Başarılı bir yöneticiydi. Yıllarca biriktirdiği deneyimlerini, kendisini, yaptığı işleri ve temsil ettiği kurumu anlatmak için önemli bir fırsat geçmişti eline. Bir televizyon programına konuk olacaktı. Uzun bir aradan sonra karşısına çıkan bu şansı en iyi şekilde değerlendirmek, güçlü bir izlenim bırakmak istiyordu. Kendisine yöneltilebilecek soruları tahmin etmiş, yanıtlarını özenle hazırlamıştı. Sonra bana bir mesaj attı:
“Bunlara bir bakar mısın?”
Ona şöyle dedim:
“Elbette bakarım. Ama senden bir ricam var: Benden tam olarak nasıl bir katkı beklediğini daha iyi bir soruyla ifade eder misin? “İzleyicinin ilgisini çekmek için neyi öne çıkarmalıyım, hangi kelimeleri kullanırsam daha inandırıcı olurum?” gibi sorular sorabilirsin. Sorunun kalitesi, alacağın yanıtın seviyesini belirler. Etkili iletişimin temeli budur.”
Devam ettim:
“Televizyon yayınına çıktığında da sana yöneltilenlere yeni sorularla karşılık vererek kontrolü elinde tutabilirsin. Böylece sadece anlatan değil, karşındakini de sohbete dahil eden kişi olursun. Ekranda en çok izlenen yorumcuların ortak bir sırrı vardır: Yanıt vermeden önce soru sorarlar. Cevabını bildikleri bir konuyu bile yeniden sorarak ilgiyi taze tutar, dinleyenleri konuşmanın içine çekerler.”
İnsanla çalışan herkesin bilmesi gereken bir gerçek var. Cevaplardan çok daha kıymetli olan sorulardır.
Bugünlerde sosyal medyada da benzer bir tablo ile karşılaşıyorum. Pek çok kişi yalnızca “Koçluk veriyor musunuz? Ücreti ne kadar?” diye soruyor. Oysa kendisinden biraz bahsetse, sorusunu derinleştirip neye ihtiyacı olduğunu, neyi değiştirmek istediğini anlatsa alacağı yanıt bambaşka olurdu. Etki burada başlar: Sorular, yanıtın kaderini belirler.
Albert Einstein üniversitelerde ders verdiği yıllarda sınavlarda hep aynı soruları sorarmış. Bir gün dekan dayanamayıp sormuş:
“Neden her sene aynı soruları soruyorsunuz?”
Einstein’ın cevabı kısa ve öz olmuş:
“Çünkü sorular aynı kalsa da cevaplar her yıl değişir.”
Güçlü sorular, yalnızca bireysel gelişimin değil, gerçek liderliğin de temelidir. Çünkü iyi bir soru yönlendirme, ikna ve etkilemenin en etkili yoludur.
Ekiplerine doğru soruları yönelten liderler; öğrenmeye zemin hazırlar, yeni fikirlerin önünü açar. İnsanları katkıda bulunmaya, çözüm üretmeye ve paylaşmaya teşvik eder. Merakı besler, güveni büyütür, ilişkileri derinleştirir. Böyle bir ortamda insanlar kendini değerli hisseder, sorumluluk alır, sahiplenir. Etkili sorular, yalnızca sorunları çözmez; yenilik, aidiyet ve gelişim için alan açar.
Ve en önemlisi, bir lider önce kendine soru sorabilmelidir. Kendine soru yöneltmeyen bir lider, başkalarına yol gösteremez. Her liderin kendine sorması gereken ve benim de yolumu şekillendiren bazı soruları şöyle sıralayabilirim:
- Basit bir çözüm mümkün olsaydı nasıl olurdu?
Bu soru zihni karmaşık olandan basite taşır, yaratıcı çözümler üretmeyi sağlar.
- Gerekli olanı yaparken sürecin tadını nasıl çıkarabilirim?
Sonuca odaklanmak yerine, yürüdüğümüz yolu anlamlı kılar.
- Şu anda ne için minnettarım?
Eksik olana değil, sahip olduklarımıza odaklanmamıza fırsat tanır.
- Eksiklik sandığım bir özelliğim aslında en büyük avantajım olabilir mi?
Bakış açısını değiştirir, özgün olmaya cesaretlendirir.
- Kim bana yeni bir bakış açısı kazandırabilir?
Yeni bir mentor, doğru bir yol arkadaşı ya da taze bir dostluğa kapı aralar.
- İnsanların hayatına nasıl değer katabilirim?
Kaliteli ve anlamlı bir hayat kurmayı sağlar.
- Hayat bana şu an ne öğretmek istiyor?
Duygusal dayanıklılığı artırır, hayata anlam katar.
Bir soru, bir cevaptan çok daha fazlasını verir: Yeni bir yol, yeni bir umut, yeni bir bakış açısı… Bir lideri güçlü kılan, sahip olduğu cevaplar değil; cesaretle sorabildiği sorulardır.
Bunu en iyi, ünlü antropolog Claude Lévi-Strauss özetler: “Bilge insan doğru cevapları vermez, doğru soruları sorar.”