Apple’ın kurucusu Steve Jobs’u efsane yapan sır neydi?
Başarılı iş insanı, yazar Kevin O’Leary, geçen günlerde katıldığı bir programda bu sırrı tek cümleyle özetledi: “Jobs, hayatı sinyaller ve gürültülerden ibaret görürdü. Gerçekten fark yaratan, değer katan her yol sinyalin bir parçasıydı. Geri kalan her şey gürültüydü.”
Onun odağında yalnızca insanların hayatını değiştirmek, onların hayatına değer katmak vardı. Başkalarının beklentileri, bitmek bilmeyen toplantılar, meşgul görünmek için yapılan işler, önemsiz e-postalar… Bunların hepsi gürültüydü.
Jobs, zamanının %80’ini sinyale, yalnızca %20’sini gürültüye ayıracak kadar keskin bir önceliklendirme yapardı. Bu yaklaşım, üretkenliğini zirveye çıkarıyor, hedeflerine keskin bir odakla ulaşmasını sağlıyordu.
O’Leary, bu bakış açısını hayatına uyguladığını, bugün bunu yüzde 100 hayata geçiren kişinin de Elon Musk olduğunu söyledi.
Bir başka deyişle gürültü, bazen başkalarının acilmiş gibi gösterdiği ama aslında önemsiz olan işleri, bazen de kendi iç sesimizin yarattığı sahte meşguliyetleri temsil eder. Sinyal ise önemli ve anlamlı konulara odaklanmanın getirdiği huzur ve netliktir.
Peki ya biz? Günümüzün ne kadarını ‘sinyal’e ayırıyoruz, ne kadarını farkında bile olmadan ‘gürültü’ye teslim ediyoruz?
Bu sorular yüzyıllar önce anlatılmış, günümüze ışık tutan Ezop’un ‘Tilki ve Kirpi’ hikâyesini akla getiriyor.
Bir zamanlar, bir tilki keyifle ormanda yürürken karşısına bir kirpi çıkmış. Tilki gururlu bir şekilde kendini tanıtmış “Ben tilkiyim. Ormanın en kurnaz hayvanı olarak bilinirim. Türlü hilelerim var, her yolu bilirim. İstediğim avı kolaylıkla avlarım” demiş ve merakla sormuş: “Senin ne marifetin var?”
Kirpi sakin bir şekilde: “Ben sadece bir kirpiyim. Ne kurnazım ne de onlarca hilem var. Tek bir becerim var ve onu da iyi kullanırım” diye yanıtlamış.
Tilki kirpiyi küçümseyerek gülmüş: “Bir tek beceriyle nasıl hayatta kalıyorsun?”
Kirpi aniden tilkinin ayağını ısırmış. Buna öfkelenen tilki türlü kurnazlıklarla onu alt etmeye çalışsa da kirpinin dikenlerini aşamamış. Kirpi tek kozunu ustalıkla kullanmış ve hayatta kalmayı başarmış.
Bu hikâye bize güçlü bir ders veriyor: Zamanında kullanılan uzmanlaşılmış tek bir yetenek, yarım yamalak öğrenilip uygulanmaya çalışılan onlarca bilgi ve beceriden daha değerlidir.
Mozart’ı dünya sahnesinde ölümsüz yapan, hayatını piyanoya adamasıydı. Futbolun sihirbazı gelmiş geçmiş en büyük futbolcuların başında gösterilen Messi’yi zirveye çıkaran futbolu her şeyin önüne koymasıydı. Steve Jobs’u efsaneleştiren takıntılı bir şekilde Apple’i yenilikçi ve farklı hale getirme çabasıydı.
Ferrari’yi dünyaca ünlü yapan, el yapımı yaratıcı tasarıma odaklanmasıydı. Ikea’yı global bir marka haline getiren kolayca monte edilebilen ucuz mobilyalar üzerine ustalaşmasıydı.
Tüm bu örnekler, Goethe’nin şu sözünü doğruluyor:
“En önemli şeyler asla en önemsiz şeylerin insafına bırakılmamalıdır.”
Yapılması gereken doğal yeteneklerin farkına varmak ve güçlü taraflara odaklanarak ustalaşmaktır.
Çok farklı konularda denemeler yapıp başarı elde etmeye çalışmak yerine, tek bir şey üzerinde derinlemesine uzmanlaşmaktır esas olan…
Bu yüzden çok sayıda kitap okumaktansa bir konuda gerçekten ustalaşmak için seçilmiş birkaç kitabi defalarca, altını çizerek okumak gerekir.
“Bugün neler yapmam gerekiyor?” sorusunu bir kenara bırakıp “Bugün hangi tek bir şeyi yaparsam, fark yaratırım?” koymak lazımdır.
Ustalaşmadan fark yaratmak imkânsızdır. Sinyale kulak vermek, gürültülerden uzaklaşma zamanıdır.
Hayat, bir seçimler bütünüdür. Sinyali seçenler, tarihe iz bırakır. Gürültüye kapılanlar ise kaybolur.