Teknik müşavirlik ve proje yönetimi alanında hizmet veren ve bugün, Türkiye'nin yanı sıra global pazarlarda da faaliyet gösteren Hise Global’in kurucu ortağı olan Ebru Öz, aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarında da oldukça aktif bir isim.
İş dünyasındaki kimliğinin yanında, sorumluluk sahibi, üretmeyi seven ve insan ilişkilerine önem veren biri… “Sevdiğim insanlarla birlikte, insanlık ve dünya adına anlamlı şeyler üretmek, benim için vazgeçilmez bir yaşam amacı” demesi boşa değil yani…
Çok yönlü iş insanı ile buluşunca hem birey olan Ebru Öz’ü dinledim hem de deprem gerçeği ile yüz yüze olan ülkemizde proje yönetimi, kalite kontrol, risk yönetimi ve teknik gözetim gibi çok boyutlu danışmanlık hizmeti sunan bir firmanın yöneticisi olarak kentleşme, sürdürülebilir şehircilik gibi kavramlar etrafında merak ettiklerimi sordum.
Öncelikle iş konuşarak başlayalım. Dünyada kentleşme oranı artıyor. Bu da beraberinde farklı zorluklar getiriyor. Türkiye’de bu konularda ne durumdayız? Şehirleşmenin getirdiği zorluklar nasıl doğru yönetilir?
Kentleşme küresel ölçekte artarken, Türkiye’de de büyük şehirler özellikle iç göçten ciddi şekilde etkileniyor. Bu da altyapı, ulaşım ve kaynak yönetimi açısından belediyeler üzerinde büyük bir baskı yaratıyor. Fakat doğru planlama ile bu baskı, yaşam kalitesini olumlu etkileyen bir unsura dönüşebilir. Sürdürülebilirlik, ulaşım planlaması, altyapı güçlendirmesi ve kültürel varlıkların korunması gibi unsurların entegre biçimde ele alınması gerekiyor. Günümüzde, yapay zeka, sensör teknolojileri ve dijital altyapılarla desteklenen akıllı şehir çözümleri, bu zorluklara etkili yanıtlar sunuyor. Hise Global olarak biz de bu alanlarda sürdürülebilir çözümler geliştirmeye odaklanıyoruz aslında.
Nedir bu sürdürülebilir çözümler peki? Nelere odaklanıyorsunuz mesela?
Sürdürülebilir şehircilik, bizim tüm projelerimizin merkezinde... Bu alandaki çalışmalarımızı beş temel başlık altında topluyoruz: Sürdürülebilirlik, kentsel gelişim, ulaşım planlaması, kültürel ve doğal mirasın korunması ile altyapı. Enerji verimliliği, atık yönetimi ve yeşil alanların korunması gibi çevresel unsurları gözetiyor; riskli yapıların dönüşümüyle afet dayanıklılığını artırmaya çalışıyoruz. Şehir içi ulaşımda toplu taşıma, yaya ve bisiklet yollarının entegrasyonuna odaklanıyor; kültürel kimliği koruyarak şehirlerin karakterini yaşatmaya özen gösteriyoruz. Tüm bunları sağlam temellere oturtmak için de hem teknik hem sosyal altyapının planlı ve kapsayıcı şekilde tasarlanmasını önemsiyoruz.
Bu saydıklarınız ciddi planlama ve yatırım gerektiriyor. Türkiye’de belediyeler özelinde bakıldığında hayata geçmesi noktasında durum nasıl?
Belediyelerin bu vizyonu taşıması çok kritik tabi. Özellikle büyükşehir belediyelerinde sürdürülebilir ulaşım ve altyapı projeleri üzerine hali hazırda ciddi çalışmalar var diyebilirim.
Deprem konusunu ayrıca açmak isterim. Malum Türkiye’nin gerçeği… İstanbul’da yaşanan son deprem bir kez daha kentsel dönüşüm konusunu gündeme getirdi. İstanbul’da kentsel dönüşümde hızlı aksiyon alamamanın temel nedenleri sizce neler?
Kentsel dönüşüm süreci, deprem riskleri nedeniyle hızlanmış olsa da uygun dönüşüm planının tahsisi ve finansman mutabakatı konuları sebebiyle üzerinde hassasiyetle çalışılması gereken bir süreç. Biz bu noktada şehirlerin uzun vadeli planlarla yönetilmesi gerektiğine inanıyoruz. Sadece yapıların yenilenmesi değil aynı zamanda altyapının da güçlendirilmesi, afet yönetim planlarının oluşturulması ve enerji verimliliği sağlayan projelerin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Son depremden sonra taleplerde artış yaşanmıştır sanırım.
Evet, özellikle İstanbul’da son yaşanan depremden sonra bireysel ve kurumsal taleplerde ciddi bir artış var. İnsanlar artık yalnızca yapı estetiğine değil, güvenliğine ve teknik uygunluğuna da önem veriyor. Bu noktada teknik müşavirlik hizmetlerinin değeri daha da anlaşılıyor.
Kesin ifadelerden kaçınıyorum
Bu kadar iş konuşmak yeter, biraz da sizden söz edelim. Başarılı bir iş insanı olmanın dışında nasıl tanımlarsınız kendinizi?
İş dünyasındaki kimliğimin yanında, kendimi öğrenmeye meraklı, sorumluluk sahibi ve insan ilişkilerine önem veren, üretmeyi seven biriyim... Yeni fikirler üretmek, fayda sağlamak ve ekipçe başarmak beni motive ediyor. Gerek iş hayatımda gerekse özel yaşantımda dengeyi korumaya büyük önem veriyorum. Ailem, dostlarım ve yaşadığım toplumla anlamlı bağlar kurmak benim için çok önemli. Kısacası, hayatta dengeyi arayan, duyarlılıkla yaşayan ve sürekli gelişime açık biri olmaya çalışıyorum diyebilirim.
Yoğun çalışıyorsunuz ve STK’larda da aktif rolleriniz var. Sizi bu yoğun temponuzdan uzaklaştıran, rahatlatan şeyler neler?
Hayatı sade ama derin yaşamayı seviyorum. Meditasyon ve yoga, günün koşturmacasından uzaklaşıp iç dünyama yönelmemi sağlıyor. Kitaplar ve edebiyat, bana dünyaya daha geniş bir perspektiften bakmayı öğretiyor. Golf ve tango ise hem bedensel hareket hem de zihinsel odaklanma açısından beni dinlendiriyor. Doğada yürümek, en büyük keyiflerimden biri. Antika eşyalara özel bir ilgim var; onları araştırmak, haklarında bilgi edinmek ve mümkünse hikâyelerini dinlemek beni çok etkiliyor.
Asla vazgeçemem dediğiniz şeyler…
Hayatın sürekli değişen dinamik bir süreç olduğuna, değişim ve dönüşümün kaçınılmaz olduğuna inanıyorum. Bu nedenle “asla vazgeçmem” gibi kesin ifadeler kullanmaktan hep kaçınmışımdır. Hayata karşı katı değil, esnek ve gelişime açık bir duruşun daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Yine de, her koşulda kıymet verdiğim bazı temel değerler var, bunlar; ailem, ülkem, dostlarım, üretkenlik ve huzur dolu anlar. Sevdiğim insanlarla birlikte, insanlık ve dünya adına anlamlı şeyler üretmek, benim için vazgeçilmez bir yaşam amacı.
Kahve sohbetinde çay içtiğiniz dikkatimi çekti. Çaycısınız anlaşılan…
Kesinlikle çaycıyım. Bizim evde çay, yalnızca bir içecek değil, aynı zamanda köklü bir gelenek... Türk çayı vazgeçilmezim; ancak günlük yaşamımda çay içmeyi bir ritüel hâline getirdiğim için tek bir türle yetinemiyorum. Yeşil çaydan Uzak Doğu çaylarına, Çin’in beyaz çayından Güney Afrika ve Hindistan’ın özgün tatlarına kadar pek çok çeşidi severek tüketiyorum.