Çağatay Yılmaz
Türkiye’de metal müziğin ağır toplarını bir araya getiren Dark Sun Festival, 1–2 Ağustos tarihlerinde KüçükÇiftlik Park’ta gerçekleşecek. Epifoni ve URU ortaklığı, +1 katkılarıyla düzenlenen bu iki günlük festiva,; Brezilya’dan Hollanda’ya, Danimarka’dan Türkiye’ye uzanan geniş bir metal panoraması sunuyor. Festivalin ilk gecesinin kapanışı, Brezilya’nın thrash metal efsanesi Sepultura'ya emanet. Agresif riff’leri ve enerjisiyle yıllardır sahneleri sarsan grup, aynı zamanda bu turneyle hayranlarına veda ediyor. 40 yıllık kariyerini noktalamaya hazırlanan Sepultura, “farewell” turnesi kapsamında son kez İstanbul’da olacak. Grubun kurucu üyelerinden, gitarist Andreas Kisser ile Zoom üzerinden gerçekleştirdiğimiz bu özel söyleşide yalnızca müzikten değil, zamanın ruhundan, sanatın gücünden, ölümün öğrettiklerinden konuştuk.
Bazı şarkılar, siz onları yazdığınızda doğmamış olan insanlara çalınıyor. Şarkılar hiç yaşlanmıyor mu?
Müzik yaşlanmaz. Hissiyat, her zaman anlık bir şeydir. Bach ya da Beethoven dinlerken hâlâ yepyeni geliyor. Her gün “Roots” çalıyoruz ama her seferinde başka bir versiyonunu. Aynı şey gibi görünse de her performans yeni bir Sepultura. Sanat yaşlanmaz çünkü her deneyim, her izleyici için ilk olabilir.
Yine de bazı şeyler 'veteran' statüsü kazanıyor. Sepultura bir efsane. Sahnede ve üretken. Neden veda etmeye karar verdiniz?
Çünkü biz bitmeden önce bitirmeyi seçtik. 40 yıl… Bu başlı başına bir dönüm noktası. Artık yeni bir şeyler yaratma isteğimiz ağır bastı. Aynı döngüyü tekrar tekrar yaşamak yerine, bu harika hikayeyi güzel noktalamak istedik. Bir grubun kendi hikayesini kontrollü bir şekilde sonlandırması çok büyük bir ayrıcalık. Zorunluluktan değil, bilinçli bir seçimle. Ve kişisel olarak da yaşadığım ağır kayıplar örneğin eşimin kanserden kaybı, hayatı yeniden değerlendirmeme neden oldu. Ölüm, aslında en büyük öğretmenimiz.
Bu veda turnesinden canlı bir albüm çıkacak. İstanbul konseri de bu albüme dahil edilecek mi?
Evet, turnenin tamamını kayıt altına alıyoruz. 40 şarkı, 40 şehirden seçilecek. İstanbul’un bu listede olmasını çok isterim. İstanbul konseri özel olacak, eminim. Finalde büyük bir plak kutusu ve detaylı bir booklet ile yayımlamayı planlıyoruz. Eski usul bir canlı albüm gib,; analog, samimi, sesle olduğu kadar görsellikle de dolu.
Sepultura, yıllar boyunca politik ve güçlü bir ses oldu. Bugün genç müzisyenlerde bu cesareti pek göremiyoruz. Ne dersiniz?
Biz de öyle başlamadık. Önce başkalarını taklit ettik. Ama sonra kendi ülkemizi, sokaklarımızı, polis şiddetini, müziğe dair önyargıları anlatmaya başladık. Kendi gerçekliğimizi konuştuğumuzda fark yaratabildik. Genç müzisyenlerin konuşmadan önce iki kere düşünmeleri normal ama önemli olan içtenlik ve özgünlük. Sepultura'nın farkı buydu.
Bugünlerde neler dinliyorsunuz?
Her şeyi. Özellikle klasik gitar çalıştığım için barok dönem eserleriyle çok zaman geçiriyorum. Ama aynı zamanda Velvet Underground, Leonard Cohen, Lou Reed gibi daha önce hiç detaylı dinlemediğim müzisyenleri keşfediyorum. Jack White da listemde. Reggae, blues, Brezilya müziği… Kulaklarımı hep açık tutuyorum.
İstanbul konseri öncesi Türkiye'deki dinleyicilere bir mesajınız var mı?
Türkiye’ye her gelişimizde müthiş bir sevgi gördük. İstanbul da dahil olmak üzere birçok şehirde çaldık. Ailemle tatil için bile geldim. Brezilya ile benzer yönleri çok. Tutku, müzik sevgisi, futbol... O yüzden bu son gelişimizde birlikte kutlama yapacak olmak harika bir duygu. Sabırsızlanıyoruz.
Sormadan edemeyeceğim, bu kesin bir veda mı?
Bunu zaman gösterecek. Belki evet, belki hayır. Ama şu anda yaptığımız şey çok net ve çok huzurlu bir karar. Bugünü dolu dolu yaşamak istiyoruz.