Başkentin kültür ve sanat hayatını zenginleştiren Uluslararası Ankara Müzik Festivali, bölgenin en uzun soluklu uluslararası etkinliklerinden biri. Çok sesli müziğin tanınması ve gelişimine katkıda bulunmak amacıyla kurulan Sevda-Cenap And Müzik Vakfı tarafından tam 39 yıldır düzenleniyor ve her yıl sanatın evrensel gücünü Ankara’ya taşıyor. Şef Orhun Orhon yönetimindeki Ankara Festival Orkestrası'nın konseri ve Alman çellist Benedict Kloeckner virtüözitesi ile başlayan festival oldukça dolu bir programla devam ediyor.
Kalan detayları ise Uluslararası Ankara Müzik Festivali Koordinatörü olması yanında Sevda-Cenap And Müzik Vakfı Genel Sekreteri olan Pınar Alpay Yüksel ile konuştuk.
Önce biraz festivalin önemine değinelim. Bu festival Ankara için neden bu kadar önemli?
Festival, ülkemizde Sevda-Cenap And Müzik Vakfı’nın ve Ankara’nın en uzun soluklu uluslararası etkinliği. Dünya çapındaki sanatçıları başkentliler ile evlerinde buluşturarak, her yıl sanatın ve kültürün evrensel gücünü Ankara’ya taşıyor.
Uluslararası Ankara Müzik Festivali’ni kültürel ve müzikal gelişime katkı veren bir etkinlik olmasının yanında, sosyal hayata, şehrin dolayısıyla ülkenin ekonomisine ve turizmine katkı sağlayan değerli bir dinamo olarak da düşünmek gerekir. İhracattan sonra ekonomiye en fazla katkı sağlayan sektörlerden biri olan turizmi artık sadece güneş-deniz-kum ile düşünmek kısıtlayıcı olur. Bu listeye kültür turizmini de çok önemli olgu olarak eklemek gerekir.
Pek çoğu ülkemize ve şehrimize ilk kez bu festival aracılığı ile gelen sanatçılar, sonraki yıllarda ülkeleri ve uluslararası sanat ortamı arasında birer gönüllü elçi olmuşlardır.
Festival programına bakınca programda çeşitlilik dikkat çekiyor. Yani sadece müzik değil dans performansları da görüyoruz. Bu çeşitlilik neden önemli?
Müzik ve dans, birbirini destekleyen sanat dalları… Klasik müzik temelinde olan bir festivalde hem seyircilerimizin arzuları hem de dünyadaki değişim ve gelişimlerin yansıtıldığı bir ortam yaratması adına müzik ve dansın buluşması önemliydi.
Farklı enstrümanların ve notaların ortak tını yaratması, çoksesli müziğin doğasında var. Son yıllarda müzikal türler arasında kaynaşmaları çok sık görüyoruz, sınırların yok olması yeni tadları da yaratıyor. Festivalde bu lezzeti de vermeyi istiyoruz.
Bu sene, Türkiye’ye çoğunluğu ilk kez gelen 12 ülkeden 250’ye yakın sanatçı ve topluluğu ağırladık. Programda dediğiniz gibi klasik müzikten çağdaş müziğe, modern danstan flamenkoya, cazdan dünya müziğine uzanan bir yelpaze sunduk. Seyirciler kişisel merak ve beğenilerine göre bu çeşitlilik içerisinde seçimler yapabiliyor.
Yerel olarak klasik müziğe katkı sunan bir etkinlik bu ama uluslararası düzeyde de klasik müziğe katkı sunduğunu söyleyebilir miyiz bu festivalin? Ya da hangi yönleriyle sunuyor?
Her festivalin başlangıcı yereldir ve uluslararası boyutunda muhakkak çift taraflı etkisi vardır.
Ülkemizin müzikal kapasitesinin yansıtılması, genç solistlerimizin desteklenmesi ve uluslararası işbirliği konserlerinde yer alması, dünyada ve Türkiye’de ilk seslendirmeler, Türk bestecilerin eserlerinin seslendirilmesi ve uluslararası repertuvarlara kazandırılması, kayıtlar yoluyla ulaşılabilirliğinin artırılması gibi geleneklerin her festivalimizde uygulanmış olması bu etkilerin gerçekleşmesine hizmet ediyor.
Özellikle Türkiye’ye festivalimiz sayesinde gelen orkestralar, dans toplulukları, şef ve solistlerin Türk müzisyenler, besteciler ve dansçılar, konservatuvar öğrencileri ile tanışmış olmaları ile oluşan eğitim olanakları, ortaya çıkan yeni projeler, kayıtlar, değişim programları bunların göstergeleri.
Program oldukça geniş ve hepsinden söz edemeyiz belki ama yine de bundan sonraki programdan biraz söz eder misiniz?
Ülkemizin önde yaylı sazlar topluluklarından Semplice Quartet, günümüz Türk bestecilerinin eserlerinden oluşan yedi genç besteciden, yedi yöremize ait, yedi tema üzerine ‘Mozaik’ yorumunu ve Atina Devlet Senfoni Orkestrası, Bakır üflemeli ve Vurmalılar topluluğu ‘Metallon Brass Ensemble’dan sinemanın ikonik müziklerini dinlemeyi merakla bekliyoruz.
Festivalimiz, 28 yıllık başkanımız Mehmet Başman’ın anısına 30 Nisan’da gerçekleşen Rusya Devlet Akademik Senfoni Orkestrası ‘Evgeny Svetlanov” konseri ile sona erecek. Ünlü genç Rus şef Fedor Beznosikov yönetimdeki orkestrada, solist olarak ülkemizin son yıllarda yetiştirdiği başarılı piyanistlerimizden Salih Can Gevrek olacak.
Genç sanatçıları da destekleyen bir yanı var festivalin. Biraz söz eder misiniz?
Festivalin olmazsa olmazlarından biri de programda genç yeteneklerin yer alması ve Türk sanatçılarının yabancı sanatçı ve topluluklarla buluşmalarına olanak yaratan ortak performanslar gerçekleştirmesi. Genç sanatçıları, konservatuvar eğitimi alan öğrencilerimizi bu nedenle çok önemsiyoruz. Geçmiş yıllarda olduğu gibi konservatuvar öğrencilerimiz Uluslararası Ankara Müzik Festivallerinin tüm konserlerini ücretsiz izlediler. Gelen sanatçı ve topluluklar ile atölye çalışmaları ve massterclass olanaklarının yaratılması da geleneklerden.
Mutlaka her sene üzerine koyarak festivali daha da büyütüyorsunuz. Gelecek için festival için farklı projeler var mı? Ya da yenilikler?
Gelecek yılın yeniliklerini ve sanatçıları sürprizimiz olsun. Ama en önemlisi, en nitelikli, sıra dışı, herkesin dinlemekten heyecan duyacağı topluluklar, festivalimizde olacak. Programının oluşturulmasında izleyici eğilimlerinin de büyük rolü oluyor. Her yıl yapılan anketlerle Ankaralıların eğilimleri ile sosyal hayatlarındaki değişim ve canlılık, festivalin programına yansıyor. Sanatseverlerin sosyal medya ve mail yoluyla dileklerini bize iletmelerini rica ediyoruz.
Umut vadeden sanatçılarımız ve özel siparişler ile ilk seslendirmeler ile festivalimizin 40. yılında buluşacağız.