Uludağ İçecek Yönetim Kurulu Başkanı Ceylin Erbak Aytekin ile Photography212 sponsorluğu nedeniyle bir öğle yemeğinde buluştuğumuzda masanın üstü nostaljik fotoğraf makineleriyle doluydu. Fotoğrafçılık Erbak ailesi için nesilden nesile devam eden bir tutku. Nitekim masanın üstüne serpiştirilmiş olan fotoğraf makineleri, Bursa’da 1930’lu yıllarda efsane Uludağ gazozunun formülünü bulan büyükbaba Nuri Zafer Erbak’a ait. Üniversiteyi bitirdiğinde Uludağ İçecek Onursal Başkanı Mehmet Erbak tarafından hepsi, kızı Ceylin Erbak Aytekin’e verilmiş. Genç kadın gerçek bir fotoğraf tutkunu ama bu, tek tutkusu bu değil. Google’da arama yaptığınız zaman ‘yazar’ olarak karşımıza çıkıyor. Yazarlık için aile şirketindeki işine tam altı yıl ara veren Ceylin Erbak Aytekin ile iş yaşamını ve başta yazarlık olmak üzere, tutkularını konuştuk.
Ceylin Hanım pek çok şapkanız var. Yazar, şair, gezgin, fotografçı ve iş insanı. Bunların arasında sizin en fazla benimsediğiniz hangisi?
Düşündüğümde bu saydıklarınız arasında bende en başından var olmuş şey şiir. Şiir yazmaya başladığımda 10 yaşındaydım. O yaşlarda tuhaf bir şekilde varoluşu, ölümü sorgulayan bir çocuktum. Şiir benim hayatta en kolay yazdığım şey. Bir manzara ya da fotoğrafa baktığım zaman kolayca bir dörtlük çıkartabiliyorum. Şiirin yanı sıra defter dolusu deneme yazdım. Kitap yazmaya karar verdiğim zaman da oturup bütün defterlerimi çıkarmıştım.
Yani öncelikle şairsiniz diyebilir miyiz?
Şairim diyemem. Çünkü bu devirde artık herkes her şeyi o kadar kolay söylüyor ki. Şiir yazmaktan çok keyif alıyorum. Çok besleniyorum. Ama hayatta beni en mutlu eden şey ne derseniz?.. Seyyahlık, gezmek, eşimle, 3 yaşındaki oğlumla hiç alakasız bir yere gitmek… Eşim de seyahat etmeyi çok seviyor. Oğlumuzu 3 aylıktan itibaren her yere götürdük. Onunla Avustralya’ya dahi gittik. Seyahate çıkmadan 2 ay önce heyecanla çalışmaya başlarım.
Yeni bir kültür, yeni bir yer, yeni insanlar. Şunu fark ettim: İnsan gittiği yere göre kendisi de değişiyor. O yerin enerjisine bürünüyor.
Mario Levi cesaret verdi
Bu şapkalar arasında en çok sevdiğiniz hangisi?
Hiç konuşmadık ama günün sonunda en çok anneliğe dönmeyi seviyorum. Oğluma kavuşmayı, evin tatlı huzurunu seviyorum. Oğlum henüz 3 yaşında beni artık yanında istemediği zamana kadar onunla keyifli anlar geçirmek istiyorum. En değerli şey annelik.
Peki, yazarlık bunların neresinde? Google’da adınıza baktığımızda yanında ‘yazar’ unvanı bulunuyor.
Şiir dediğim gibi hep vardı. Yazı ise Galatasaray Lisesi’nde yatılı okurken hayatıma girdi. Yazarak pek çok sorunumu çözdüğümü keşfettim. O andan sonra yazı hayatımda hep oldu. Özellikle öykü konusunda kendimi geliştirdim. 20’li yaşlarda ağır tempoda çalışırken yazarlık atölyelerine gidiyordum. Erken kaybettiğimiz Mario Levi’nin de atölyelerine gittim. Yazarlık konusunda beni ilk yüreklendiren kişidir Mario Levi. Hiç unutmam bir ödevimin arkasına şu cümleyi yazmıştı: “Kişisel gelişim kitabı yazmadığım müddetçe her zaman beni bir okuyucun olarak bulabilirsin.” Düşünün 20 yaşındasınız ve profesyonel bir isim sizi cesaretlendiriyor. Tabii yazma işine dört elle sarıldım.
- yaş günümde eşimle Hindistan’daydım. Aniden şunu düşünmeye başladım: 80 yaşıma geldiğimde yazarlığa dair bir şeyi gerçekten denememiş olsam çok mutsuz olacağım. Başarısız olabilirsin; sorun değil. Ama denememiş olma ihtimali beni inanılmaz korkuttu. Ruhumu aşırı sıktı. O yüzden çalışırken yazarlık işini yapamayacağımı fark ettim. Çünkü sabahın erken saatinden akşama kadar çalışıyordum. Dolayısıyla işten ayrılmam ve kendime bir şans vermem gerektiğini düşündüm. Kararı aldıktan sonra işten ayrılmam altı aydan fazla sürdü.
Sen kitap mı yazdın?
Aile şirketinden ayrıldıktan sonra eve kapanıp kitap mı yazdınız?
Evet, öyle oldu. Saat sabah sekizde bayağı dükkan açar gibi çalışma odasına girer, bilgisayarımı açar aralıksız saat 17.00’ye kadar çalışırdım. 12 tane öykü hazırladım. Tam pandemi dönemiydi. Dosyamı pek çok yayın evine yolladım, bekliyorum. Bir yerden bile dönüş yok. Karalar bağlıyorum. Aile şirketine dönmeyi o sıralar gözüm yemedi. 12-13 yaşından beri yoga yapıyorum. Online yoga eğitmenliğine başladım. Derken Karakarga Yayınları’ndan “kitabınızı basarız, çok beğendik” diye haber geldi. Hemen babamı aradım “kitabım basılıyor” diye. Burası tam fıkra gibi. “Nasıl sen kitap mı yazdın?” diye sordu babam. O kadar inanmamıştı ki… İşten ayrıldığımda üzülmüştü. Annem en başından beri bu sevdama çok destek verdi.
Öykü kitabınız ‘Zamandan Kaçan Ayrılık’ basıldığında kim bilir ne mutlu olmuştur?
Olmaz mı? Kitap 12 tane ayrılık öyküsü üzerine kurgulandığı için ‘Zamandan Kaçan Ayrılık’ adını taşıyor. Çeşit çeşit ayrılıklar. Aslında dedemin cenaze töreninde oluştu kafamda öyküler. Şu anda kitabın baskısı kalmadı. Oğluma hamile kaldığımda bir şiir kitabı üzerinde çalışıyordum. Doğuma giderken kitabı aynı yayınevine teslim ettim çünkü sonraya bırakırsam olmaz diye düşündüm. ‘Bahar Düşü’ öyle çıktı ortaya.
Peki, aile şirketinizdeki kariyeriniz ile devam edelim dilerseniz.
Galatasaray Lisesi’nden 16 yaşımda mezun oldum. Bilgi Üniversitesi’nde İletişim Fakültesi’nde Reklamcılık okudum. Değişim programıyla ABD’ye gittim. Aile şirketiyle ilgili alanlarda gıda ekonomisi ve pazarlamayla eğitimime devam ettim. İlk önce bir ajansta metin yazarı ve stratejik planlamacı olarak çalıştım. 2011 yılında Uludağ İçecek’te pazarlama bölümünün kurulmasına yeni başlandığı dönemde aile şirketine girdim. Maden suyu kategorisinde görevlendirildim ve satış ekibiyle Türkiye’yi gezmeye karar verdim. Bursa’dan başladım ve 1 yıl boyunca memleketi gezdim. Daha sonra üretimde, Ar-Ge bölümlerinde çalıştım. Pazarlama bölümünün kurulması tamamlanınca önce marka yöneticisi yardımcısı ardından marka yöneticisi olarak orada çalıştım.
Aile şirketine dönüş
Uludağ İçecek’te dokuz yıl geçirdikten sonra anlattığınız gibi işi bıraktınız, geçen mart ayında ise aile şirketine yeniden döndünüz. Dönme kararını nasıl aldınız, peki?
Oğlum haftada 3 gün yuvaya başladı. Ayrıca 2025 yılı aile şirketimiz için değişim ve dönüşüm yılı oldu. 24 yıllık CEO’muz Mete Öz görevinden ayrılarak Yönetim Kurulu danışmanlığına geçti. CEO’luk görevini Levent Kömür devraldı. Bir aile şirketi için 24 yıllık CEO’nun değişmesi önemli bir kilometre taşı. Şirket olarak yeni bir evreye geçtik. İkinci konu babam 75 yaşında Yönetim Kurulu Başkanlığını bırakmak istediğini açıklamıştı. Görevi kuzenim Ömer Kızıl devralacaktı. Şirkette Eş Geliştirme Direktörü olarak görevi olan ağabeyim Nuri Cem Erbak Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı yerine Levent Kömür ile çalışmak isteyince görevi üstlenmek durumunda kaldım.
Ceylin Hanım, Uludağ İçecek ile gelecek hayalleriniz nedir?
Ben şirketin dördüncü kuşak temsilcisiyim. Beşinci nesil geliyor. Benim hayalim markayı olabilecek en sistemli şekilde beşinci nesile devretmek. Yüzyıldan beni devam eden şirket kültürünü en doğru bir şekilde aktarmak.