Öncelikle Longosphere’ın nasıl hayata geçirildiğini sizden dinleyerek başlayalım. Projenin fikri nasıl filizlendi?
Projenin temel amacı; doğa deneyimi ve kamp ruhunun yaşanabileceği, ancak temel konfor, güvenlik gibi ihtiyaçların da karşılanabildiği bir konsept yaratmaktı. Bu doğrultuda, böyle bir tesisin eksikliği fark edildi. Yaptığımız araştırma ve AR-GE çalışmaları sonucunda Longosphere’i inşa ettik.
Tatil anlayışını otellerden alıp doğayla bütünleştiriyorsunuz. Bu, sizin hep hayaliniz olan bir adım mıydı?
İnsanların doğayla bütünleşme arzusu aslında doğal bir ihtiyaç. Sanayi devriminden bu yana insanoğlu bunu yeni yeni fark etmeye başladı. Ancak günümüz dünyasının sunduğu imkânlar, herkes için bir konfor alanı oluşturdu. Bu konfor alanı içerisinde doğa deneyimini yaşatma fikri, hem kendi deneyimlerimizin hem de ihtiyaçlarımızın bir sonucu oldu.
Peki, neden İğneada?
İğneada hem bizim memleketimiz hem de İstanbul’a bu kadar yakın olmasına rağmen eşsiz bir doğaya ve ormanlara sahip bir bölge. Halk arasında “Saklı Cennet” olarak bilinir, biz de aynı şekilde düşünüyoruz. Bu özel doğanın, oluşturduğumuz konseptle en güzel şekilde örtüşeceğine inandık ve projemizin ilk ayağını burada gerçekleştirdik.
Longosphere için uzun bir çalışma süreciniz olduğunu düşünüyorum, öyle mi?
Longosphere’i tasarlama sürecimiz, orman alanını tahsis aldıktan sonra yaklaşık 2,5 yıl sürdü. Doğanın içine yerleşen ve kendine özgü doğal malzemelerle yapılan yapılar tasarlamak pek tecrübe edilmemiş bir süreçti. Bu nedenle her detayı ayrı ayrı düşünmemiz gerekti. Bu da oldukça keyifli bir keşif ve tasarlama süreci yarattı.
Bu arazinin ağaçlara ve doğaya nazik bir yaklaşımla tesise dönüştürülmesi çok kıymetli. Malum, günümüzde betonlaşma her gün artarken insanların doğaya ihtiyacı da aynı oranda artıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İnsanoğlu doğaya hükmetme gücünü kazandığından beri, bulunduğu alanı kendi düşüncesine göre şekillendirmeyi tercih ediyor. Bu, aslında insan doğasına aykırı bir durum. Biz burada, doğayla insanın uyum içinde yaşayabileceği bir ortam yaratma felsefesini benimsiyoruz ve bunu deneyimlemeye, deneyimletmeye çalışıyoruz. Her geçen gün toplumlar bu konuda daha bilinçli hâle geliyor. Doğa, ona karşı gelindiğinde değil, onunla birlikte hareket edildiğinde çok daha güzel bir ortam sunuyor.
Glamping tesislerinin ülkemizde yaygınlaşması turizm açısından nasıl bir fark yaratabilir?
Glamping tesisleri hem Türkiye’de hem de dünyada yavaş da olsa yaygınlaşıyor. Bu alanda hem standartlaşma hem de kurumsallaşma ihtiyacı mevcut. Çok güzel örnekler bulunmakla birlikte, yalnızca ucuz maliyetli bir konaklama tesisi mantığıyla yapılmış versiyonları da var. Zamanla bu süreç oturacaktır. Türkiye, olağanüstü bir doğa çeşitliliğine sahip bir ülke. Bu doğayı glamping konseptiyle buluşturmak, doğal güzelliklerimizi daha da değerli kılıyor. Uzun vadede bu konseptin ülke turizmine ciddi katkılar sağlayacağını düşünüyorum.
Gastronomi açısından da baktığımda mutfak reçeteleriniz oldukça göze çarpıyor. Lezzet açısından üzerinde özellikle durduğunuz hedefleriniz var mı?
Gastronomi, bir konaklama tesisinin kendini ifade edebilmesi açısından en önemli unsurlardan biri. Biz, yaşatmaya çalıştığımız deneyimin tüm duyulara hitap etmesini çok önemsiyoruz. Mutfakta da AR-GE çalışmalarımız kesintisiz devam ediyor. Yerel malzemeleri ve tatları keşfederek, kendi sunumlarımızla bunları yeniden yorumlamaya çalışıyoruz. Aynı zamanda yemeklerimizi Trakya’da üretilen kaliteli şaraplarla eşleştirmeyi hedefliyoruz.
Son olarak, ilerleyen zamanlarda Longosphere özelinde farklı çalışmalarınız olacak mı?
Longosphere’in planlanan projesinin henüz yarısına bile gelmiş değiliz. Yıl sonuna kadar spa alanımızı devreye almayı hedefliyoruz. Burada temel bir spa’nın sunduğu tüm olanakların yanı sıra, wellness tarafında da kendimizi geliştirip doğa deneyimiyle birleştirmek temel amacımız olacak. Yine bu yıl içerisinde hayata geçirmeyi planladığımız ekoturizm alanımızda; devasa bir orman içinde, yaklaşık 20 kilometrelik trekking ve bisiklet parkurlarımızla doğayla bütünleşme fikrini pekiştireceğiz. Uzun vadede ise, Longosphere Exclusive bölümümüzde bir biyolojik gölet çevresinde konumlandırılacak ahşap evler ve fine dining restoran ile doğa deneyimini lüksle buluşturmayı planlıyoruz.
Bunların dışında, farklı lokasyonlarda da doğa deneyimiyle konforu buluşturabileceğimiz, farklı doğa formlarını içeren yeni alanlar hayata geçirme hedefimiz bulunuyor. Bu yönde çalışmalarımız devam ediyor.