“Asaletin yeni frekansı”, “arazide sessiz devrim” ya da “yerden kesilen kusursuzluk” da olabilirdi başlığımız... Fakat sanıyorum, zenginliğin bu yeni taşıyıcısı için “asaletin iç dünyası” ve “geleceğin tanımı değil, bugünün zirvesi” sloganlarını tercih edebiliriz.
Bazı otomobiller fark yaratmaz; zira zaten farkın ta kendisidir. Yeni Range Rover Electric, işte bu ayrıcalıklı grubun başrol oyuncusu. Geleneksel SUV kalıplarının çok ötesinde, yalın zarafetle biçimlendirilmiş, şimdi de bir elektrikli güç manifestosu. Sessizliğiyle sarsıcı, teknolojisiyle büyüleyici, konforuyla şımartan... O, sadece yeni bir model değil; artık modern lüksün vücut bulmuş hâli. Tarihi, köklü ve asla sıradanlaşmayan bir marka olarak Range Rover, elektrifikasyonla yepyeni bir sayfa açmıyor. Aksine, 55 yıllık efsanenin doğal evrimine bir sayfa daha ekliyor. Ve bu yeni sayfa, prototip günlüğünde jantlarının altında Kuzey Kutup Dairesi’nin buzlarını, Orta Doğu’nun kızgın kumlarını, Eastnor Castle’ın çamurlu yollarını ve göz kamaştırıcı zarafetiyle Goodwood’un klas pistlerini barındırıyor.
Elektriğin zarafete dönüşen yüzünü taşıyan gövdesinin altına gizlenmiş iki senkron e-motorla hareketlenen Range Rover Electric, 405 kW (550 beygir gücü) ve 850 Nm tork ile V8 performansını sessizlikle sunuyor. 118 kWh’lik NMC batarya paketi, 800V mimarisiyle 500 kilometreyi aşan menzili hedeflerken bunu gücü artırarak değil, enerji mimarisini incelikle optimize ederek başarıyor. Bu, lüks anlayışında yeni bir yaklaşımla, fazlasıyla değil, tam kararında... Sessizlik, sadece e-motorun doğası gereği değil; mühendisliğin ve tasarımın ortak dilinden gelen bir iç huzurun sonucu. Bu otomobilde sessizlik bir eksiklik değil, lüks kavramının gerektirdiği bir ayrıcalık olarak yaşanıyor.
Range Rover Electric’in en büyük illüzyonu, ağırlığını hissettirmemesi. 2.8 tonluk bu dev, MLA-Flex platformunun alüminyum yoğunluklu yapısı ve akıllıca konumlandırılmış bataryası sayesinde asla hantal hissettirmiyor. Hatta aksine, sürüş hissi şaşırtıcı şekilde çevik.
Range Rover Sport’tan uyarlanan havalı süspansiyon sistemi ve adaptif amortisörler, gövde kontrolünü adeta bir sanat formuna dönüştürüyor. Aktif denge çubuklarına gerek kalmayacak kadar rafine ve iyi dengelenmiş bir yapı var. Batarya sayesinde yere daha yakın olan ağırlık merkeziyle virajlar artık birer koreografi hareketi gibi yumuşak. Peki ya arazi? Lüksle doğayı birleştirmek gibi iddialı bir görevle hazırlanmış Range Rover Electric’i, Goodwood Hız Festivali için gittiğimiz yarış pistinin yanındaki Aerodrome alanlarında özel olarak hazırlanmış ekstrem rampalarda test ettik ve fazlasıyla başarılı bulduk. Yeni Terrain Response sistemi, patinaj ihtimalini 50 milisaniyede fark edip yalnızca 1 milisaniyede tepki verebiliyor. Yani siz daha hissetmeden sistem tepki veriyor.
Bu sayede %25’in üzerindeki eğimlerde, kaygan zeminlerde, kumda ya da buzda, elektrikli güç ünitesinin anlık tork dağılımı neredeyse bir müzikal denge sunuyor. Sarsılmadan, zorlanmadan ama en önemlisi sessizlik içinde... Çünkü bu araç, gücün bağırmak zorunda olmadığını ispat ediyor. Su geçiş derinliği 900 mm. Yaklaşma açısı 34,7°, ayrılma açısı 29°. Tırmanma kapasitesi 45°, inişte ise 35°. Bu veriler, kâğıt üstünde bir SUV’un kabiliyetlerini tanımlar; ancak Range Rover Electric, bu değerleri sahada zarif bir dans gibi sergiliyor. Kabin ise dıştaki gücün içteki yansıması gibi. Minimal çizgiler, dijitalleşmiş kumandalar ve işlenmiş malzemelerin ahengi... Fiziksel klima kontrolleri yerini dokunmatik arayüze bırakmış olabilir ama her detay, sadeliğin altında mühendisliğin yattığını hissettiriyor.
ThermAssist adlı yeni nesil termal yönetim sistemi, standart üstü geliştirilmiş ısı pompasıyla hem bataryayı hem kabini -15 derecede bile verimli şekilde ısıtabiliyor. Aynı sistem, Dubai’nin çöl trafiğinde bile sorunsuz soğutma sağlıyor. Üstelik JLR’ın ilk elektriklisi I-Pace’e göre %40 daha verimli çalışıyor.
7 koltuklu konfigürasyon bu modelde yer almıyor; elektrikli aktarma sisteminin bir kısmı bagaj zemini altında konumlanmış. Ancak bu durum, iç hacimden ödün verildiği anlamına gelmiyor. Aksine, özellikle uzun aks aralıklı versiyonda arka koltuk konforu Bentley ya da Rolls-Royce ile karşılaştırılabilecek düzeyde. Lüks, burada sadece donanım değil, aynı zamanda bir hissiyat olarak sunuluyor. Bagaj hacmi 598 litre. Frunk, yani ön bagaj sunulmuyor. Ancak bu eksiklik neredeyse yok sayılabilir. Tek gerçek sorun, belki de çamurlu bir doğa kaçamağından sonra şarj kablosunu nereye koyacağınızı düşünmek olabilir…
Range Rover Electric, sadece teknik üstünlükle değil, aynı zamanda yaşam tarzına entegre olan bir zarafet anlayışıyla öne çıkıyor. Elektrikli SUV’lar arasında bir fark yaratmaya çalışmıyor çünkü zaten kendi markası içinde farkı temsil ediyor. Bu bir devrim değil; akışın içinde gerçekleşen bir rafineleşme…
Elektrifikasyon bu ikonik markayı değiştirmemiş, onu daha zarif hâle getirmiş. Geleneksel V8 karakteri şimdi daha sessiz ama bir o kadar da etkileyici bir formda karşımızda. Şarj gücü 22 kW AC ve 350 kW DC’ye kadar çıkıyor. Dört tekerlekten çekiş ve dört tekerlekten yönlendirme sistemi, şehir içi dar sokaklardan vahşi doğaya kadar her ortamda kontrolü sizin elinize bırakıyor.