İstanbul, Venedik, Kapadokya, Mardin, Londra… Ünlü kavramsal sanatçı Sarkis nerede karşıma çıkarsa çıksın işleri uzun süre zihnimde kalır, kimi zaman da peşimden gelir.
Kapadokya’da 2018 yılında erken kaybettiğimiz Fulya Erdemci’nin küratörlüğündeki Cappadox Festivali’nden bir evin altındaki kilisede karşıma çıkan mavi neon ‘Mavi Kalp’ işi uzun süre hep aklımdaydı ta ki günün birinde Galerist’teki ‘Scattered Blue’ sergisinde yeniden buluşuncaya kadar. Londra’da Ayşe Erkmen’ın sergisiyle eylül ayında kapılarını açan Dirimart üçüncü sergisinde Sarkis’i ağırlıyor.
Sarkis’in de katıldığı açılışı dalgınlıkla kaçırınca serginin ilk günü soluğu Londra’nın göbeğindeki Mayfair Princes Sokağı’ndaki Dirimart Galerisi’nde aldım. ‘Bir Arada (dır)lar’ sergisine girer girmez, İkinci Dünya Savaşı’nda Londra’nın bombalanması sırasında harabeye dönen bir kütüphanenin siyah beyaz fotoğrafını görüyorsunuz. Melon şapkalı üç İngiliz, harabenin ortasında kitapları karıştırıyorlar. İngiliz soğukkanlılığı örneği. Kütüphanenin iki duvarı arasındaki kirişte ise sanatçının 2013 yılında sanat pratiğine giren, 2015 Venedik Bienali’nde en göz alıcı haliyle karşımıza çıkan, sanatçının neredeyse alameti farikası haline gelen neon gökkuşağı var. Sanatçının farklı dönemlerde, değişik malzeme ve tekniklerle ürettiği 24 işini bir araya getiren serginin odak noktası ‘Başlangıç’ adındaki yerleştirme. Birkaç aydan beri Londra’da yaşayan Dirimart Uluslararası Sergiler Direktörü Levent Özmen Sarkis’ın Paris’te Villejuif’teki stüdyosunde yerleştirmeyi gördüğü anda Londra’da sergilenmesini planladığını söylüyor.
Çığlığı çizmek kaç saniye?
Yerleştirmenin tarihsel bir sürekliliği var. Sarkis’in 1969 yılında Londra’da Çağdaş Sanatlar Enstitüsü’nün (İCA) ‘When Attitudes Become Form’ sergisi için ürettiği Mum -yakın arkadaşı küratör Christian Bernard’a ithaf- işinden 2023 yılına kadar üretilmiş işlerinden oluşuyor yerleştirme. Gökkuşağı renklerinin boyalı olduğu aynalar, yine yedi renk boya kalıntılarının olduğu kaseler, sanatçının çocukken evinde yapılan kurşun dökme seanslarına atfen suyun üzerinde duran bir kurşun parça, mumluklar, Amerikalı yerlilerin fotoğraflarıyla ünlü Edward Curtis’ın vitraya dönüştürülmüş bir Kızılderili fotoğrafı, Sarkis’in kozmonot başlıklı kristal büstü hepsi bir arada ve iletişim halinde.

“Sarkis disiplinler arası üretiminde yerleştirme, neon, video, fotoğraf ve çizim üzerinden bellek, zaman ve kimlik temalarını araştırır” diyen Levent Özmen sanatçının Munch’un Çığlık eserine ithafen yaptığı tablolara işaret ediyor. Munch’un ‘Çığlık’ tablosuna atıfla hayata geçen, fırça olmadan tüpteki boyanın direkt kâğıda uygulanmasıyla hızla oluşturulmuş kırmızı gözlü ve kırmızı ağızlı beyaz figürler, sanatçının oto portreleri olarak görülebilir. Sanatçının aldığı mimarlık eğitimi nedeniyle iyi bildiği vitraya dönüştürülmüş figürlerin üçü bakışlarını yerleştirmeye dikmiş durumda. Figürler sanatçının oto portresi olarak algılanırsa Sarkis’in bakışlarıyla yerleştirmeyi koruma altına aldığını da hayal edebilirsiniz. Levent Özmen’e göre, yerleştirmenin açılıp, büyüme potansiyeli var. Yani Dirimart Londra galerisinden katman katman büyüyerek bir müzeye doğru yol alabilir.
Sergide 5 tanesi yer alan Çığlık tablolarına dönersem, uzun bir süreden beri Sarkis ile çalışan Levent Özmen ilginç detaylar veriyor. “Sarkis ortada ses yokken bir çizimin çığlık olduğunu nasıl anlarız meselesini merak ediyor. Feryat ya da çığlığın 8 ila 10 saniye sürdüğü bilgisi zihninde. Yağlıboya kırmızı ve beyaz renklerini kullanarak çığlığı yaparken kendisini 8 ile 10 saniyeye kısıtlıyor. Müthiş bir konsantrasyon gerektiren işlem. 100 adet çığlığı yapması dört ay sürüyor” diyor.
Kasap kağıdındaki̇ Munch
2014 yılından 2023 yılına kadar stüdyoda bekleyen tabloların 85 tanesi sanatçının 85 yıldönümünde Dirim Art Dolapdere’deki galerisinde sergilenmiş. Sarkis’in Munch’a bir anlamda “takık” olmasının nedeni gençliğine kadar uzanıyor. 17 yaşında iken babasının kasap dükkanında ona yardımcı olan Sarkis, o dönemde beyaz yağlı kağıda ardından dergi kağıdına sarılan et paketlerini hazırlarken gözü derginin üzerindeki ‘Çığlık’ tablosuna takılıyor. Belleğine yerleşen Çığlık yıllar sonra Paris’teki stüdyosunda hayata geçiyor. Londra’daki sergisini bizzat kuran 87 yaşındaki Sarkis’in gökkuşağıyla nasıl bir ilişki kurduğunu soruyorum Özmen’e.
“Sarkis’e göre, gökkuşağı masumiyete, umuda, kollektif bir şeye işaret eden bir şey. Aniden ortaya çıkıyor ve sessizce yok oluyor. Kırılma noktasını ise Sarkis bing bang olarak tarif ediyor.”
Şimdi geliyorum bu sergide beni ‘Mavi Kalp’ kadar etkileyen esere. 1881-1962 yılları arasında yaşayan, resim, tiyatro, sinema, moda, performans alanlarında ünlenen, Rus avant-garde sanatının önde gelen temsilcisi Natalia Goncharova’nın “Sarkis dokunuşuyla” portresi.
Sarkis’in Pompidou Merkezi’nde keşfettiği portrede, Goncharova’nın sahnede bir ritüel gösteri için alnından çenesine kadar kara kalemle attığı çizgiler belirgin şekilde görülüyor. Kömür karası gözlerini daha da ortaya çıkartan, Şaman ritüellerini andıran yedi çizgiye Sarkis’in gökkuşağının yedi neon çizgisi eşlik ediyor. Sanatçı böylelikle Gonharova’nın avant garde işinden şimdiki zamana bir köprü kuruyor. Aynı zamanda zamanında hayli cesur oyunlarda oynayan Rus sanatçıya bir saygı duruşunda bulunuyor. Kolay akıldan çıkmayacak bir iş.
Kırmızı gözün sırrı
Sarkis tarihten, kültürel mirastan ziyadesiyle yararlanan bir sanatçı. Sergide prehistorik çağların Venüs’ü diye bilinen bir kadın bedeni vitrayı, çarmıha gerilmiş Hz. İsa’nın ayakları vitrayı derken Sarkis’in Avrupa’da bulduğu, yüzünün yarısı olmayan, tek gözlü bir insan kafasıyla diyalog halinde olan beyaz zemin üzerinde kırmızı bir göz. Bununla ilgili Özmen “Sarkis müzelerin objeleri dondurmasına çok karşı. Mesela bu tek gözlü yarım başı tek başına arkeolojik bir kalıntı olarak görseydik geçip giderdik. Onunla konuşan kırmızı bir göz olunca ilgimizi çekiyor” diyor. Levent Özmen, Dirimart’ın Londra’da neden galeri açtığı meselesiyle ilgili şunları söylüyor:
“Temsil ettiğimiz sanatçıların neredeyse yüzde 70’i Londra’da herhangi bir galeri tarafından temsil edilmiyor. Sanatçılarımızın daha çok görünürlük kazanmalarını istiyoruz. Görme biçimine yeni bir ses getirmiş olan Sarkis örneğin neden Tate Modern’ın ilgi alanına girmesin?”
Özmen’ın dikkat çektiği başka bir nokta Londra sanat sahnesinin eleştirmenleriyle, sanat dergileriyle son derece dinamik bir yapıya sahip olduğu. Dirimart’ın temsil ettiği sanatçılar arasında Ayşe Erkmen, İnci Eviner, Canan Tolon, Nuri Bilge Ceylan, Sarah Morris, Anselm Reyle, Jorinde Voigt, Tomokazu Matsuyama gibi sanatçıların yanı sıra yeni parlamaya başlayan Çağla Ulusoy, Berke Yazıcıoğlu, Ebru Duruman gibi isimler var.
