Max artık resmen Türkiye'de. İlk yılın başarısını ne tanımlayacak sizce?
Türkiye, Max’in hizmete girdiği 77. ülke oldu ve bu lansman, WBD’nin küresel yayın hizmetlerinin genişlemesi adına önemli bir dönüm noktası. EMEA bölgesinin en büyük ülkelerinden biri olan Türkiye, Almanya, İngiltere ve Fransa’dan daha fazla nüfusa sahip. Bu nedenle Türkiye’de yayına başlamak, milyonlarca yeni izleyiciye yüksek kaliteli film ve televizyon içeriklerimizi sunmak adına büyük bir fırsat.
2023 yılı 4. çeyrek sonunda WBD'nin toplamda yaklaşık 117 milyon küresel abonesi vardı. Bu çeyrekte 6,9 milyon yeni abone kazandık; bir önceki çeyrek olan Q3’te ise Max ve Discovery+ toplamda 7,2 milyon yeni küresel abone kazanarak rekor kırmıştı. Bu büyümeyi özellikle Max’in uluslararası genişlemesi ve çeşitli, kaliteli içeriklere yapılan yatırımlar sağladı. Kasım ayında Asya’da -Hong Kong, Tayvan, Güneydoğu Asya ülkeleri- ve geçtiğimiz ay Avustralya’da lansmanlarımızı yaptık, Nisan itibarıyla da Türkiye'deyiz.
Bir sonraki adım ne?
Bilmeniz gereken şey şu ki, dünya nüfusunun hâlâ yarısına ulaşmış değiliz. 2026’da İngiltere, Almanya ve İtalya gibi büyük Avrupa pazarlarında da hizmete başlayacağız. Hedefimiz, 2026 sonunda 150 milyon küresel aboneye ulaşmak. Başarıyı izleyici etkileşimi, yani platformda geçirilen süre tanımlar... HBO ve Max, içerik açısından hiç olmadığı kadar güçlü. Önümüzdeki 12–24 ay boyunca Task, Duster, IT: Welcome to Derry, Knight of the Seven Kingdoms, Harry Potter gibi yeni dizilerle, The Last of Us’ın 2. sezonu, And Just Like That…, Peacemaker, The Gilded Age, True Detective ve Euphoria gibi geri dönecek yapımlarla tarihimizin en güçlü yayın takvimine giriyoruz. Son olarak, Türkiye için hazırladığımız güçlü bir yerli yapım listemiz var.
Max markasına geçmeden önce BluTV’nin %35’lik bir pazar payı vardı. Bu liderliği korurken yerel bağları ve izleyici sadakatini nasıl sürdüreceksiniz?
BluTV artık daha gelişmiş bir global platform olan Max’e dönüştü. Max, BluTV’nin yerel hikâye anlatım gücünü, daha da zengin bir içerik yelpazesiyle birleştiriyor. Aile boyu izleme deneyimi sunan Max, BluTV’ye kıyasla binlerce saatlik daha fazla içerik ve yüzlerce fazladan başlık sunuyor.
Max; BluTV dizileri ve programlarının yanı sıra en güncel HBO ve Max Originals dizileri, BluTV’nin sevilen yerli yapımlarının yeni sezonları, yeni Türk orijinal dizileri, Warner Bros. ve DC filmleri, Cartoon Network ve Cartoonito’dan çocuk içerikleri, CNN International’dan canlı haberler, Discovery’nin sevilen programları ile suç ve belgesel dizilerinden oluşan geniş bir yelpaze sunuyor.
Ayrıca Türkiye’deki yerli içerik yatırımlarımızı da artırıyoruz. Lansman sırasında üç yeni yapım duyurduk: Anatomy of Chaos, Jasmin ve Feride. İlerleyen dönemde, daha önce duyurulan First Göktürk dizisi ve Prens (3. sezon), Çekiç ve Gül: Bir Behzat Ç. Hikayesi (3. sezon) gibi sevilen dizilerin yeni bölümleri gelecek. Ayrıca Magarsus dizisinin merakla beklenen final bölümü de yalnızca Max’te yayınlanacak. Tüm bu yeni yapımlar ve devam sezonları ‘Max Originals’ etiketiyle küresel izleyiciye sunulacak.
Otantik sesleri önemsiyoruz
Sizce Max’in Türkiye’deki kimliğini ne belirliyor? Yerel hikâyeler mi, küresel markalar mı, yoksa bu bölgeye özel bir hibrit yapı mı?
Aslında cevap bu iki dünyanın birleşiminde gizli. Max, Türkiye’de hibrit bir yapı olarak tasarlandı. WBD olarak biz temelde birer hikâye anlatıcısıyız ve Max de bu misyonu yansıtıyor: Güçlü yerel anlatılarla dünya çapında ses getirmiş içerikleri bir araya getiriyoruz. Türk yapımlarına yaptığımız yatırımları önemli ölçüde artırma kararlılığındayız; bu bölgeden çıkan otantik sesleri ve hikâyeleri öne çıkarıyoruz. Aynı zamanda küresel çapta tanınan içerikler de sunuyoruz. Böylece hem tanıdık hem de taze yapımları bir araya getiren dinamik bir platform oluşturuyoruz. Yani Türkiye’de Max’i tanımlayan şey, güçlü yerel anlatılar ile ikonik küresel yapımların yan yana yer alması. Bu yapı da Max’i izleyiciyle derin bağ kurabilen bir platform haline getiriyor.
BluTV’nin Prens ve Magarsus gibi başarılı yerli yapımlarla kurduğu temelden hareketle, sizce bir yapımın uluslararası başarıya ulaşması için ne gerekir?
Bizi farklı kılan şey kaliteye ve yaratıcılığa olan bağlılığımız. Yayıncılıkta miktarın sıklıkla kalitenin önüne geçtiği bir ortamda, biz bilinçli olarak az ama güçlü projelere odaklanıyoruz. Baştan beri önceliğimiz orijinallik, anlatı derinliği ve özgünlük oldu. Çoğu zaman cesur temalara ya da göz ardı edilen hikâyelere alan açtık. BluTV’nin yerli yapımları, Türk izleyicilerle güçlü duygusal bağlar kurdu. Bu bağ da başarının temel taşlarından biri. Bu yapımlar, hikâye anlatımı, yapım kalitesi ve duygusal derinlik açısından HBO Originals standardına çok yakın. Bu nedenle artık tüm yerli yapımlar ‘Max Originals’ etiketiyle sunulacak. Yeni dönemde bir “bölgesel Max Originals”, sadece yerel bir başarı değil; sınırları aşabilecek bir anlatı... Evrensel duyguları yerel bir bakışla yakalayan, küresel düzeyde dikkat çekecek prodüksiyon kalitesine sahip ve otantikliğe dayanıyor. Bu yaratıcı potansiyelden yalnızca yerel değil, küresel izleyici için de faydalanacağımıza eminiz.
Orta Avrupa, MENA ve Türkiye gibi oldukça çeşitli bir bölgeden sorumlusunuz. Bu izleyiciler arasındaki kültürel ve davranışsal farklar neler? Yerel öncelikleriniz bu farklardan nasıl etkileniyor?
Küresel çapta, en çok izlenen içerik türleri açısından benzer eğilimler görüyoruz. The White Lotus, The Last of Us ve House of the Dragon gibi başlıca yapımlar her yerde en çok izlenenler arasında. Yayıncılıkta üç ana önceliğimiz var: Kârlılık, içeriğe bağlılık ve ölçeklenebilirlik. Bu çerçeve, hangi ülkede nasıl ilerleyeceğimizi belirlememize yardımcı oluyor ama öncelik sıralaması pazara göre değişiyor. Türkiye’de BluTV, yerli yapımlarla güçlü bir izleyici bağlılığı kurdu. Bu yapımları üretmeye devam edeceğiz. Artık bu yapımlar ‘Max Originals’ olarak markalanıyor ve (haklar uygun olduğu sürece) küresel izleyiciyle de buluşacak. Türkiye’nin hikâye anlatım gücü, dünya çapında da karşılık buluyor.
Max, küresel içerikleriyle dikkat çekiyor. Bu içeriklerin Türk izleyiciyle nasıl bağ kuracağını düşünüyorsunuz? Bu deneyimi yerel hissettirmek için ne gibi adımlar atacaksınız?
Max’i Türkiye’ye getirmemizin en önemli nedenlerinden biri, izleyici kitlesinin bu içeriğe ve izleme deneyimine hazır olmasıydı. Üretim gücümüz sayesinde sürekli büyüyen bir arşive sahibiz. Yerel yapım, film, dizi ya da global bir marka fark etmeksizin, Türk izleyicilerin Max’te aradıklarından fazlasını bulacaklarına inanıyoruz. Türkiye’nin zengin anlatı mirası ve güçlü yerli yapımlarının, Max’in dünya çapındaki içerikleriyle birleşmesi izleyicilere üst düzey bir deneyim sunacak.
2026 ve sonrası için, Max’in Türkiye gibi yükselen pazarlarda nasıl evrilmesini öngörüyorsunuz? Sadece bir yayın platformu olarak değil, kültürel ihracat, yetenek gelişimi ve sosyal etki açısından da?
WBD olarak Max’i küresel bir strateji ve sağlam bir teknik altyapı üzerine inşa ettik. Bu da bize her pazarda esneklik ve yenilik imkânı sunuyor. Böylece yerel ölçekte anlamlı işbirlikleri geliştirebiliyor ve deneysel modelleri uygulayabiliyoruz. Oldukça iddialı bir büyüme planımız var. Bu yılın başında Yunanistan’da, şimdi de Türkiye’de başarılı lansmanlar yaptık. Bölgedeki diğer pazarlara yönelik genişleme planlarımız da aktif şekilde sürüyor. Türkiye gibi pazarlarda Max, sadece bir içerik platformu değil, kültürel bir katalizör. Her pazarın özgün taleplerine cevap vermeye kararlıyız, bu da küresel çapta yankı uyandırabilecek kaliteli yerli içerikler üretmeyi içeriyor. Türkiye’nin zengin anlatı geleneği ve yaratıcı potansiyeli, bu stratejimizin temel taşlarından biri.
Aynı zamanda izleme deneyiminin geleceğine yatırım yapıyoruz. Platformumuzun teknik altyapısını geliştiriyoruz; spor zaman çizelgeleri gibi yenilikçi özellikler izleyici etkileşimini artıracak.
Max’i yalnızca bir yayın hizmeti olarak görmüyoruz. O aynı zamanda bir yetenek geliştirme merkezi, kültürel değişim alanı ve gerçek bir bağ kurma platformu. Türkiye de bu vizyonun önemli bir parçası.