Emmy adayı dönem dizisi, yalnızca New York’un gösterişli salonlarını değil, sınıf çatışmalarını, toplumsal dönüşümü ve kimlik mücadelelerini de merkezine alıyor. Downtown Abbey’in de yaratıcısı olan Julian Fellowes’un imzasını taşıyan dizide, her karakter statü, aidiyet ve güç mücadelesinin tam ortasında. Uluslararası basın toplantısında, dizinin yaratıcılarından ve oyuncularından yeni sezona dair perde arkası detayları ilk ağızdan dinledik.
ARTIK İPLER ONUN ELİNDE
CYNTHIA NIXON / ADA
Sezonun en radikal değişimi Ada karakterinde yaşanıyor. Cynthia Nixon’ın yorumuyla Ada, yıllarca ablası Agnes’in gölgesinde yaşamış, duygusal ama pasif bir karakterdi. Geçen sezon sonunda kocasının ani ölümüyle birlikte sadece mal varlığını değil, evi ve karar gücünü de miras alıyor. Artık ipler onun elinde. Ne var ki bu yeni rol, Ada’ya sadece bağımsızlık değil, sorumluluk da getiriyor. Nixon’ın dediği gibi: “Şimdi hem mutlu, hem korkmuş, hem de çuvallıyor. Ama büyümeye çalışıyor.”
İTİBARDAN GERİYE KALAN
CHRISTINE BARANSKI / AGNES
Statü kaybı, Gilded Age’in temel dinamiklerinden biri. Christine Baranski’nin hayat verdiği Agnes, soyluluğa ve doğuştan gelen güce inanan biri. Ancak bu sezon onun için her şey değişiyor. Oğlu Oscar’ın neredeyse tüm varlıklarını kaybetmesi sonucu artık evde karar verici değil, kenardan izlemek durumunda. Baranski, bu dönüşümü bir ‘tahtın devri’ olarak tanımlıyor ve her sahnede Agnes’in kırılan gururuyla mizahı bir arada taşıyor. Fellowes’un deyimiyle: “Agnes snob biri olabilir ama aynı zamanda çok bilge bir kadın.” Sonja Warfield ise Agnes’in yazımında büyükannesinden ilham aldığını söylüyor: “Büyükannem kuafördü ve müşterisine ‘O saç modeli senin yüzüne olmaz, yüzün çok tombul’ derdi. Yani o da tıpkı Agnes gibi dobra ve dürüsttü. Agnes gibi kadınlardan öğreneceğimiz çok şey var. Artık daha doğrudan konuşmaya çalışıyorum.”
KADIN HIRSI MEŞRULAŞABİLİR Mİ?
CARRIE COON / BERTHA
Bu sezon Bertha Russell yalnızca yükselmiyor, kontrolü de eline alıyor. Gladys’in yapacağı evlilik, sosyetede konum kazanmak için bir fırsat. Carrie Coon’a göre Bertha’nın tüm eylemleri, kızını daha güvende ve güçlü görmek istemesinden kaynaklanıyor. “Yöntemlerine katılmayabilirsiniz ama altında derin bir sevgi var.”
Bertha, yalnızca bir anne değil, aynı zamanda bir stratejist. Coon, kendi kızını büyütürken de benzer duygular yaşadığını söylüyor: “Kızımı korumak, onun başarılı olmasını sağlamak istiyorum. Oğlum için o kadar endişeli değilim ama kızım için daha çok kaygılanıyorum. Çünkü güçlü kızlar bir noktada toplum tarafından durduruluyor.” Bu yüzden Bertha’nın güçlü kızlar için inşa ettiği dünya, yalnızca dönemsel bir mücadele değil, evrensel bir çağrı.
Aynı zamanda bu sezonda Bertha, toplumun sadece bir üyesi değil, onun yöneticisi haline geliyor. George ile arasında yaşanan fikir ayrılıkları, özellikle Gladys’in evliliği söz konusu olduğunda, evlilik içindeki güç dengesinin nasıl kırılabileceğini gösteriyor. Coon bu konuda şöyle diyor: “Bertha için bu bir varoluş meselesi. George’un neden bu kadar büyük bir sorun çıkardığını anlayamıyor. Aralarında temel bir psikolojik anlayış eksikliği var. Ve bu gerçekten üzücü.”
Bertha karakteri seyircinin hem hak verdiği hem de sorguladığı bir figür: “Bir anlatıda her zaman iki tarafın da haklı yönleri olmalı. Seyirci hem Bertha’yı hem George’u anlayabilmeli. Bertha, kızına sıradan bir yaşam değil, etkili bir yaşam sunmak istiyor. Kadın hırsı hâlâ yadırganıyor. Ama ben Bertha’yı bu yüzden daha iyi anlıyorum.”
GÜCÜ TESLİM ETMEK Mİ PAYLAŞMAK MI?
MORGAN SPECTOR / GEORGE
Morgan Spector’un canlandırdığı George Russell, evliliğinde ilk kez gücünü sorguluyor. Karısının aldığı kararlar, onu yalnızca aile içinde değil, iş dünyasında da edilgenleştiriyor. Gladys’in evliliği üzerinden yaşanan çatışma, aslında George’un ‘yeterli olup olmadığı’ sorusunu gün yüzüne çıkarıyor. Spector bu mesafeyi “Gizli ama derin bir kırılma” olarak tanımlıyor.
Spector’a göre George, Bertha’nın kararlarına ayak uydurmaya çalışsa da, evlilikteki roller değiştikçe kendi yerini sorguluyor. “Bu sezon George’u sık sık yalnız görüyoruz. Bence yalnızlığını en çok hisseden karakter o. Gücün ellerinden kaydığı bir dönemde, sevdiği kadının yanında nasıl duracağını tam olarak bilemiyor.” George’un yaşadığı bu içsel gerilim, sadece bireysel değil, aynı zamanda dönemsel bir kırılmayı da yansıtıyor. Erkeklik tanımının ve iktidar rolünün yeniden şekillendiği bir çağda, George’un konumu da sallantıya giriyor. Spector’un sözleriyle: “Bence karakterin yaşadığı şey çok insani. Birlikte oldukları kadının yükselmesi karşısında kendi anlamını yitiren erkek figürünü oynuyorum, ama bu bir kayıp değil, bir dönüşüm.”
ÖZGÜRLÜĞÜN GERÇEK BEDELİ
TAISSA FARMIGA / GLADYS
Bu sezon Gladys Russell annesinin gölgesinden kurtulmaya çalışırken, aslında onunla daha da yakınlaşıyor. Taissa Farmiga’ya göre Gladys, özgürlüğün romantik bir kaçış olmadığını, statüyle gelen bir güç meselesi olduğunu fark ediyor. Bu da karakterin dönüşümünü tamamlıyor: “En sonunda annesinin haklı olduğunu görüyor.”
ZAMANIN RUHU
DİZİNİN YARATICISI JULIAN FELLOWES ve YARATICI PARTNER SONJA WARFIELD
Fellowes’a göre Gilded Age yalnızca bir dönem dizisi değil, aynı zamanda bugünün hikayesi. Karakterlerin yaşadığı krizler, bireysel çatışmalar ve statü mücadeleleri günümüzle doğrudan ilişkili. Sezon boyunca defalarca yinelenen soru hep aynı: “Kim söz sahibi?”
Fellowes, geçmişte yaşanan hikayelerin bugüne dair olduğunu şöyle özetliyor: “Hayatlarının sonunda varlıklı çoğu kişi ‘Nasıl hatırlanacağım?’ paniği yaşıyor. Bu yüzden sanat koleksiyonları, kütüphane bağışları, konser salonları… Ama bu, gerçek bir ahlaki dönüşümden çok, bir hatırlanma çabasıydı. Carnegie ve Frick, zamanında grevdeki işçilerine ateş açmaktan çekinmemişlerdi. Yani bugün onların müzelerini ziyaret ediyor olabiliriz ama geçmişte yaptıklarını unutmamalıyız.”
Fellowes ayrıca, George ve Bertha’nın evliliğindeki çatışmanın evrensel olduğuna dikkat çekiyor: “İnsan on, yirmi yıl boyunca mutlu bir evlilik yaşadığını düşünüyor ama sonra her şey bozuluyor. George, kızı ve ailesi için orada olması gereken bir anda eksik kalıyor. Bertha ise ‘Her şey yolunda, neden bu kadar üzgünsün?’ diye düşünüyor. İşte bu ikili bakış açısı, bugünün ilişkilerinde de geçerli.” Yaratıcı partneri Sonja Warfield ise ekliyor: “Aşk, ölüm, evlilik… O dönemde de bugünde de ortak temalar. Bu yüzden izleyiciyle bağ kurabiliyoruz.”