işleri getirdim” diyor.
Jak İhmalyan’ın eserlerinin sadece 3 müzede olduğunu söylüyor: “Düşünebiliyor musunuz, 1922 yılında İstanbul’da doğmuş büyümüş, burada eğitim almış, daha sonra gitmek zorunda bırakılmasına rağmen resimlerinde memleket hasretiyle hep Türkiye’yi resmetmiş bir ressamın eserleri sadece 3 müzede. İstanbul Resim Heykel Müzesi, Yapı Kredi Müzesi ve Orhan Kemal Müzesi” diyor.
“Müzeler Jak İhmalyan’la ilgilensin, bu haksızlık sona ersin. Onun sonu da Fikret Mualla’ya benzemesin. Bu arada bunu Jak İhmalyan babam olduğu için değil, gerçekten iyi bir ressam olduğu için istiyorum” diye ekliyor.