Türkiye’nin 53 yıllık geçmişiyle en köklü deri markalarından biri olan DESA, global ölçekte marka konumlandırması ve yüksek katma değerli ihracat performansıyla öne çıkıyor. 80’li yıllarda ABD pazarına girerek New York ve New Jersey’de ofisler kuran marka, 90’lardan itibaren Avrupa’ya açılarak Londra, Almanya ve Singapur’da da varlık göstermeye başladı. Bugün lüks segmentte dünyanın önde gelen markalarına üretim yapan ve Türkiye’nin İtalya’ya gerçekleştirdiği deri mamul ihracatının %65’ini tek başına üstlenen DESA’nın CEO’su Burak Çelet ile konuştuk.
“Köklü miras, yenilikçi ruh” dengesini nasıl kuruyorsunuz?
DESA’nın genlerinde, kendine sürekli eleştirel bir gözle bakmak ve rotayı değişen şartlara göre belirlemek var. Bizim için yenilikçilik, sadece bir kavram değil, iş yapış biçimimizin temel taşı. Her gün “Daha iyi ne yapabiliriz?” diye sorarız. Bunun bir söylemden ibaret olmadığını görmek için geçmişimize bakmak yeterli. 1972’de Amerika’ya ihracatla başlayan yolculuğumuz, 1973’te ilk mağazamızın açılmasıyla devam etti. 1980’lerin başında New York’ta Empire State binasında ofisimizi kurarak kendi markamızla Amerika’ya ihracat yaptık. Ardından Almanya ve Singapur ofisleri geldi. 1982’de Samsonite markasını Türkiye’ye getirdik. Yıllar içinde dikey ve yatay entegrasyonumuzu tamamladık. Bugün 1972DESA markamızla Milano Moda Haftası’nın resmi takvimindeyiz ve sektörümüzde Türkiye’den İtalya’ya yatırım yapan ilk firmayız. Türk zanaatkârlığının köklü geleneğini modern tasarımla birleştirme vizyonumuz, bizi hep bir adım ileri taşıdı. Geleneksel değerlerimize sadık kalırken yeniliklere açık olmak, bugünkü başarımızın temelini oluşturuyor.
Büyüme stratejinizi nasıl tanımlarsınız?
Dört ana eksen üzerinde ilerletiyoruz. Öncelikle güçlü perakende operasyonumuzla Türkiye pazarında varlığımızı sağlamlaştırıyoruz. İkinci olarak, 1972DESA markamızla ve özellikle e-ihracat kanallarıyla global pazarlarda markamızı büyütüyoruz. Üçüncü eksenimiz, dünyanın en büyük lüks marka gruplarıyla yaptığımız iş birlikleri. İtalya’nın Toskana bölgesindeki yatırımımız sayesinde büyük lüks gruplarıyla yeni iş ilişkileri kurduk. Dördüncü eksenimiz ise Samsonite ile uzun yıllara dayanan joint venture ortaklığımız. Bu ortaklık bize hem global bir markanın bilgi birikiminden faydalanma hem de Türkiye pazarında güçlü bir konumlandırma sağlıyor. Bu çok yönlü büyüme stratejimizle 2024 yılında 3 milyar TL ciroya ulaşarak yüzde 21,6 büyüme kaydettik. 1 milyar 709 milyon TL brüt kâr ve 878 milyon TL FAVÖK elde ettik.
Deri işçiliği ve el emeği sizin için ne ifade ediyor?
Tasarım yaklaşımımız, köklü deri zanaatkârlığımız ile çağdaş estetiğin güçlü bir bileşimi. Deri bizim için bir hammadde değil, bir tuval. El emeğiyle işlenen her parça bir hikâye anlatıyor. İtalya’daki tasarım merkezimizde kreatif direktörümüz Ivana Omazic liderliğinde, geleneksel ustalığı global trendlerle buluşturuyoruz. 20 yıl önce Düzce fabrikamızda çırak olarak başlayan 14 arkadaşımızın bugün İtalya’da İtalyanlara deri çanta yapmayı öğretmesi, bu zanaat mirasının en güzel yansıması. Günümüzde ‘sessiz lüks’ olarak anılan minimalist, logodan uzak ama yüksek kaliteli tasarımlar; bizim yıllardır savunduğumuz değerlere olan dönüşün göstergesi.
Yerel bir marka olmak ve global markalarla çalışmak arasında nasıl bir denge kuruyorsunuz?
Bir Türk markası olarak yerel pazarı derinlemesine tanıyor, zengin kültürel mirasımızla farklılaşıyoruz. Bu kimlik, global duruşumuzu da güçlendiriyor. Global markalarla çalışmak, kalite, süreç yönetimi ve standartlar konusunda sürekli gelişim sağlıyor. Edindiğimiz bilgi birikimini kendi markamıza aktararak, uluslararası kalitede işler çıkarıyoruz. Tüm süreci kendi bünyemizde yönettiğimiz dikey entegre modelimiz, bu dengeyi kurmamızda büyük avantaj. İtalya’daki yatırımımız ise Türk zanaatkârlığını dünyaya taşıma ve global standartlarda üretim yapma vizyonumuzun en güçlü adımı.
Sürdürülebilirlik sizin için ne ifade ediyor, vizyonunuz nedir?
Sürdürülebilirlik, bizim için bir seçenek değil, iş modelimizin özü. Leather Working Group tarafından ‘Gold’ dereceyle ödüllendirildik. Düzce ve Çorlu fabrikalarımızın çatılarına kurduğumuz 10 bin 800 metrekarelik güneş enerjisi santraliyle yılda 1,1 milyon kWh temiz enerji üretiyoruz. Enerji ihtiyacımızın yüzde 90’ını yenilenebilir kaynaklardan sağlıyoruz. Yeni nesil deri işleme teknikleriyle su tüketimini ve kimyasal kullanımını azaltıyor; deri artıklarını geri dönüştürerek döngüsel ekonomiye katkı sağlıyoruz. Toplumsal sürdürülebilirlikte de aktifiz. KEDV ile yürüttüğümüz ‘Her İlmek Bir Kadına Destek’ projesiyle kadınların üretim sürecine katılımını destekliyoruz.
Önümüzdeki 5 yıla dair sektör için nasıl bir gelecek öngörüyorsunuz?
Önümüzdeki dönem, dönüşüm ve yeniden konumlanma dönemi olacak. DESA olarak ihracat ve iç piyasa dengesini yüzde 50-50’ye çekmeyi, e-ticaretin toplam perakende içindeki payını yüzde 25’e çıkarmayı hedefliyoruz. Asya, Amerika ve Körfez Bölgesi gibi pazarlarda büyümeyi planlıyoruz. Erbil ve Bağdat’ta franchise mağazalar açmayı hedefliyoruz. Sektörel olarak dijitalleşmenin hızlanmasını, sürdürülebilirliğin lüks tanımını yeniden şekillendirmesini ve ‘sessiz lüks’ trendinin daha da güçlenmesini bekliyoruz. Tüketici artık sadece markayı değil, onun ardındaki üretim sürecini ve değerlerini de önemsiyor. Biz de bu dönüşüme öncülük etmeyi sürdüreceğiz.
BAŞARI, ZANAATKÂRLIK İLE İŞLETMECİLİK DENGESİNDE
DESA CEO’su Burak Çelet’in gençlere tavsiyeleri şöyle: “Tutkulu olduğunuz bir alanda çalışın ve sabırla ilerlemeyi öğrenin. Sürekli öğrenmeye açık olun. Global trendleri ve yenilikleri takip edin, ama aynı zamanda kendi özgün sesinizi bulun. Sürdürülebilirliği işinizin merkezine yerleştirin. Dijital dünyayı iyi anlayın ve teknolojinin sunduğu fırsatlardan yararlanın. İş ağları oluşturmanın gücünü hafife almayın. Unutmayın ki, moda dünyasında başarı sadece yaratıcılıkla değil, iş zekâsıyla da elde edilir. Bizim sektörümüzde zanaatkârlık ile işletmecilik arasındaki dengeyi kurabilenler, uzun soluklu başarı hikâyeleri yazabiliyorlar. Türkiye'nin el işçiliği ve zanaatkârlık geleneği, global pazarda rekabet avantajı sağlayan en önemli değerimiz. Bu mirası koruyarak modern vizyonla birleştirmeyi başaranlar, sadece Türkiye'de değil, dünya çapında da başarılı olacaktır. DESA'nın hikâyesi de tam olarak bunu kanıtlıyor.”