Bir döneme damgasını vuran Girls’ün yaratıcısı Lena Dunham ve eşi Luis Felber imzası taşıyan yeni dizi ‘Too Much’, romantik komedi türüne taze bir soluk getiriyor. Netflix’te yayında olan dizi, aşkı kusursuz görünen çiftler ya da büyük jestlerle değil, biraz bezgin, biraz kırgın ama hala umudu olan iki insanın yakınlaşması üstünden anlatıyor.
Jessica, New York’ta yaşayan kendi ayakları üstünde duran, işkolik ancak yaşadığı büyük ayrılıkla yıkılan bir kadın. Tam da böyle bir dönemde karşısına çıkan bir proje, ona Londra’ya gitme fırsatını veriyor. Hayal kırıklıklarından uzaklaşmak ve biraz nefes almak için adeta biçilmiş kaftan gibi görünen bu şehir, Jessica’ya ilk başta ‘Bridget Jones’ ya da ‘Notting Hill’ tarzı romantik komedi hayalleri kurduruyor. Ama gerçekler bambaşka: Küçük bir daire, gürültücü komşular ve yabancılık hissi...
Yeni hayatına adım atmak için gittiği pub’da tanıştığı Indie müzisyen Felix ile adım adım sıcak bir bağ kuruyor. Aslında Felix, Mr Darcy’nin tam da karşıtı: Öğlene kadar uyuyor, hayata karşı alaycı ama tuhaf bir çekiciliği var. Önceki ilişkisinden ciddi yaralı olan Jessica hayatı sıfırlama hayalinde, güven duymaktan, yaşadıklarının gerçekliğini sorgulamaktan kendini alamıyor. Bridget Jones’un o meşhur sakarlığı ve dobra halleri, bu kez Jessica’nın üstünden güncellenmiş bir versiyonla karşımıza çıkıyor. Bir yandan da Felix’in katmanlı hikayesini keşfediyoruz. Dizide büyük bir dönüşüm yok, yarattığı küçük anların samimiyeti, bütünlüğü, duygusal ve güçlü hale getiriyor.
Too Much, tıpkı Girls gibi, kadın karakterin iç dünyasını filtresiz bir şekilde açıyor. Jessica, ne güçlü kadın klişesiyle parlatılıyor ne de romantik hayallerle idealize ediliyor. Aksine, fazla gelen duygularla, geçmişle ve beklentilerle baş etmeye çalışan bir yetişkin olarak karşımızda. Kendi iç sesiyle hesaplaşırken, başkalarıyla kurduğu bağı da yeniden tanımlamaya çalışıyor. Hikâye, Londra sokaklarında geçen yeni bir hayatın ötesinde, insanın kendini olduğu gibi kabul etme sürecini samimi bir dille anlatıyor. Ne hissettiğini, neyi geride bıraktığını ve neye yeniden inandığını sorgulayan bir yolculuğa şahitlik ediyoruz.
Dizini yaratıcılarından Lena Dunham, 2021’de Londra’ya taşınıp müzisyen Luis Felber’le tanışıp kısa sürede evlendi. Bu ikilinin ilişkilerinden ilham alarak birlikte yazdıkları yarı biyografik Too Much, kültürel uyumsuzluk, kişisel sınırlar ve duygusal yakınlık üzerine samimi bir hikaye anlatıyor. New York’un kalabalık sokaklarından sonra Londra’da bulduğu dinginlik, dizinin tonuna da sinmiş. Jessica karakteri ise Lena’nın geçmişiyle bugününü buluşturan, ‘fazla’ ama ‘gerçek’ bir kadın.
KADRO OLDUKÇA RENKLİ
Başrollerinde Hacks dizisiyle parlayan komedyen Megan Stalter ve The White Lotus’tan tanıdığımız İngiliz aktör Will Sharpe’ın yer aldığı Too Much, yıldızlarla dolu kadrosuyla dikkat çekiyor. Jessica’nın eski sevgilisi Zev’i Michael Zegen canlandırırken, onun yeni nişanlısı Wendy Jones rolünde Emily Ratajkowski yer alıyor. Jessica’nın ailesinde ise şahane bir kadro var. Boşanıp da aile yanına taşınmış ablası olarak Lena Dunham kendine de bir karakter yaratmış. Rita Wilson ve Rhea Perlman gibi usta oyuncular da ailenin geri kalanını oluşturuyor. Dizide ayrıca Andrew Scott, Jessica Alba, Jennifer Saunders, Kit Harington, Rita Ora, Naomi Watts ve Richard E. Grant gibi sürpriz isimler de kısa rollerle karşımıza çıkıyor. Bu kalabalık ve renkli kadrosuyla dikkat çeken 10 bölümlük dizi, Netflix’te izlenebilir.