Bazılarına “keşke benim babam olsa” dedik, bazılarına ise “iyi ki değil.” Ama hepsi bir şekilde hayatımıza dokundu. Bazıları sevgisizdi, bazıları kusurlu, bazıları ise içimizi ısıttı. Ama hepsi bir şekilde ekranlardan kalbimize yerleşti.
Kusurlarıyla sevilenler
Tony Soprano – The Sopranos
Tony, ailesini sevmesine rağmen bu sevgiyi nasıl göstereceğini her zaman bilemeyen, mafya liderliğiyle baba kimliği arasında sıkışmış bir figürdü. James Gandolfini’nin güçlü oyunculuğuyla hem öfkemizi hem empatimizi kazandı. Tony, sahici ve eksik bir babalığın temsiliydi.
Logan Roy – Succession
Logan sevgisizdi ama etkisi büyüktü. Shiv’in hırsı, Kendall’ın kırılganlığı, Roman’ın ezilmişliği onun mirasıydı. Soğukkanlı duruşuyla izleyicide öfke, hayranlık ve şaşkınlık yarattı. Giderken geride sevgi değil, derin izler bıraktı.
Walter White – Breaking Bad
Başta “ailem için” dedi, ama zamanla gücün çekimine kapıldı. Walter Jr.’a babalık etmeye çalışsa da Jesse ile kurduğu bağ sevgi değil, manipülasyondu. Walter, iyi bir baba olmaya çabaladı belki, ama Heisenberg kimliği hep ağır bastı.
Don Draper – Mad Men
Don, ailesiyle olan ilişkilerinde hep eksikti. Özellikle kızı Sally’yle bağı, hayranlıkla hayal kırıklığı arasında salındı. Onun babalığı da kampanyaları gibiydi: etkileyici ama içi boşluklarla dolu.
Kalbimizde yer edenler
Adam Braverman – Parenthood
Adam, ailesine güven veren bir babaydı. Max’in teşhisinde öğrenmeyi, Haddie’nin kimliği karşısında destek olmayı seçti. Yorulsa da yılmadı; çünkü onun için babalık birlikte anı biriktirmekti.
Jack Pearson – This Is Us
Jack, sevgiyle sarıp sarmalayan bir babaydı. “Big Three” dediği çocuklarına bağlılığı, onu ekranın en sevilen figürlerinden biri yaptı. Yokluğu bile bir yön duygusuna dönüştü. Çünkü o sevgisini miras bıraktı.
Yüzümüzü güldürenler
Phil Dunphy – Modern Family
Sakar, hevesli, komik ama bir o kadar içten. Çocuklarının duygularını ciddiyetle sahiplenen Phil, “Phil’s-osophy” kitabındaki absürt tavsiyeleriyle bile sevgi saçtı. O, mükemmel değil, gerçek bir babaydı.
Johnny Rose – Schitt’s Creek
Servetini kaybedince baba olmayı yeniden öğrenen Johnny, çocuklarını oldukları gibi kabul etti. Mizahı kadar sevgisi de incelikliydi. Onu izlerken hem güldük hem içtenliğine sarıldık.