Yeni yılda kişisel bakım trendlerinde bizleri neler bekliyor?
Yeni yılda kişisel bakım dünyasında daha sade, daha bilinçli ve daha bilimsel bir yaklaşım hâkim olacak. Tüketiciler artık ‘çok ürün kullanmak’ yerine ‘doğru ürün kullanmak’ dönemine geçiyor. Cilt bariyerini güçlendiren, çok adımlı rutinin yerini alan minimalist ve etkisi kanıtlanmış içerikler öne çıkacak.
Aynı zamanda refill ürünler, çok amaçlı formüller, probiyotik/postbiyotik destekli ürünler ve duyusal bakım trendi yükselişte. Kişisel bakım artık sadece bir rutin değil; zihinsel iyi oluşla birleşen bir ritüel hâline geliyor. Biz de The Purest Solutions olarak bu dönüşümü uzun zamandır hissediyor ve ürün geliştirmelerimizi buna göre şekillendiriyoruz.
Sürdürülebilirlik ve temiz içerikler hakkında marka olarak yaklaşımınız nedir?
The Purest Solutions’ın DNA’sında yer alan değerlerimizin 3 tanesini; temiz içerik, efektif formülasyon ve sürdürülebilirlik olarak sıralayabiliriz.
Bizim için temiz içerik, sadece zararlı maddelerin olmaması değil; aynı zamanda formülün cildin biyolojisine uyumlu olması demek. Ürün geliştirirken her aktifin saf, bilimsel ve amacına uygun dozlarda kullanılmasına çok önem veriyoruz.
Sürdürülebilirlik tarafında ise refill modellerimiz, geri dönüştürülebilir ambalajlarımız, atık azaltma hedeflerimiz ve Ar-Ge laboratuvarındaki enerji verimliliği çalışmalarımızla çok boyutlu bir yaklaşım benimsiyoruz. Bizim için sürdürülebilirlik bir yan proje değil, markanın bütün iş akışına yayılmış bir kültür.
Bir ürün yaratırken ilk ilhamı nereden alıyorsunuz?
İlham kaynağımız aslında çok net: Kullanıcı ihtiyacı ve bilimsel veri… Ar-Ge ekibimiz ve pazarlama ekibimiz sürekli iletişimde. Sosyal dinlemelerden tüketici geri bildirimlerine, dermatolog görüşlerinden klinik araştırmalara kadar geniş bir veri havuzundan ilham alıyoruz. Her ürün fikri aslında bir ‘problem çözme hikâyesi’ olarak başlıyor.
Örneğin; genç tüketicilerin leke kaygısındaki artış veya hassas ciltlerde bariyer onarım ihtiyacının yükselmesi, bizi o alanda yeni formüller geliştirmeye yönlendiriyor. Yani ilham kaynağımız trendler değil, gerçek ihtiyaçlar.
Sosyal medyada viral olan, dönem dönem konuşulan sonra unutulan trendlerin markaya etkisi nedir? Tüketici bu akımlara nasıl yaklaşmalı?
Sosyal medya, özellikle TikTok döneminde, güzellik dünyasının en hızlı değişen alanı hâline geldi. Bir içerik bir anda viral olabiliyor ve global bir davranışa dönüşebiliyor. Ancak bazı trendlerin bilimsel bir temeli yok; bu da hem kullanıcıyı, hem markaları riskli bir alana itebiliyor. Biz marka olarak bu trendleri dikkatle takip ediyoruz ama her trendi ürün stratejisine dönüştürmüyoruz. Çünkü geçici akımların peşinden gitmek yerine uzun vadeli bilimsel çözümler üretmek çok daha değerli.
Bu anlamda kullanıcılara önerim: Her gördüğünüzü denemeyin. İçeriğe, etki mekanizmasına güvenin. Viral içerikler ilham verici olabilir ama cilt söz konusu olduğunda sürdürülebilir sonuçlar bilimden geliyor.
Son yıllarda kadın ve erkek tüketicilerin kişisel bakıma yaklaşımında farklılaşmalar oldu mu?
Kesinlikle oldu. Eskiden kişisel bakım daha çok kadın odaklı algılanırken bugün erkek kullanıcı hem bilgi seviyesini hem beklentisini yükseltti. Erkekler artık yalnızca temel bakım değil; leke, gözenek, akne gibi spesifik sorunlara yönelik ürünler arıyor.
Kadınlarda ise daha bilinçli bir içerik okuryazarlığı görüyoruz. Formülleri, aktif oranlarını, sürdürülebilirlik detaylarını takip eden çok güçlü bir kullanıcı kitlesi var. İki grupta ortak eğilim ise aynı: Hızlı sonuç değil, doğru ürün… Çok adım değil, etkili adım… Bu nedenle cinsiyetten bağımsız, herkesin ihtiyacına yönelik dermatolojik çözümlere yönelim artıyor.