‘Susmuyorum’ ve ‘Uzak Selamlar’ gibi son şarkılarınızda neredeyse bir manifesto havası var. Sizce bir şarkıcının toplumla derdi olması ne zaman başlar?
Ben toplumla biraz fazla ilgili bir ailede büyüdüğüm için aslında geç bile kaldım diyebilirim. Ama sanıyorum insanlara ulaşması Duvar’la başladı. Ama herkesin yaşı farklı, yaşadıkları farklı. O yüzden buna net bir cevap vermek zor. O bir olgunluk, farkındalık gerektiriyor. Bazıları erkenden vakıf oluyor, bazıları hiç olmuyor. Bunun bir zamanı olmadığını düşünüyorum.
‘Büyüyemezsin zorla’ diyorsunuz. Bu cümle kendi hayatınızda ne zaman gerçeğe dönüştü?
Yani bu da işte bir farkındalıkla ilgili. Kimsenin zorla büyümemesi gerekir ve de büyümek nedir ona bakmak da lazım tabii. Ama bu şarkıda söylemek istediğimiz şey aslında çok net. Yine de insanların kendi yaşadıklarıyla yorumlamasını istiyorum. Benim hayatımda zaman zaman dönüşüyor zaman zaman dönüşmüyor. Büyümeyi reddettiğim zamanlar oluyor, dayatıldığı zaman hiç de hoşuma gitmiyor.
‘Zamansız Masal’da Sezen Aksu’nun bestesine kendi sözlerinizi giydirdiniz. O masalı yazarken hangi duygular baskın çıktı?
Pişmanlık duygusu şu sıralar hayatımda en çok baskın olan duygu. Genelde ben kendi içimden, kendi yaşantından olmadığı sürece başka bir şey hayal edip yazamıyorum. Yazdığım her şarkı hep kendi hayat hikayemden.
Türk popunda güçlü bir kadın vokal olmak, yıllar içinde nasıl bir duygu atlasına dönüştü? Her albüm, her sahne sizi nasıl dönüştürdü?
Başından beri hem keyifli hem de bir challenge oldu. Ben bu işe başladığım zaman öyle Türk popu çok acayip bir durumda değildi, en azından bu kadar çok insan yoktu. Aslına bakarsanız bu işi kurallarına göre oynamadım, o yüzden durduğum yerden gayet memnunum. Yaptığım her şarkıda çok mutlu ve iyi hissettim kendimi, hala da öyle. Elbette her sahne, her şarkı beni ruhsal olarak yukarı götürüyor. Özellikle insanlarla güzel bağlar kurduğum konserlerde -ki çoğunlukla öyle oluyor-, şımarmamaya çalışıyorum. Sahnede ben Zeynep Casalini’yim ama indiğim zaman Zeynep olmayı seviyorum. Kendimi bildim bileli hep böyleydi.
Bir anne, bir kadın ve bir yorumcu olarak sessiz kalmamak sizi nasıl etkiliyor? Bu duruş size ne kazandırdı, neler götürdü?
Bir yorumcu, bir anne olarak sessiz olabilmem zaten düşünülebilir bir şey değil. Ben hep kendim olabilmeyi becerdim. İnsanlar belki kendileri dışında biriymiş gibi davranıyorlar, “sanatçı” olduklarında. Ama böyle bir şey yok. Ben hep kendim oldum, bundan da çok memnunum. Başka türlüsünü de bilmiyorum zaten.
Cem Kılıç’la çektiğiniz yapay zekâ destekli klipte nostalji ve yenilik aynı anda var. Teknolojiyle duyguyu harmanlarken en çok neye dikkat ettiniz?
Cem’le uzun uzun konuşmalar yaptık bu videodan önce ve asıl önceliğimiz duyguyu kaybetmemekti. Çünkü ben öyle yapay zeka seven, meraklısı olan biri olmadım. Ama bu gerçekten hepimizin tüylerini diken diken etti, çok da güzel anlaştık o ve ekibiyle. Ortaya çok hoş bir çalışma ortaya çıktı.
Şarkılarınızda artık daha fazla “isyan” ve “anlatma arzusu” hissediliyor. Bu dönüşüm ne zaman başladı?
Anlatma ve isyan arzum her zaman vardı, fakat doğru yerde, doğru zamanda ve doğru insanlar olamıyor. Şarkılarımı dinlerseniz %99'unda o isyan, o anlatma çabasını fark edeceksiniz. Ama şu an, daha bir belirgin oldu.
Bugünün dünyasında müzik videoları bir hikâye anlatmalı mı? Yoksa sadece dikkat çekmesi yeterli mi?
Estetiğe çok önem veriyorum. Bir konusu olması gerekmiyor bence videoların ama bir estetiği ve tekrar izletme isteği uyandırması mühim. Elbette yeni nesil de var ve onların da birtakım seçimleri var, onları da dikkate almak gerekiyor.
Bugüne kadar söylediğiniz en zor şarkı hangisiydi?
Duygusal olarak okurken en zorlandığım şarkı Nilüfer oldu. Hem çok aşk acısı çektiğim bir dönemdeydi hem de çok çok aşırı damar bir şarkı. Aralarda biraz ağladığım bile oldu söylerken, sahnede de hatta. Uzun seneler çok zorladı beni.
Türk popunda hala ‘büyük bir hikâye anlatan’ şarkılar var mı sizce? Yoksa artık hızlı tüketim çağına teslim olduk mu?
Türk pop dendiği zaman ben onun içine çoğu şeyi dahil edebiliyorum. İsim söylememe çok gerek yok ama ben hikaye anlatan, derdi olan şarkıların var olduğunu düşünüyorum, ve olmasını da ümit ediyorum. Ama tüketim çılgınlığı da var. Ciddi bir klasik çıkması ne kadar olası onu 10 sene sonra göreceğiz, şimdiden bunun cevabını vermek zor.
Sıradaki planlar neler? Konser takvimi nasıl bu yaz?
Yeni şarkılar var, yeni videolar var. Konserler belli oldukça zaten sosyal medyada duyuruyoruz. Hepimizin bildiği gibi karmaşalı bir dönemden geçiyoruz şu anda, yazımızın nasıl geçeceği belli değil. Umuyoruz ki insanlarla bir araya gelip bir şeyleri paylaşma durumlarımız çok olsun.