Otomotiv tarihinde ‘hız’ hep dramatik bir imge olmuştur. 1930’ların akıl almaz Silber Pfeil’larından 1970’lerin Wankel motorlu Mercedes-Benz C111 prototiplerine, Le Mans gecelerini aydınlatan uzun farlardan bugünün Nürburgring tur rekorlarına kadar hız, yalnızca rakamsal bir ölçü değil, dönemin ruhunu tanımlayan bir sembol olmaya devam ediyor. Bu kez, çağımızın sembolünü tamamen elektrikli bir süper sporun 40.075 kilometrelik dayanıklılık denemesi belirledi: Mercedes-AMG Concept AMG GT XX…
Güneşin kavurduğu Nardò pistinin asfaltında gerçekleştirilen bu deney, yalnızca 25 uzun mesafe rekoru kırmakla kalmadı, aynı zamanda ‘sürdürülebilir hız’ kavramını yeni bir bağlama taşıdı.
İtalya’nın güneyinde, neredeyse kusursuz bir daire gibi tasarlanmış Nardò Teknik Merkezi otomotivin en zorlu sınav alanlarından biridir. 1970’lerde Mercedes-Benz’in C111 prototipleri burada dayanıklılık testlerinde tarih yazmıştı. Wankel motorların, ardından turbo dizellerin ve aerodinamik gövde çalışmalarının cesurca sınandığı bu pist, Stuttgart için daima bir ‘laboratuvar’ oldu. AMG’nin Nardò’ya dönüşü, tarihsel bir döngünün tamamlanması gibiydi. Bu kez benzinli ya da dizel değil, tamamen elektrikli, hatta Formula 1’den türeyen teknolojiyle donatılmış bir süper spor sahnede!..
Elektriğin sınırları zorlanırken GT XX’in başarısının ardında devrimsel üç temel teknoloji var. Öncelikle ‘axial-flux’ elektrik motorlarından bahsetmemiz gerek. Geleneksel ‘radial-flux’ motorlara kıyasla çok daha yüksek güç yoğunluğuna sahip bu e-motorlar, düşük hacim ve ağırlıkla yüksek tork üretir. Bu da GT XX’in hem aerodinamik verimliliğini korumasına hem de dayanıklılık koşullarında termal yükleri yönetmesine imkan vermiş.
İkinci farklılığı ise, doğrudan soğutmalı batarya ve merkezi soğutucu ‘hub’ı… AMG’nin Formula 1 hibrit güç ünitelerinden transfer ettiği know-how burada belirleyici rol oynamış. Her hücrenin ayrı ayrı soğutulmasını sağlayan sıvı kanallar, 24 saatlik rekor sürüşte enerji yoğunluğunu sabit tutmayı başarmış. Bu merkezi sıvı yönetim sistemi, batarya, inverter ve e-motorları tek bir devridaim ekosisteminde buluşturmuş.
Üçüncü ve belki de en önemli ayrıntı da, aerodinamik disiplin olarak açıklanıyor. Cd 0,198 gibi sıra dışı bir sürtünme katsayısı, yalnızca rüzgar tüneli başarısı değil; aynı zamanda otomobilin ‘enerji stratejisi’nin bel kemiğini oluşturuyor. Bu değer, GT XX’in 300 km/h üzerindeki hızlarda dahi verimli kalmasını sağlamış.
Üstelik 850 kW’a kadar hızlı şarj kapasitesi, otomobilin 20 dakikalık kısa molalarla 24 saatlik rekoru aralıksız sürdürebilmesini mümkün kılmış.

O BİR DENEYİM EKOSİSTEMİ
Rekorun anatomisini de incelersek; test boyunca otomobil 40.075 km yol kat etti. Bu, neredeyse dünyanın çevresine eşit bir mesafe. Sonuçta tek bir sürüşte 25 ayrı FIA onaylı uzun mesafe rekoru kırılırken; 24 saatlik dayanıklılık rekorunun tam 14 kez yeniden yazılması en dramatik olanıydı. Böylece GT XX, yalnızca bir süper spor konsept değil, aynı zamanda sınırları aşan ve veri üreten bir bilimsel araç işlevi de görmüş oldu.
Bugüne kadar hız kavramı hep yakıt tüketimiyle, karbon emisyonuyla ve sınırlı kaynakların tüketilmesiyle özdeşleşmişti. Nardò’daki bu deney, hızın artık sürdürülebilir olabileceğini gösteriyor. Elbette burada bir süper spor otomobilin varlığı zaten fazlasıyla ayrıcalıklı ve seçkinci bir deneyim iken, bir paradoks yaratıyor. Ancak işte tam bu noktada AMG’nin stratejisi devreye giriyor. GT XX’in, bir tüketim nesnesi olarak değil, geleceğin AMG.EA mimarisi için bir mühendislik prototipi olarak tasarlanmış olması, bu rekorun gösteri amaçlı değil; gelecek on yılın müşteri araçları için kırıldığını akla getiriyor.
AMG’nin Brackley ve Brixworth’teki Formula 1 merkezlerinden Nardò’ya taşınan bilgi birikimi, Formula 1’den yola, yoldan geleceğe uzanan bu projeyi benzersiz kılıyor. Axial-flux motorların soğutulmasından batarya yönetimine, hatta aerodinamik stratejilere kadar pek çok unsur doğrudan yarış teknolojisinden geliyor. Buradaki deneyim, yarının Mercedes-AMG GT elektrikli üretim modellerine aktarılacak. Yani bir gün bir AMG müşterisi, ‘rekor kırmış batarya teknolojisi’ni ya da ‘Formula 1’den türemiş termal yönetim sistemini’ gündelik otomobilinde deneyimleyebilecek.
Nardò’daki test, yalnızca mühendislerin kapalı kapılar ardında gerçekleştirdiği bir dayanıklılık sınavı olmamış. AMG, bu süreci bir iletişim stratejisiyle de bütünleştirmiş. Marka, süper sporun artık yalnızca bir hız makinesi değil, bir deneyim ekosistemi olduğunun altını çiziyor. Bu, Affalterbach’ın sürdürülebilir performans vizyonunun kültürel boyutunu oluşturuyor. Artık otomobil, kültürel boyutta hızın estetiği ile çevresel sorumluluğun gerilimi arasında konumlanıyor.
GT XX’in ürettiği veriler, 2026’dan itibaren piyasaya çıkacak ilk tam elektrikli AMG modellerinin yol haritasını belirleyecek. Yeni nesil batarya paketlerinin modüler yapısı, soğutma devridaim sistemleri ve aerodinamik çözümler doğrudan bu testin çıktılarıyla şekillenecek. Daha da önemlisi, AMG’nin “Elektrikli de olsak hala AMG’yiz” mesajı, Nardò’nun sıcak asfaltında mühürlenmiş oldu.
Sonuçta, Mercedes-AMG Concept AMG GT XX’in Nardò’daki zaferinin, yalnızca üst üste 25 yeni uzun mesafe rekorunun listelendiği teknik bir haber olarak düşünülmemeli… Bu başarı, hızın yeni tanımını yazıyor; sürdürülebilir hız!.. Elektrikli bir süper sporun 40.000 kilometreden fazla mesafeyi neredeyse aralıksız koşabilmesi, geleceğin otomobilini tarif eden adeta bir müjde!..
AMG. bu deneyi pazarlama değil; mühendislik, tarihsel miras ve kültürel vizyonun birleşimi olarak tarif ediyor.