VOLKAN AKI
Yılbaşı yaklaşıyor; kutlamalar yavaş yavaş başlıyor. Gastronomide de tam anlamıyla bir kutlama dönemi. Önümüzdeki günlerde rehberlerde yıldızlar ve tavsiyeler açıklanmaya başlıyor. İncili Gastronomi listesinin ardından aralık ayında Gault & Millau Türkiye ve Michelin Türkiye duyurulacak. Havalar çok soğumasa da kapalı mekân buluşmalarının arttığı da görülüyor. Bu arada sürprizler de var. Londra’daki Rüya, Çırağan’ın içine geliyor. Umut Özkanca yine orada. Servis vermeye başladılar ancak büyük lansmanın yakında yapılacağı konuşuluyor. Dubai ve Nice’te şubeleri bulunan Rüya, Anadolu Yarımadası’nın zengin kültüründen ilham alan bir tarza sahip.
Beyoğlu ise yeniden gençliğindeki enerjisine kavuşmuş durumda. Yeni kuşakların da uğrak noktası olan bölge, özellikle hafta sonları metronun geç saatlere kadar çalışmasıyla birlikte oldukça hareketli.
Asmalı Enerjisi
Beyoğlu’nda özellikle Asmalımescit tarafı hem canlı hem kaliteli bir kitleyi ağırlıyor. Gençlerin yanı sıra orta yaş grubu da burada. Yeni açılan pub’larla sokaklarda adeta Londra havası var. Narmanlı Han ise hareketin yeni merkezi gibi. Sokaklar dolu, canlı müzikler duyuluyor, masalar dışarı taşmış. Kav-bağ konseptindeki restoranlar dikkat çekiyor. Turistlerin bölgede görünmesi ayrıca önemli. İstanbul’un gece gastronomisi bir dönem Avrupa’da konuşulurdu. Bugün bir şehri ziyaret eden turistin en çok aradığı şey, gece çıktığında deneyim yaşayabileceği gastronomi ve eğlence noktalarıdır. Fiyat artışları da pub kültürünü teşvik etmiş gibi görünüyor. Benzer bir canlanma Bostancı–Caddebostan hattında da var.

Tünel Meyhaneleri
Meyhanelerde de ciddi bir hareket var. Modern ve klasik çizgiyi birleştiren mekânlar oldukça popüler. Doğum günleri ve kına kutlamaları bile burada yapılmaya başlanmış. Bu modern ama köklü mekânlardan biri Akbabalı Meyhane. Lokasyon özellikle dikkat çekici: 1875’ten beri Karaköy ile Beyoğlu’nu birbirine bağlayan ve dünyanın en eski ikinci yeraltı hattı olan Tünel, hâlâ İstanbul’un ruhunu taşıyan ikonik bir nokta. Akbabalı Meyhane bu tarihi dokunun tam kalbinde yer alıyor. Uzun masaları sayesinde kalabalık grupları ağırlamak mümkün ve ambiyans tüm mekânı tek bir masa gibi hissettiriyor. Mezeler güçlü, müzikler eğlenceli ve pasajın tamamına hareket getirmiş durumda.
İtalyan Zarafeti
Ben onlara “Cool İtalyan” diyorum; onlar ise kendilerini “Lüks İtalyan” olarak tanımlıyor. Conrad’ın içinde bulunmalarına rağmen içeri girildiğinde bambaşka bir atmosfer hissediliyor. Personelin eğitimli olması ve hizmet kalitesinin yüksekliği bu hissi pekiştiriyor. Monteverdi, Kuzey İtalya’daki Lombardiya Bölgesi’nin zengin mutfak geleneğinden ve barok besteci Claudio Monteverdi’nin zamansız eserlerinden ilham alıyor. Şef Nicole Scandella’nın reçeteleri, geleneksel İtalyan lezzetlerini modern tekniklerle buluşturuyor. Yemeklerden kokteyllere kadar gerçek bir İtalyan dokunuşu sunan mekân, İstanbul’un gastronomi sahnesinde önemli bir unsur ve bir klasik olmaya aday.