Uzun yıllar çeşitli sanat kurumlarında çalışmış olan Burcu Fikretoğlu ve Gizem Naz Kudunoğlu tarafından kurulan Perasma Platformu, bu yıl Leros Adası’nda üçüncü sergisini hayata geçirdi.
Leros’ta 24 Ağustos tarihine kadar devam edecek ‘Folding the Sea Into Dresses That Dissolve Like Salt/Tuz Gibi Çözülen Elbiselere Katlamak Denizi’ sergisini yolunuz adaya düşerse iki mekânda ziyaret edebilirsiniz:
İtalyan işgali sırasında inşa edilmiş Lakki ilkokul binası ve adadaki neoklasik mimari örneklerin en güzellerinden biri olan Kandioglou Konağı.
Lakki İlkokulu’nda Gülsün Karamustafa’nın mekâna özel ‘Okulda Ana Dilimi Konuşamam’ projesi, hem görsel hem mesajı açısından oldukça çarpıcı.

Zira Mussolini’nin faşist rejimi altında, Leros Adası’ndaki okullarda ana dil Yunancanın yasaklanmasına atıfta bulunuyor.
1923-1936 arasında Yunanca haftada sadece birkaç saat yabancı bir dil olarak öğretilirken; 1936’da ise Yunanca dili eğitimde tamamen yasaklanıyor.
Karamustafa’nın projesi adaya, adanın çocuklarına ve susturulmuş, bastırılmış ya da unutulmuş tüm ana dillere adanmış.

Sergide yer alan sanatçılar arasında Deniz Aktaş, Hüseyin Aksoy, Kent Andreasen, Korakrit Arunanondchai, Mirna Bamieh, The Centre for the Less Good Idea, Margherita Chiarva, Giorgio de Chirico, TM Davy, Brian Eno, Laura Footes, Lucio Fontana, Alice Guittard, Ali Kazma, Gülsün Karamustafa, William Kentridge, Joline Kwakkenbos, Dora Maar, Lola Montes Schnabel, Neo Muyanga, Marcus Neustetter, Ömer Pekin, Takis, Athina Rachel Tsangari, Rinus van de Velde, Evgenia Vereli ve Kostis Velonis gibi isimler var.
Henüz gezme fırsatını bulmadığım ancak sosyal medyada önüme düşen fotoğraflardan bir bienal tadında olduğunu gördüğüm sergiyle ilgili sorularımı Perasma Platformu’nun kurucularına mail üzerinden ilettim.
Perasma Platformu nasıl ortaya çıktı?
Uzun yıllar boyunca İstanbul’daki çeşitli sanat kurumlarında çalıştık; hem yerli hem de uluslararası sanatçıların yer aldığı birçok projeyi yönettik. Perasma, uzun süredir devam eden dostluğumuzun bir ortaklığa dönüşme hayaliyle kuruldu; birlikte sergiler ve projeler üretmek bu platformun temelini oluşturdu. 2017’den beri sergi ve projelere devam eden Perasma ile dünyanın dört bir yanındaki yeni ve beklenmedik yerlerde sergiler düzenleyerek, yükselen ve tanınmış sanatçıların eserlerini yeni izleyicilere ulaştırmak için dinamik bir sahne sağlamayı hedefliyoruz. İstanbul’daki sanat topluluğu ile uluslararası sanat dünyası arasında bağlar kurmayı; yerel ve küresel sanatçıların eserlerini bir araya getirerek bu diyaloğu güçlendirmeyi çok önemsiyoruz.
İlk duyduğum andan itibaren ‘Perasma’ sözcüğünü merak ettim. Sözcüğün kaynağı nedir?
Perasma’nın ilk kıvılcımları İstanbul’da, özellikle de Pera bölgesinde ortaya çıktı. Yunancada ‘Perasma’ ‘geçit’ anlamına geliyor ve adını verdiğimiz bu oluşum, ilk sergimizi Pera’da Art On iş birliğiyle gerçekleştirmemizle şekillenmeye başladı. Pera, tarihsel olarak hem şehrin ötekisi hem de dünyaya açılan kapısı; bu çok katmanlı semt, Perasma'nın ruhunu yansıtıyor.
Perasma, yalnızca bir yerin adı değil; geçiş, dönüşüm ve akış kavramlarını merkezine alan bir hareket biçimi. Bizim için Perasma, belirli bir zamana ya da mekâna bağlı değil. Fakat merkezi reddeden bir yaklaşımdan bahsetmiyoruz tabii ki. Aksine, merkezden çıkmış, onun yapısal dinamiklerini bilen ve şimdi dışarıdan bakarak yeni olasılıkları araştıran bir yapıdan söz ediyoruz. White Cube sınırlarını zorlayarak, sanatın daha doğrudan, samimi ve yerelle temas hâlinde olabileceği alanlar açma ihtimallerini düşünmek istiyoruz. Leros’taki sergilerimiz bu yaklaşımın en canlı örneklerinden biri hâline geldi.
NEDEN LEROS ADASI?
Perasma için Yunanistan’ı ve özellikle Leros Adası’nı seçmenizin nedeni? Türklerin rağbet ettikleri, hatta ev aldıkları Leros’u diğer Yunan adalarından farklı kılan nedir sizin gözünüzde? Kültürel katmanlar, İtalyan mimarisi gibi unsurlara diğer adalarda da rastlamak mümkün…
Uzun yıllar boyunca bir Yunan adasında proje gerçekleştirmeyi hayal ediyorduk. Adanın bir Yunan adası olarak geçmişi çok yeni; Osmanlı yönetimi, İtalyan kolonizasyonu ve bu süreçte oluşan eşsiz mimari, Alman ve İngiliz yönetimi, adada çok baskın izler bırakmış.
Leros’un bu kendine özgü hafızası, coğrafi konumu ve çok katmanlı tarihi bizi derinden etkiledi. Taşıdığı yoğunluk ve reddedilemez geçmiş, sanatla doğrudan temas kurabileceğimiz güçlü bir alan sundu. Burada, büyük sanat merkezlerinde zamanla oluşan ticari baskılardan uzak, daha doğal ve organik bir üretim ortamı bulduk. Elbette Leros, alışıldık Yunan adalarından farklı. Turizmle yaşıyor ama zaman zaman onunla mücadele de ediyor. Bu karmaşık dinamikler içinde, ada bizim için düşünmek, yaşamak ve üretmek adına benzersiz bir zemin hâline geldi.
Burayı merkez alarak çalıştıkça, süreç içinde kendi ifade biçimimizi ve üretim dilimizi de geliştirdik. Bu yolculuk yalnızca bizim için değil, davet ettiğimiz sanatçılar için de güçlü bir çekim alanına dönüştü.

ULUSLARARASI SANAT ORTAMINA KATKISI
Perasma Sergileri Türk ve Yunan sanatçılara bir yakınlaşma ortamı sunuyor kuşkusuz. Peki, uluslararası sanat ortamına nasıl bir katkı sağlıyor sizce?
Perasma sergileri Türk ve Yunan sanatçıları bir araya getiren, bu iki toplumun ortak hafızasına ve kültürel yakınlıklarına dokunan bir zemin sunuyor. Aslında bu diyalog yeni kurulmuş bir köprü değil. Bu iki toplum, yüzyıllar boyunca aynı mekânları paylaşmış; aynı sokaklarda yürümüş, aynı mutfakta pişmiş yemekleri yemiş. Bu tarih sadece benzerliklerden değil, farklılıkları koruyarak ama birbirine temas ederek birlikte yaratılan bir geçmişten oluşuyor. Perasma, bu yerel yakınlaşmayı uluslararası bağlama taşıyan bir platform olarak çalışıyor. Yerel ve uluslararası sanatçıları bir araya getirerek diyaloğu genişletmeyi çok önemsiyoruz.
Perasma’nın dördüncü edisyonu için planlarınızı sorsam?
Önümüzdeki dönemde İstanbul ve Atina’da çağdaş sanat ve kültür ekseninde yeni diyaloglar geliştirmek amacıyla çeşitli projeler üzerine çalışıyoruz. Leros, platformun önemli merkezlerinden biri olmayı sürdürecek. Ada, sanatçılarla içinde bulundukları çevre arasındaki ilişkiyi derinlemesine inceleyen projelere ev sahipliği yapmaya devam edecek.