İşbirliğinizin perde arkasıyla başlayalım: Gripin-Şanışer olarak bu projede nasıl bir araya geldiniz?
GRİPİN:Şanışer, tanışmadan önce sözleri, şarkılarıyla uzaktan sevdiğimiz bir sanatçıydı. Ki her şarkı üreticisine sanatçı denmemesi gerektiğini hatırlatarak kullanıyorum bu kelimeyi. Tanıştıktan sonra kişiliğine de hayran olduk.
ŞANIŞER: Ben birkaç yıldır eski şarkılarımı sanatçı dostlarımla beraber yeniden yorumlayıp yayınlıyorum. Gripin'le tanışma şansı yakaladıktan sonra onlara da utana sıkıla bir teklif götürdüm. Daha ben teklifimi tam açıklayamadan onlar “Biz ‘Gel’i çok seviyoruz, onu birlikte söyleyelim mi?” dediler. Çok mutlu oldum tabii ki.
Neler hissettirdi bu şarkı size?
G: Aslında şarkılar bir anlamda zamana düşülen bir not, zamanın fotoğrafı gibi düşünülebilir. ‘Baba Mesleği’ni yazalı 18 yıl olmuş ama mesele güncel. ‘Gel’ için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. ‘Böyle Kahpedir Dünya’yı, ‘İçinde Tutma’yı yazarken hissettiklerimizi hissettirdi. Aslında bir anlamda diğer konularda da olduğu gibi şarkılarda buluşmak, şarkıların duygularında buluşmak insana yalnız olmadığını hissettiriyor.
Şarkı Türkçe rock ve rap’i yumuşak bir geçişle harmanlıyor. Sound üzerinde nasıl çalıştınız?
G: Şanışer’in teklifinden sonra şarkıya heyecanlandık ve kısa bir zamanda demo haline getirdik. Ardından o demo düzenleme üzerine çalışıp canlıyı ortaya çıkarttık. Şarkı sizi heyecanlandırınca mesele iş olmaktan çok öteye geçiyor. Yıllar sonra da “İyi ki yapmışız” diyeceğimiz bir proje bu.
‘Gel’ 2017 yılında çıktığında şarkı yaşadığımız pek çok siyasi ve sosyal konulara bir tepki niteliğindeydi. Siz bu konuları müziğine yansıtmaktan çekinmeyen bir müzisyensiniz. Nedir bunun önemi sizin için?
Ş: Muhakkak ki müzik her şeyden beslenir, her şeyden bahsedebilir. Ben şarkılarımda genelde günlük dertlerimi değil de dünyada olup biteni yazmayı seviyorum sanırım. Bir çeşit kendimle dertleşme gibi oluyor belki de. Bir yandan da böyle şarkıların yazılıp tarihin bir köşesine ufak notlar bırakılması gerekiyor gibi de hissediyorum.
Parçanın klibindeki yorumlar dikkatimi çekti. “Anlamsız şarkıların popüler olduğu bu günlerde böyle müzik dinleyebilmek güzel” yazmış bir dinleyici. Ne dersiniz, son dönemde hit olan işler müzik sektörünü bir dönüşüme mi itiyor?
Ş: Bence her zaman daha ‘eğlencelik’ müzikler vardı. Daha ‘ciddi’ şarkılar da vardı. Her zaman da var olacak. İkisi de gerekli bence. Sonuçta müzik eğlence sektörünün bir parçası. Fakat aynı zamanda yazarının yaşadığı döneme ayna tutan ve belki de o dönemin ruhunun getirdiği varoluşsal soruları konu eden şarkılar da yapılmalı.
G: Kesinlikle öyle. Dünyada birçok üründe olan bir durum bu. Burada müziği ulaştıran kaynakların, algoritmaların etkisi de azımsanamaz.
Bu dönüşümün bir sebebi de hızlı tüketim olabilir mi?
Ş: Müzik üretiminin demokratikleşmesi pek çok açıdan müthiş bir şey fakat her hafta binlerce şarkının çıkması hızlı tüketimi, o da hızlı üretimi doğurdu bence. Bir kültür sanat eserinin hem hızlı hem kaliteli olması çok zor gibi geliyor bana.
G: Biz bir albümü 2-3 yılda bitiren bir gruptuk. Öyle bir dönemde yola çıktık. Şimdi sonsuz seçenek içerisinde şarkıların büyük bir bölümünün ömrü kısa oluyor. Kesinlikle öyle.
‘Aklıma Ziyan’ın klip çalışmasını yapay zekâ ile gerçekleştirdiniz. Son dönemde oldukça sık görüyoruz. Bu tercih dijitalleşmeyle mi büyüyor yoksa klip çekmenin bütçesi artık müzisyenleri zorluyor mu?
G: Aslında ikisi beraber diyebiliriz. Ama bundan sonra bütün kliplerimiz yapay zekâ ile yapılacak demiyoruz. ‘Aklıma Ziyan’ özelinde doğru anlatım bu olacaktı. Zamanlama, anlatım derken Deniz Türkeri imzasıyla şahane bir klip çıktı ortaya.
Yeni bir albüm de geliyor sanırım, çıkış tarihi kesinleşti mi?
G: Az ürettiğimiz yılların acısını çıkartıyoruz diyelim… Aslında albüm devam ediyor. ‘Var Bir İhtimal’, ‘Kim Tutar Beni’ ve ‘Aklıma Ziyan’ın ardından dördüncü şarkı da yaz sonu dinleyicilerimizle buluşacak. Bu arada yakın zamanda çıkartacağımız bir de ufak akustik bir albüm var.
Peki, siz? Dinleyicileriniz için yeni bir Şanışer albümü ile buluşacak mı?
Ş: Evet, yeni bir albüm hazırlıyorum.
