Geçen haftalarda ‘Gezginler serin rüzgara kapıldı’ başlıklı bir haber yayımlamıştık Hafta’da… İnsanların güneşten kavrulmak yerine, rahatça gezip doğayı keşfedebilecekleri tatil trendinin yükselişte olduğunu yazmıştık. Bu hafta da o rotalardan biri olan Gürcistan’ın Batum şehrine gidiyoruz. Deniz kenarındaki konumu, ulaşım kolaylığı, gelişen turizm altyapısı ve Türkiye’den Gürcistan’a vizesiz seyahat imkanıyla son yıllarda seyahat edenlerin giderek daha çok tercih ettiği bir rota haline geldi.
Yeşil ve mavinin bir arada olduğu bu yerde hem denize girebilir hem de yemyeşil ağaçlar içinde, şelalelerin ya da göllerin arasında manzaranın tadını doyasıya yaşayabilirsiniz.
Ama küçük bir detay. Başta da söz ettiğim gibi serin turizm rotalarından biri olan Batum’a giderken mayonuz ya da şortunuzla birlikte yağmurluk ve şemsiyenizi de almayı unutmayın. Bir gün güneş size gülümserken ertesi gün bolca yağmur görebilirsiniz… Bizzat yaşayan biri olarak söylüyorum…
İKİ FARKLİ ŞEHİR GİBİ
Gezilecek yerlere ya da yöresel lezzetlere geçmeden önce Batum’a dair özellikle dikkatimi çeken bir detayı aktarmak istiyorum. Sanki kent eski ve yeni Batum olarak ikiye ayrılmış gibi. Bir tarafta kentin merkezinde, geçmişten bugüne gelen, mimari yapıların özüne sadık olarak korunduğu ve görünümüyle insanı etkileyen binalar yer alıyor. Merkezin dışına doğru çıkıldıkça ise sahil şeridini takip ederek büyüyen bir Batum görüyorsunuz. Özellikle deniz kıyısında, hali hazırda inşası süren ya da tamamlanan, merkezdeki yapıların aksine çok katlı, birbiri ardına yükselen asimetrik mimarinin göze çarptığı bir Batum var.
Binaların hepsi sahil boyunca yükseliyor ve sahil şeridi de tamamen halka açık. Yani otelden çıkıp biraz yürüyerek yüzmeye gidebilirsiniz. Bu nedenle özellikle -benim tabirimle- yeni Batum diyebileceğim alanda sokakta mayosuyla, plaj terliğiyle dolaşan bir sürü insan çıkıyor karşınıza.
Ben, Gürcistan’daki La Quinta markalı ilk otel olan La Quinta by Wyndham Batumi’nin davetlisi olarak Batum’a gittiğim için havalimanına iki kilometre mesafede olan bu otelde konakladım. Macera aramak yerine güvendiğiniz bir otel zincirinde, konforlu ve güvenli bir konaklama için burayı tercih edebilirsiniz. Otel sahil şeridine de oldukça yakın. Yani yüzmeye yürüyerek gidebilirsiniz.
Tüm bu genel bilgilerden sonra biraz da Batum’da görmeden dönmeyin diyeceğim yerlere geçelim. Gürcistan’ın güneydoğusunun yeşil coğrafyasını ve kent mimarisini bir arada görmek için Argo teleferiğine çıkabilirsiniz. Böylece tüm şehri yukarıdan görebilirsiniz.
KAVUŞAMAYAN AŞIKLAR
Batum Bulvarı yakınlarındaki ‘Ali ve Nino’ heykeli, kenttin en ünlü yapılarından biri. Ayrıca benim de favorim diyebilirim. Gürcü heykeltraş Tamara Kvesitadze tarafından ilk olarak 2007 yılında Venedik Bienali için ‘Erkek ve Kadın’ adıyla tasarlanan ve daha sonra Kurban Said'in 1937 tarihli meşhur romanına atıfla ‘Ali ve Nino’ adını alan heykel, 10 dakikada bir birbirine yaklaşan ve daha sonra ayrılan 8 metrelik iki hareketli figürden oluşan bu heykel, Azerbaycanlı Müslüman Ali ile Gürcü Hıristiyan Nino'nun kültürel farklılıklarına rağmen yeşerttiği aşkın hikayesinden ilham alıyor.
AVRUPA VE PİAZZA MEYDANLARI
Batum'un iki büyük meydanından Avrupa Meydanı'nın ortasında Yunan mitolojisinden prenses Medea'nın bir heykeli yer alıyor. 19 ve 20'nci yüzyıldan mimari yapılarla çevrili olan bu meydan, festivaller, konserler ve diğer kültürel etkinliklere ev sahipliği yapıyor. 2010 yılında inşa edilen Piazza Meydanı ise İtalyan mimarisinden ilham alan Vazha Orbeladze tarafından tasarlanmış. Piazza Meydanı'nın ortasında bulunan ve Natali Amirejibi'nin eseri olan yer mozaiğini de görmeden dönmeyin. Meydanın etrafındaki kafeler ve restoranlar Batum’un en hareketli yerlerinden biri diyebilirim.
GONIO-APSAROS KALESİ
Batum’u çevreleyen dağlık ve ormanlık bölgede hem doğa, hem tarih meraklılarına hitap eden güzellikler barındırıyor. Roma döneminden kalan ve günümüzde 18 kulesi ayakta kalan Gonio-Apsaros Kalesi'nin, aynı zamanda İsa'nın havarilerinden Yahuda İşkariyot'un yerine seçilen Mattiya'nın mezarına ev sahipliği yaptığına inanılıyor. Kaleye gidince fark edeceğiniz üzere, kazı çalışmaları hala sürüyor. Bugüne kadar çıkarılan eserler de kale içinde müzede sergileniyor.
GÖRSEL ŞÖLEN
Yazının başında söz etmiştim. Karadeniz bölgesine aşinaysanız Batum’un içine doğru ilerledikçe oldukça tanıdık bir manzarayla karşılaşmanız mümkün. Ajara başkentini çevreleyen dağlık bölgede, etrafı sık ormanlarla çevrili doğa harikaları olan Makhuntseti ve Mirveti şelaleleri de bunlardan. Türkiye sınırları içinde doğan Çoruh Nehri ve onun kollarından Açaristskali, bu bölgeye karakteristik özelliklerini kazandıran iki önemli akarsu. Bu akarsular ayrıca rafting yapmak isteyenler için de imkan tanıyor.
TANIDIK LEZZETLER
Öncelikle Batum kahveci bir şehir. Türk çayı çok tüketilmiyor. Bu nedenle kahve severler için oldukça ideal. Çay tercihiniz varsa poşet çaylarla idare etmeniz gerekecek. Sınırlı günde tüm Gürcü yemeklerini tadamasam da bizim meşhur Karadeniz pidesinin farklı versiyonu olan ‘hacapuri’yi (peynirli ekmek) La Quinta by Wyndham Batumi’nin mutfağında deneyimledim ve oldukça da lezzetli buldum. İki farklı peynir kullanılarak yapılan bu pide bizim Karadeniz pidesinin daha küçüğü ve hamuru biraz daha kalın. Benim gibi Karadenizliyseniz hamsili ekmek, muhlama, laz böreği, termon, lahana çorbası, sarma, korkot gibi Karadeniz lezzetlerine çok benzeyen Gürcü versiyonlarını deneyimleyebilirsiniz.