Pedro Pascal, Vanessa Kirby, Ebon Moss-Bachrach ve Joseph Quinn’in başrollerini paylaştığı film, 1960’ların uzay yarışında başlıyor. Bilim insanı Reed Richards, Sue ve Johnny Storm kardeşler ile pilot Ben Grimm’den oluşan ekip, uzayda karşılaştıkları kozmik fırtına sonucu süper güçler kazanıyor. Film, bu dönüşümden dört yıl sonrasını anlatıyor. Halk tarafından benimsenmiş bu süper dörtlü, hem aile olarak hem de bir ekip olarak dünyayı korumayı sürdürüyor.
Reed ve Sue’nun hayatında bir başka büyük dönüşüm daha var: Bir bebek bekliyorlar. Pedro Pascal’ın Reed yorumu; mükemmeliyetçiliğiyle hata yapan ama duygusal yükü taşıyan bir lideri ekrana taşıyor. Sue’nun hamileliğiyle birlikte, süper güçlerin genetik mirası ve ebeveynliğin bilinmezliği filme yeni bir katman ekliyor. Sue’yu canlandıran Vanessa Kirby’nin gerçek hayattaki hamileliği bu anlatımı daha da derinleştiriyor.
Ekibin diğer üyeleri bu filmde daha katmanlı: Ebon Moss-Bachrach’ın Ben Grimm’i, artık taş gibi görünmenin ardına saklanmıyor; duygularını ifade ediyor. Rachel adında yerel bir öğretmenle kurduğu bağ, karaktere yeni bir derinlik kazandırıyor. Johnny Storm ise bu kez çapkın kimliğinden çok, Silver Surfer’a duyduğu hislerle anılıyor. Ona Julia Garner hayat veriyor.
Film, dev bir uzay canavarı olan Galactus’un tehdidini merkezine alıyor gibi görünse de, esas anlatmak istediği şey dört karakterin kendi iç mücadeleleri. Reed’in takıntılı zekâsı, Sue’nun görünmezlik gücünün ardındaki kırılganlık, Johnny’nin alevlerinin altında yatan koruma isteği ve Ben’in taş bedenindeki yumuşaklık… Her biri bu ailenin çatısını oluşturuyor. Galactus’un gözü sadece dünyada değil, Sue’nun doğmamış bebeğinde.
First Steps, Marvel Sinematik Evreni’nin görsel kodlarını da zorluyor. 60’ların retro tasarımları, uçan arabalar, minik robot H.E.R.B.I.E., Jetgillervari mimariler Earth-828 adlı alternatif evrende hayat buluyor. The Incredibles’a ilham olan bu ekip, şimdi kendi hikâyesini anlatıyor. Michael Giacchino’nun müzikleriyle bu nostalji hissi daha da perçinleniyor.
Daha önce birçok kez sinemaya uyarlanan Fantastic Four, bu kez Matt Shakman’ın vizyonuyla, nostalji ile modernliği buluşturan bir anlatıyla geri dönüyor. 2015’teki başarısız denemenin ardından, hakların Marvel Studios’a geçmesiyle artan beklentileri karşılayan film, hem duygusal derinliği hem de estetik gücüyle yeni bir başlangıç vaat ediyor. Fantastic Four artık sadece bir Marvel klasiği değil; evrenin geleceğinde de merkezde yer alacak.
Yönetmen Matt Shakman: “Çocukluğumdan beri Fantastic Four hayranıydım. 60’ların uzay yarışına ve Kirby-Kubrick estetiğine dönerek, bu karakterleri hak ettikleri şekilde anlatmak istedim.”
Vanessa Kirby (Sue): “Hamile bir kadın olarak süper kahraman olmak, anneliğin metaforik gücünü gösteriyor. Sue’nun yükünü ve liderliğini onurlandırmaya çalıştım.”
Pedro Pascal (Reed): “Reed’in fiziksel esnekliği, başkaları için kendini zorlamasının metaforu. Doğruyu her zaman yapamasa da, çabası onu insani kılıyor.”
Ebon Moss-Bachrach (Ben): “Dışarıdan sert görünse de, Ben çok nazik. Kabullenişi ve hisleri, onu bugüne kadarki en insani karakterim yaptı.”
Joseph Quinn (Johnny): “Johnny’nin içindeki enerjiyi ve ailesine bağlılığını yansıtmaya çalıştım. Bu kadar büyük bir prodüksiyonda tek yapmam gereken partnerimi dinlemekti.”
