Zenginlik cazibesini ekranlara taşıyan diziler arasında, Apple TV+'ta yayınlanan Your Friends & Neighbors, bu kez hırsızlık hikayesini bir kimlik ve aidiyet krizine dönüştürüyor. Başrolde Jon Hamm var; Mad Men'deki reklamcı kimliğini geride bırakıp, lüks banliyödeki zengin komşularını soyan bir adamı canlandırıyor.
Andrew "Coop" Cooper, başarılı bir hedge fon yöneticisiyken işini bir anda kaybediyor. Sözleşmesi gereği iki yıl aynı sektöre dönemeyen Coop, hem statüsünü hem de ailesini kaybetme korkusuyla boğuşuyor. Uzaktan bakmakla yetindiği eski yaşamını sürdürmeye çabalarken, lüks yaşam tarzını devam ettirmek için gizlice komşularını soymaya başlıyor.
Amacı zenginleşmek değil; ait olduğu sınıfa tutunmak. Coop’un çaldıkları sadece pahalı objeler değil—Patek Philippe saatler, Hermès Birkin çantalar, Rothko tabloları gibi semboller. Bu eşyalar, dizide Hamm’in sesinden neredeyse birer reklam gibi sunuluyor. Lüks sadece bir statü değil, aynı zamanda bir kimlik göstergesi.
Dizi, lüksün cazibesiyle eleştirisini iç içe geçiriyor. Kamera kimi zaman hayranlıkla bu hayatlara bakarken, kimi zaman sert bir toplumsal eleştiri sunuyor. Coop’un içsel çöküşü, mal varlığının çok ötesinde bir dağılma hikâyesi. “Sahip oldukların, sonunda sana sahip olur” mottosu, dizinin duygusal merkezine oturuyor.
Fight Club’daki o meşhur söz burada yankılanıyor: Coop’un hikâyesi yalnızca hırsızlık değil; sistemin dışına düşmüş, yönünü kaybetmiş bir adamın hayatta kalma savaşı. Breaking Bad’in Walter White’ı nasıl güç peşinde kimlik inşa ettiyse, Coop da yitirilen kimliğine tutunmaya çalışıyor. Bu da onu, hem trajik hem de düşündürücü bir karakter haline getiriyor.
Jon Hamm’e Amanda Peet, Olivia Munn gibi isimler eşlik ediyor. Eski eşi Mel ve temizlikçi Elena karakterleri, hem Coop’un duygusal hem de sınıfsal çatışmalarını görünür kılıyor. Hamm’in karaktere kattığı kırılganlık ve derinlik, diziyi sürükleyen en önemli unsur.