İngiltere’de kurulduğu 1852 yılından günümüze, uygulamalı sanat, süsleme sanatı ve tasarımda dünyanın en büyük müzesi unvanını koruyan Victoria & Albert Müzesi son sergisinde, Fransa’nın devrim öncesi yaşadığı en şaşaalı dönemine damgasını vuran Kraliçe Marie Antoinette’i ‘stil ikonu’ olarak lanse ediyor.
Geçen yıl aynı müzede gezdiğim, manken Naomi Campbell’ın 40 yıllık kariyerine ışık tutan ‘Naomi in Fashion’ sergisi gibi ‘Marie Antoinette Style’ sergisi de ilmek ilmek işlenmiş başarılı bir iş. Öyle ki, sergi dönüşü Amerikalı yönetmen Sofia Coppola’nın 2006 yapımı filmi ‘Marie Antoinette’i bir solukta izlediğim yetmezmiş gibi gece uykusuzluk pahasına, yazar Stefan Zweig’in Marie Antoinette kitabının eleştirisi dahil talihsiz kraliçe ve ‘etkisiz eleman’ eşi Kral XVI. Louis hakkında ne bulduysam okudum. Avusturya Arşidüşesi olarak Viyana’da dünyaya gelen Marie Antoinette, Fransa ile ilişkilerini sağlamlaştırmak isteyen hırslı annesi İmparatoriçe Maria Theresa’nın baskısıyla 14 yaşında kendisinden 1 yaş büyük, geleceğin Fransa Kralı XVI. Louis ile evleniyor.
Henüz çocuk yaşta Versailles Sarayı’nın görkemiyle tanışan Marie Antoinette, ilgisiz, silik, yatakta ne yapacağını bilemeyen sadece ava düşkün bir ergenle yaşamaya başlıyor. Lükse, kağıt oyunlarına, gece hayatına tutkunluğu o yaşlarda başlıyor; zira evlilik diye bir şey yok ortada… Marie Antoinette ile XVI. Louis’nin gerçek bir ilişki yaşamaları evliliklerinden tam 7 yıl sonra. Bu süre içinde Marie Antoinette, serginin küratörü Sarah Grant’ın sözleriyle “tarihin en şık, en çok izlenen ve en tartışmalı kraliçesi” haline dönüşüyor. Sarah Grant’a göre, Fransa Kraliçesi, etkisi günümüze kadar süren kendine özgü bir stilin yaratıcısıydı ve kendi döneminde Avrupa’nın moda zevkine muazzam bir etki yapmıştı.
Marie Antoinette etkisi sadece modada değil, kumaş ve yemek takımlarının tasarım, iç mekan dekorasyonu, bahçecilik, parfüm üretimi gibi alanlarda da 250 yıl sonra da devam ediyor. Örneğin, Kraliçe’nin 1783 yılında Paris dışında Obeampf’daki imalathanesini bizzat ziyaret ederek sipariş verdiği, pastoral manzaralar, çiçek desenlerinin, av sahnelerinin tek renk olarak pamuklu dokumaya basılı olduğu ‘Toile de Jouy’ kumaşları günümüzde hala moda. Marie Antoinette’in Fransız Devrimi tutsağı iken bile ısmarladığı bu ‘Fransız Klasiği’ kumaşla bugün çantalar, gömlekler üretildiği gibi mekanlar da kaplatılıyor.
KRALİYET BÜTÇESİNDE KRALİÇE DELİĞİ
Sergiye dönersem; 3 bölümden oluşuyor. Birinci bölümde Kraliçe Marie Antoinette’e ait elbiseler, mücevherler, kişisel objeler, III. Napoleon’un eşi İmparatoriçe Eugenie’nin 19. yüzyılda 37 yaşında giyotin altında can veren genç kraliçeye iade-i itibar amacıyla stilini yeniden canlandırdığı ikinci bölüm, Marie Antoinette stilini günümüzde yorumlayan modacıların tasarımlarının olduğu üçüncü bölüm… Paris’te havai fişeklerinin eşliğinde düzenlenen evlilik töreninde izdihamdan 130 kişinin ölmesi nedeniyle en başından beri Fransa’da kuşkuyla karşılanan Marie Antoinette döneminin atmosferi serginin birinci bölümünde sizi içine çekiyor.
Dönemin ünlü ressamı Elisabeth-Louise Vigée Le Brun’un Marie Antoinette tablolarıyla başlayan bu bölümde, kraliçenin 14-15 yaşlarında kullandığı anlaşılan topuklu minik saten ayakkabıları, daracık büstiyerleri, dantel gerdanlıkları, elmas taşlı göz kamaştırıcı mücevherleri -bazıları replika- çılgın kalabalıktan uzak günler geçirdiği Küçük Trianon Sarayı için ısmarladığı Sevres porselen takımlar ve elbette göz alıcı işlemelerle, kurdelelerle süslenmiş saten, tafta giysilerini görebilirsiniz. Haftada dört yeni çift ayakkabı ve sayısız giysi ısmarladığı, müsrifliği nedeniyle kraliyet bütçesinde delik açtığı söylenen Kraliçe’nin günümüz parasıyla günde 20 bin dolar harcadığı hesaplanmış.
1781 yılında giydiğinde skandala yol açan, dönemin sütçü kızlarının giysilerini anımsatan beyaz muslin elbise, kraliçenin popülerleştirdiği yazlık çiçekli müslin elbise, Fransız tarzı, Polonya tarzı, İngiliz tarzı diye sınıflandırdığı giysileri de bu bölümde. Dönemin kumaş örnekleri arasında kaplan desenin olması şaşırtıcı. Bu arada Marie Antoinette’in Küçük Trianon Sarayı’nın bahçesinde iki çocuğuyla tablodaki fırfırlı giysisi için ‘Türk tarzı’ notu düşülmüş. Bizim tarzla pek ilişki kuramadım. Kat kat saçlarına, peruklarına çiçekler, mücevherler iliştirmeyi pek seven kraliçenin güllerle süslü bir şapkalı tablosuna ise “fes benzeri şapka Ortadoğu etkisi” diye yazılmış.
KOKU SAÇAN BÜSTLER
Sergide Marie Antoinette’in Sevres porseleninden yapılmış büstlerinin dışında 1783 tarihinde heykeltraş Felix Lecompte’un yaptığı büstün dört replikası da var.
Replikalarında boyun ve baştaki deliklere eğildiğiniz zaman Marie Antoinette’in dönemin ünlü parfüm kokularını içinize çekebiliyorsunuz. Marie Antoinette’in en sevdiği lavantalı pudra kokusu da bunların arasında. Dört büstten sonuncusunda ise kötü bir sürprizle karşılaşıyorsunuz. Çünkü içinize çektiğiniz koku parfüm değil, serginin koku uzmanlarının hazırladıkları ot yatak, duman, ter, kanalizasyon bileşiminden oluşan feci bir mahpushane kokusu.
Bu bölümde ayrıca Fransız Devrimi’nin başında Marie Antoinette’e türlü ahlaksızlıkların yakıştırıldığı karikatürler, yazılar var. Marie Antoinette’ın kız kardeşi Napoli Kraliçesi Marie Carolina’nın “Çektiği işkenceyi sona erdirecek her şey iyidir” sözlerinin yazılı olduğu koridoru geçtikten sonraki minicik oda, XVI. Louis ile 1791 yılında kaçarken yakalanan ve tutuklanan, La Conciergerie zindanlarında çile dolduran kraliçenin anılarıyla dolu. Ölüme gitmeden aldığı notlar, 1793 yılında giyotine kafasını uzatırken giydiği beyaz torbamsı giysi, boynunda ölen oğlunun saçlarının olduğu madalyon Concorde Meydanı’nda toplanan kalabalığın önünden geçerek giyotine giderken celladının ayağına istemeden bastığı için “özür dilerim” dediği okuduğum çarpıcı bir detay.
Serginin ikinci bölümünde Marie Antoinette’in hatırasına bir yüzyıl sonra sahip çıkan İmparatoriçe Eugenie’nin diktirdiği kostümler XVI. Louis döneminin görkemini yansıtıyor. Louvre soygununda mücevherleri kayıplara karışan İmparatoriçe Eugenie, Marie Antoinette stilini yaşatma girişimlerine ilaveten 1867 yılında Paris’te düzenlenen Dünya Fuarı’nda Küçük Trianon Sarayı’nda kraliçenin yaşadığı odayı yeniden hayata geçirmeyi başarmıştı.
“EKMEK YOKSA PASTA YESİNLER” KREASYONU
Şimdi geliyorum serginin en güncel, en eğlenceli kısmına. Modern zamanlarda Marie Antoinette kültünün devam etmesini sağlayanların filmlerini, fotoğraflarını, tasarımları bir araya getiren bölüm. Girer girmez Kate Moss’un Alexander McQuenn tasarımı Marie Antoinette giysileriyle poz verdiği iki kocaman foto nelerle karşılaşacağınızın habercisi. Sofia Coppola’nın 2006 yılında çektiği Marie Antoinette filminin kostümleri ama en önemlisi Manolo Blahnik’in film için tasarladığı mücevher/iskarpinler.
Dior’un 2006 yılında Fransız Devrimi temasıyla düzenlediği Haute Couture defilesinde yer alan John Galliano tasarımlarının yanı sıra yine kraliçenin stilinden ilham alan Karl Lagerfeld, Vivienne Westwood, Erdem Moralıoğlu, Maria Grazia Chiuri kreasyonları peş peşe... Moschino Modaevi’nin 2020/2021 sonbahar/kış defilesi için ‘Ekmek Yoksa Pasta Yesinler’ temasıyla Jeremy Scott’ın tasarladığı pembe, sarı renkli pasta şeklindeki elbiseler, Marie Antoinette’ın ağzından çıktıkları hiç kanıtlanmamış sözlerin yani bir söylentinin devamını sağlıyor sadece.
Küratör Sarah Grant’ın dediği gibi Marie Antoinette karalanıyor, romantikleştiriliyor, ama estetiği devam ediyor zira abartı, isyan, trajedi, gençlik, ölüm gibi şeyleri barındırıyor.