Reddedilmekten o kadar korkuyordu ki, bu korku hayatının her köşesine sızmıştı.
Uzun zamandır maaş artışını hak ettiğini düşünüyor ama bir türlü patronla konuşmaya cesaret edemiyordu.
Kafasında defalarca kurguladı ne söyleyeceğini… Bu sefer yapacaktı. Patronun odasına girmeden önce tuvalete yöneldi. Aynanın karşısına geçti, kelimeleri fısıldar gibi prova etmeye başladı. Elinde, internette bulduğu ‘Zam nasıl istenir?’ başlıklı yazılardan çıkardığı notlar vardı.
Zihninde fırtınalar kopuyordu:
“Ya açgözlü biri olduğumu düşünürse…
Ya hayır derse…
Ya evet der ama içten içe bana kızar, bir daha terfi ettirmezse…
Ya anında kovarsa…”
Bu endişeler arasında savrulurken aklında bir düşünce belirdi:
“Belki de şimdi sormamalıyım. Biraz daha çalışıp kendimi göstermeliyim. Yakında yeni bir ürün lansmanımız var. Eğer orada iyi iş çıkarırsam, zaten fark edileceğim. O zaman zam istememe bile gerek kalmaz. Hem böylece açgözlü de görünmem.”
Bu düşünceye bir can simidi gibi sarıldı. Ne kadar da rahatlatıcı ne kadar da mantıklıydı… Başını eğdi, daha çok çalışmaya karar verdi. Ancak beklediği o maaş artışı hiç gelmedi. Günler geçtikçe cesareti azaldı.
Konuşmayı hep erteledi…
Satış yapması için işe alınan ancak bir türlü telefonun tuşlarına basıp potansiyel müşterileri arayamayan çalışanın, aklında iş fikriyle dolaşıp bu fikrini hayata geçiremeyen girişimcinin, patronuyla terfi ya da maaş artışı için konuşamayan yöneticinin de en büyük çekincesidir reddedilmek…
İnsanların fırsatları elinin tersiyle itmesinin, hayatın açtığı kapıları görmezden gelmesinin, kendisini yeni fikirlere kapatmasının arkasında da reddedilme korkusu vardır.
Çoğunlukla çocukluk yıllarında yaşadığımız bir olaydan sonra beynimize kazınan ve çoğu zaman kendini fark ettirmeden gelişimimizi engelleyen bir korkudur bu. Reddedilen insan, farkında olmadan aslında korunmasız ya da yalnız kalmaktan korkar. Bu korku, gelişmenin, büyümenin önündeki en büyük engeldir.
Ödül ve ceza dengesine göre çalışan zihin hep aynı hesabı yapar:
“Hamle yaparak elde edeceğim olası ödül mü, yoksa reddedildiğimde yaşayacağım acı mı?” Ve zihin, her seferinde acıdan kaçmayı tercih eder.
Bu döngüyü kırmanın yolu, korkunun üzerine yürümektir. Yani çözüm, küçük hamleler yaparak reddedilmeye karşı bağışıklık geliştirmektir.
Aslında, yazının başında anlattığım hikâyenin kahramanı da tam olarak bunu yaptı.
Jia Jiang isimli genç adam, reddedilme korkusunun üzerine gitmeye karar verdi.
Kendine sıra dışı bir hedef koydu: 100 gün boyunca her gün bir kere reddedilmek… Amacı, insanların “hayır” demesine alışmak ve bu duygunun karşısında bağışıklık kazanmaktı.
İlk gün, hiç tanımadığı bir adama gidip “Bana 100 dolar borç verebilir misiniz?” diye sordu. “Hayır” cevabını aldı.
İkinci gün bir evin kapısını çalıp, bahçeye çiçek ekmek istediğini söyledi ve yine “hayır” yanıtını aldı.
Üçüncü gün bir pastaneye gitti ve çalışana “Olimpik halkalar şeklinde simit yapabilir misiniz?” diye sordu. Kadın durakladı, gülümseyerek “Neden olmasın?” diye cevap verdi.
Jia Jiang, 100 günün sonunda ögrendiklerini şöyle özetledi:
- Reddedilme korkusunun panzehiri kaçmak değil, üzerine gitmektir. Her yeni “hayır” insanı biraz daha dayanıklı, biraz daha özgür yapar.
- Her denemede insan biraz daha rahatlar. İnsanlar reddedilme korkusunu yenmiş kişilere daha olumlu yanıt verirler.
- Ne kadar açık, net ve samimi istersen, karşıdaki insanın “evet” deme olasılığı o kadar artar.
Reddedilmekten korkarak yaşayıp sonra başarıyı düşlemek, en büyük yanılgıdır. Reddedilmek başarıya giden yolda azimle yürümek demektir.
Reddedilmenin keyfini çıkaracağınız verimli bir hafta dileğiyle…