Ne kadar uzak olsa da yolu ne kadar gözümde büyüse de Baksı Müzesi’nden çağrı geldi mi yola düşerim. Nitekim bu sefer de öyle oldu.
Heykeltraş Seçkin Pirim’in 3 Kasım tarihine kadar devam edecek ‘Zamanlı Zamansız’ sergisi nedeniyle bir grup arkadaşla birlikte Erzurum, Bayburt üzerinden müzenin olduğu Bayraktar köyüne ulaştık.
İlk durağımız, Bayburt’ta Prof. Hüsamettin Koçan’ın başkanlığını eşi Oya Koçan’a devrettiği Baksı Sanat Kültür Vakfı’nın öncülüğünde yapımına başlanan ‘Hüsame Köklü Kadın Eğitim Merkezi’nin şantiyesi… Mimar Melkan Gürsel’in tasarımını yaptığı merkez Çoruh Nehri’nin kıyısında yavaş yavaş yükseliyor. 2010 yılında devletten hiçbir katkı almadan, bir avuç insanın desteğiyle, Hüsamettin Koçan’ın çılgın bir hayaliyle ortaya çıkan, tam anlamıyla “ıssızlığın ortasındaki” Baksı Müzesi’ne varınca göze ilk çarpan müzenin önünde çimenlere konmuş lacivert katmanlı buluta benzeyen bir heykel… Heykeltraş Seçkin Pirim’in eseri.
Pirim’in daha önce İstanbul’da gördüğümüz Resim ve Heykel Müzesi’ndeki ‘Kalıntılar2 ve Dirimart’taki ‘Günübirlik İnşa’ sergilerinden duygu olarak farklı bir sergi ‘Zamanlı Zamansız.’ Zira Baksı’nın insanı büyüleyen katmanlı doğa yapısıyla diyalog halinde ve bu diyalog ilk bakışta göze çarpıyor.
Baksı Müzesi’nde sergi fikri geçen yıl Seçkin Pirim’in burada katıldığı ‘Ütopya Atölyeleri’nde filizleniyor. ‘Ütopya Atölyeleri’ sanat eğitimi gören öğrencilerle deneyimli sanatçıları bir araya getiren Hüsamettin Koçan’ın bir başka yaratıcı projesi.
1 TONLUK HEYKEL MÜZEYE NASIL ÇIKTI?
Seçkin Pirim’in pleksi, mermer, alüminyum, kâğıt gibi farklı malzemelerle ürettiği daha önce sergilenmiş 20’ye yakın eserine ilaveten Baksı için yaptığı üç yeni eseri daha sergide. En küçüğü 950 kilo olan heykellerin 1.5 tonluk olanları da var. Bu heykellerin deniz seviyesinden 1500 metre yükseklikteki Baksı’ya nasıl ulaştıklarını sohbetimizde Seçkin Pirim’e sordum.
Pirim gülerek “Taşımak pek kolay olmadı. Tabii ki ağır malzemeli heykellerin ne yazık ki böyle bir handikapları var. Müzenin dışındaki mavi heykel bir buçuk ton. Düşünün; sergi açılmadan, bir buçuk tonluk heykel devrildi. Rüzgarın heykeli uçuracağı hiç aklıma gelmemişti. Altı kişi yerinden zor kaldırmış. İlk önce büyük işler İstanbul’dan 2 TIR ile geldi. Tabii yanlarında kocaman bir vinç ile” diye anlatıyor.
Seçkin Pirim ile Hüsamettin Koçan çok eskilere dayanan bir dostlukları var: “Üniversiteden hocam olmadı ama ondan çok şey öğrendim. Öteden beri burada bir sergiyi konuşuyorduk. Ancak geçen yıl Ütopya Atöyeleri için ilk Baksı’yı geldiğimde, burasının benzersiz coğrafyasını gördüğümde hemen sergiyi hayal ettim.”
En son Milano’daki Triennale Müzesi’nde büyük bir sergi yapan Seçkin Pirim Baksı’nın doğasından, atmosferinden nasıl etkilenmiş?
“Buraya ilk geldiğimde manzaranın karşısına oturdum, karşımdaki dağlara baktım ve zamanın durduğu bir yerde olduğumu hissettim. Burası zamansız bir yer diye düşündüm. Kendim işlerimle bir paralellik kurdum. İşlerimi bu zamanda üretiyorum ama onların zamansız olduğunu düşünüyorum. Serginin adı ‘Zamanlı Zamansız’ öyle ortaya çıktı zaten” diye anlatıyor Pirim.
Aynı soruya şöyle devam ediyor: “Buraya devrilen 1.5 tonluk mavi işimi ilk yerleştirdiğimde gözlerime inanamadım. Dağlara bakıyorum, sonra dönüyorum işe bakıyorum. İşler buranının katmanlı yapısıyla o kadar örtüştü ki... İnanılmaz bir bütünlük sağladı.”

BAKSI BİR DELİNİN İŞİ
Pirim Baksı’nın sanatçılar için ilham veren bir yer olduğunu düşünüyor. “Burası bir delinin işi. Hüsamettin Hoca deli yani. Burada böyle bir değer yaratmak gerçekten delilik. Şurada oturup şu açıklığa, dağlara bakmayı, aşağıda nehir kıyısında oturmayı, suyun sakin sakin akmasını izlemeyi çok seviyorum. İnsana o kadar soru sorduruyor ki. O yüzden çok ilham verici. Buraya gelip bir hafta kalsam bir sergi çıkartırım gibi geliyor. Yani bir serginin ön maketlerini yapıp düşünsel taslağını burada çıkartabilirim.
Baksı’nın dünyada eşi benzeri yok. Dün konuştuk Hüsamettin Hoca’yla sadece Japonya'da Naoshima Adası bu mantıkla hayata geçirilmiş bir sanat projesi” diye anlatıyor. Peki Baksı örneğinde olduğu gibi sanatın merkezden taşınmasıyla ilgili ne düşünüyor?
“Sanat piyasasının yüzde 90’ının İstanbul’da döndüğünü göz önüne alırsak Baksı gerçekten bir devrim. Çünkü şimdi etrafta baktığın zaman Erzincan, Erzurum, Trabzon, Bayburt bunların hepsinde güzel sanatlar üniversitesi var. Ve buradan yetişen, burada okuyan çocuklar yani kendi alanlarında mezun olduktan sonra kalakalacaklar. Bayburtlu bir çocuk diyelim ki Bayburt Üniversitesi'nde Sanat ve Tasarım Fakültesi’nden mezun oldu ve kendi şehrinde kalmak istiyor. Ne yapacak? Ne galeri, ne müze var. Hiçbir şey yok. Kendini var edecek bu? Şimdi burası onun büyük bir avantaj. Sergi yapabilir ve buradan İstanbul’a, dünyaya açılabilir.”
Nitekim geçen yaz Ütopya Atölyesi’ne Bayburt Üniversitesi’nde resim okuyan ve asistanlık yapan bir genç kız “Burada sergi açacağım” demiş.

HALKIMIZ ANLAMAZ DİYE BİRŞEY YOK
Seçkin Pirim “Halkımız anlamaz” önyargısına karşı çıkıyor. “Halk anlamaz diye bir şey yok. Bayburt’ta resim galerisi açalım dersiniz ‘kim gelecek’ diye itiraz ederler. Sen galerini aç, alışsınlar, merak etsinler. Zamanlı Zamansız sergisi açılışına gelenler, soyut işlerle ilk kez karşılaşanlar inanılmaz şeyler söylediler. ‘Hocam renkler ne kadar güzel, kağıtları ne güzel kesmişsiniz’ diyor. ‘Bu sanat mı, ya da bu heykel mi?’ demiyor. İşçilikten dem vuruyor, kendince bir şey alıyor. Bu o kadar önemli ki. O yüzden burasının üstlendiği misyon benzersiz. Herkesin Baksı’ya destek vermesi gerekiyor.”
‘Zamanlı Zamansız’ sergisine özel yapılmış üç işin dışında sanatçının ilk kez burada sergilediği maketleri de var. Bunlarla ilgili Pirim “Bunlar benim çok gizli şeylerim. Belki halatımda işlerden çok önem verdiğim maketler. Atölyenin buraya taşınması gibi” diyor.
Sanatçının simetri takıntısının üstesinden gelmesine yol açan kare panolardan oluşan beyaz işi, Afrodisias’tan ilham aldığı lahit, sütun benzeri işler, arta kalan kağıtlardan büyük bir maharetle yaptığı tablolar sergide… Hüsamettin Koçan’a göre, Pirim’ın işleri minimal.
TÜRKİYE PİRİM’E İŞARET KOYSUN
Hüsamettin Koçan, “Çağımızın bir sorunu minimalleşmek, sadeleşmek. Seçkin bu işe çok iyi başarıyor. Duyguyu, işinin coğrafya ile ilişkisini alıyor, damıtıyor ve son derece minimal bir iş ortaya koyuyor” diyor sohbetimizde…“Seçkin Pirim’e Türkiye bir işaret koysun. Son derece çalışkan ve dünya çapında başarılı bir sanatçımız. Yıldızı daha da parlayacak.” diye ekliyor. Sergi çerçevesinde bu yıl ikincisi yapılan ‘Akarsu Üzerinde Konuşmalar’ın bu yılki konusu ‘Gençler Hangi Vadide Yol Alıyor’ idi.
Jülide Ateş’in moderatörlüğünde, Çoruh Nehri’nin üzerinde bir salda yapılan suda panelin konuşmacıları Candan Yıldız, Ayşe Hazar Köksal Bingöl, Prof. Dr. Gülveli Kaya ve Kerem Piker, Seçkin Pirim, Bahadır Özgür, Mensur Akgün ve Seray Şahinler Demir günümüz gençliğini mercek altına aldılar.
Hoca’nın başka bir çılgın projesi olan ‘Akarsu Üzerinde Konuşmalar’ öyle pek de kolay hayata geçmiyor. Suyun akıntısıyla bir o yana bir bu yana giden salı su üzerinde tutan bidonlardan bir tanesinin delinmesi pekala mümkün…
Nitekim delindi de…
Rüzgara karışan seslerin kıyıdaki dinleyicilere ulaşması da ayrı bir zorluk.
Ancak unutmayın karşımızdaki kişi, tüm zorlukları aşan, dağları bile delebilecek çılgın hoca Hüsamettin Koçan.