Gerilim türünün son yıllardaki dikkat çekici isimlerinden Zach Cregger, yeni filmi Weapons ile izleyiciyi karanlık bir hikâyenin içine çekiyor. Kayıp çocuklar, kasaba sırları ve karakterlerin kendi iç hesaplaşmaları; filmde ustaca örülen gerilimin temelini oluşturuyor. Julia Garner, Josh Brolin ve Alden Ehrenreich gibi güçlü bir oyuncu kadrosuyla desteklenen yapım, atmosferi ve çok katmanlı kurgusuyla sonbaharın en çok konuşulacak filmleri arasında yer almaya aday.
Maybrook adında küçük bir Amerikan kasabasının sakin yaşamı, bir gece yarısı ansızın bozulur. Aynı sınıfta okuyan on yedi küçük çocuk, saat 02.17’de evlerinden çıkarak ortadan kaybolur. Geriye yalnızca bir çocuk kalır: Alex. Bu esrarengiz olayda ilk sorgulanan kişi ise öğretmenleri Justine Gandy’dir.
Öğrencilerinin topluca kaybolduğu geceden sonra kasabanın gözünde baş şüpheliye dönüşen Justine, artan dedikodular, sert bakışlar ve resmi soruşturmalar arasında daralan bir çemberin içinde kalır. Bir yandan adını temize çıkarmaya çalışırken, diğer yandan çocukların izini sürmek için zorlu bir mücadeleye girişir. Kaybolan çocuklardan birinin babası Archer, yetkililerin yavaş ilerleyen soruşturmasına tahammül edemez ve kendi çapında arayışına çıkar. Bu arayış onu hem gerçeğe hem de bastırdığı suçluluk duygularına biraz daha yaklaştırır.
Anlatı, Archer’ın ardından kasabanın yerel polis memuru Paul’un bakış açısına geçer. Justine ile geçmişten gelen karmaşık bir bağı olan Paul, resmi soruşturma ile kişisel duyguları arasında sıkışırken olayların farklı bir yönünü ortaya çıkarır. Sonraki bölümde ise kasabanın genç uyuşturucu bağımlısı James öne çıkar; hayatta kalma içgüdüsüyle hareket eden James, istemeden gerilimin merkezine düşer. Hikâye ilerledikçe, kaybolmayan tek çocuk Alex ile kasabaya ‘uzak akraba’ kimliğiyle gelen Gladys teyzenin esrarengiz tavırları, tansiyonu giderek yükseltir.
Ozark’ın Ruth’u olarak üç kez Emmy kazanan ve geçtiğimiz haftalarda beyaz perdede Silver Surfer rolüyle karşımıza çıkan Julia Garner’a, başrolde usta oyuncu Josh Brolin eşlik ediyor. Solo: A Star Wars Story’de genç Han Solo olarak tanıdığımız Alden Ehrenreich, Euphoria’dan Austin Abrams ve Doctor Strange’den Benedict Wong da kadronun dikkat çeken isimleri arasında. Çocuk oyuncu Cary Christopher’ın geleceğinin parlak olacağı kesin. Gladys rolünde Amy Madigan ise performansıyla filmin gerilim dozunu hissedilir şekilde yükseltiyor.
Senaryoyu yazan ve aynı zamanda filmi yöneten Cregger, gerilimi yalnızca ani korku anlarına yaslamıyor; sessizlikler, gölgede beliren siluetler, küçük ama tedirgin edici ayrıntılarla adım adım inşa ediyor. Gündüz çekilmiş bir sahne bile tehdit hissi taşıyabiliyor.
Bu atmosfer, doğrudan dile getirilmese de, Amerika’daki silahlı şiddet ve okul saldırılarının yarattığı kolektif korkunun alegorik bir yansıması. Çocukların kontrol altına alınarak birer silaha dönüşmesi fikri, okullarda yaşanan zorbalık ve güvenlik kaygılarıyla birleşerek hikâyeye hem politik hem de duygusal bir katman ekliyor. Cregger, bu tabloyu kayıp, yas, bağımlılık, suçluluk ve travma temalarıyla harmanlıyor; asıl korkunun bazen yabancılardan değil, en yakınımızdakilerden gelebileceğini hatırlatıyor. Birçok referansla Stephen King etkisinin hissedildiği yapım, sonbaharda HBO Max’te izleyiciyle buluşacak ve IT: Welcome to Derry öncesinde gerilim tutkunlarını şimdiden hazırlayacak.