Hollanda’da doğup büyüyen ama sesi Mezopotamya’nın dağlarında yankılanan Meral Polat, yeni albümü Meydan’la dinleyiciyi bir çağrıya davet ediyor: Toplanmaya, kutlamaya, direnmeye… Funk’tan afrobeat’e, swing’den Anadolu ezgilerine uzanan ilk tekli Meydana Gel, bir şarkıdan çok kolektif hafızaya yazılmış müzikal bir meydan okuma. İkinci tekli Çiya Icaro, Kürtçe, Keçhua, Türkçe ve İspanyolca seslerin buluştuğu çok dilli bir kadın ritüeli. Hollanda’daki stüdyolardan Dersim’in hikayelerine uzanan bu yolculuk hem kişisel hem evrensel... Polat’la, çıkacak albümünü konuştuk.
Bu kadar farklı müzikal ruhu bir araya getiren Meydan, müzikal geçmişinizin hangi köşesinden doğdu?
Meydan, tüm dünyalarımızın kesiştiği yerden doğdu. Grubumuzdaki her müzisyen kendi hikayesini, geçmişini, ilhamını getiriyor ve müziğe kim olduğumuzla adım atıyoruz. Bu da kendiliğinden Anadolu’dan afrobeat’e, Mezopotamya ruhundan swing’e, funk’a, şiire kadar uzanan bir ses yelpazesi yaratıyor. Bir tür belirleyerek başlamıyoruz; şarkı kendini içeriden şekillendiriyor. Ben kültürler ve diller arasında büyüdüm. Bu müzik, o aradalıktan, diasporanın yarattığı boşluktan doğuyor.
Bu kadar çok kültürün sesini bir şarkıda buluşturduğunuzda, kendinizi bir rehber gibi mi hissediyorsunuz, yoksa bir yolcu gibi mi?
Kesinlikle bir yolcu. Bu yolculuk paylaşılan bir şey. Bazen hikayeyi ben taşıyorum, bazen onun izinden gidiyorum. Yanımda bu kadar cömert ve derin müzisyenlerle yürüyebildiğim için çok şanslıyım. Hep birlikte bir yol yaratıyoruz; coşkusuyla, direnişiyle, hayretiyle…
Prodüksiyon sürecinde Chris Doyle ile çalışmak size ne düşündürdü, ne kattı?
Chris olağanüstü biri. Hem müzisyen hem dinleyici hem dost olarak ona tam anlamıyla güveniyorum. Henüz dile gelmemiş olanı duyabilme ve vizyonu sese dönüştürebilme gibi nadir bir yeteneği var. Beni yavaşlamaya, daha derin dinlemeye ve her şarkının kalbine daha yakın kalmaya yönlendirdi. Onun varlığı, sezgisi ve düzenleme konusundaki becerisi bu albümün ritmini oluşturdu.
Meydan’ın sadece bir albüm değil, bir duruş olduğunu söylüyorsunuz. Sizi bu noktaya getiren kırılma anı neydi?
Bu duruş, uzun süredir içimde büyüyordu. Bir kadın olarak, bir Kürt sanatçı olarak, Hollanda’dan gelen bir tiyatrocu olarak pek çok katman taşıyorum. “Meydan” kelimesi, bir araya geldiğimiz, ses verdiğimiz, alan tuttuğumuz yeri ifade ediyor. Sevgiyle, insanlıkla, varlıkla durmakla ilgili. Bu albüm, ilk albümümüzden sonraki yeni yolculuğumuzun bir parçası. Sadece kendi hikayemizi değil, birçok başka sesi de taşıma niyetiyle yola çıktık.
Bu şarkıda neşe ve direniş aynı anda var. Bu ikisi sizin için nasıl bir arada var olabiliyor?
Birbirine sıkı sıkıya bağlılar. Direniş sadece öfke değil; aynı zamanda hayata tutunmak, yaşamı kutlamak demek. Dans etmek, gülmek, yas tutmak, hatırlamak… Bunların hepsi bir arada. Topluluğum bana şunu öğretti: Acının içinde şarkı söylemeyi, elimizde olanı kutlamayı. Neşe, başlı başına bir güç.
Albüm yayımlandıktan sonra bizi neler bekliyor?
Albüm Eylül ayında çıkıyor. Şu anda Beri Dalgalı ve Halil Tunçtemur’la birlikte görsel dünyasını oluşturuyoruz. Grupla birlikte canlı performansları planlıyoruz. Yeni insanlarla buluşmayı sabırsızlıkla bekliyorum.