AYTAÇ ŞAŞMAZ / OZAN
Çaresizlik insanı karanlık çukurlara sürükler

Dizide sıradan bir hayat yaşayan doktorun trajedinin ardından bambaşka bir dünyaya sürüklenmesini izliyoruz. Sizce Ozan’ın hikayesi, adalet arayışının insanı nasıl değiştirdiğini mi, yoksa içindeki karanlığı mı ortaya çıkardığını gösteriyor?
İkisi de diyebilirim çünkü Ozan'ın başına gelen olayların bütünü onu çaresiz bir hale sokuyor. Çaresizlik insanı bazen hayatta en karanlık çukurlara sürükler, bütün bu düzensizlik de hayatının bütün ritmini değiştirir.
Bir yanda hayat kurtarmak için yemin etmiş bir doktor, diğer yanda karanlık ilişkilerin içine çekilen bir adam. Bu iki uç arasındaki çelişkiyi oynarken en çok hangi noktada zorlandınız?
Hikaye gereği hiç durmayan bir ritmimiz var ve zaten senaryoyu en keyifli hale getiren de bence bu. Duygu olarak bir benzetme yapacak olursak beyazdan siyaha geçişi yani daha çok hapishanede geçirdiği vakit ve yaşadıkları beni Ozan’ın duygusu bağlamında bir çok çıkmazsa soktu.
Adalet peşinde koşarken yanlış yönlendirilmiş bir yolculuğun içinde buluyor kendini. Sizce Ozan’ın en büyük yanılgısı ne?
Ozan hepimiz gibi hayatında idealleri olan ve mesleğini en iyi şekilde yapmaya çalışan biri. Tek yanılgısı dünyanın adaletsiz bir yer olduğunu unutması. Bunu da başına gelmeyen bilemez. Yaşadıkları, başına gelenler ve verdiği tepkiler zaten onu insan kılan en büyük unsurlar.
SERRA ARITÜRK / DEREN
Deren’in en büyük kavgası, kendisiyle

Daha karanlık, güç odaklı bir karakterle karşımızdasınız. Bu değişim sizin için nasıldı?
Deren’i oynamanın keyfi; sevmeye ve sevilmeye duyduğu açlığını ardına gizlemeye çalıştığı mizahıydı. Savaştığı dünyada idealleri henüz karşılayamayan yeri, sabırsızlığı ve tecrübesizliğiyle, etkisi sandığından büyük olan tüm başarıları ve hatalarıyla, hem stratejik hem duygusal açıdan birçok zıtlığı barındıran renkli karakteri oynamak hem çok eğlenceli hem özgürleştirici kıldı.
Deren’in hikayesi kayıplar ve sert yüzleşmelerle şekilleniyor. İzleyici onu hayatta kalma mücadelesi veren biri mi, acılarını güce dönüştürerek giderek sertleşen biri olarak mı okuyacak?
Deren ne istediğini bildiğini düşünen ancak en büyük ihtiyacını, en çok da güçlü görünmek ve kalabilmek adına olabildiğince görmezden gelen genç bir kadın. Onun sevgiye olan açlığı, tüm seçimlerini yönlendiriyor. İzleyici, aslında en büyük mücadelesinin kendiyle olduğunu, özellikle yaşadığı yüzleşmelerle görecek.
Deren’in duygusal yolculuğu en çok hangi sahnede zorladı?
Duygusal olarak zorlanmaktan ziyade, duygu yoğunluğundan ve çözülmelerinden nispeten çok daha fazla keyif aldığım sahneler oldu. Bu sahneler, Deren’in en büyük kavgasının hayatta kalmak olduğunu zannederken, kendindeki en büyük eksikliklerin ve yokmuş gibi davrandığı yaralarının tekrar farkına vardığı yüzleşmeler üzerine.
DİREN POLATOĞULLARI / RIZA
Dostluklar kutsallar nedeniyle düşmanlığa

Rıza, gücün ve zaafların arasında sıkışan bir karakter. Onu trajik bir figür yapan en temel şey ne?
Geçmişini silememesi ve gururu, Rıza karakterini trajik hale getiren en temel unsur.
Kenan’la ilişkisi hem aile gibi bir bağ hem de büyük kırılmalar içeriyor. Sizce Rıza’yı Kenan’a en çok bağlayan şey neydi, en çok koparan şey ne oldu?
Kenan, Rıza karakteri için çok önemli biri, onun dostu, kardeşi, sığınağı, derdosu. Onun sırlarını bilen tek kişi. Ve bu insanlar birbirlerini öylece kabullenip kader ortaklığı yapmışlar. Bu çok değerli ve çok önemli ama işte bu dostluklar bazı kutsallar sebebiyle düşmanlık haline gelebiliyor.
Rıza’nın seçimleri yalnızca kendi kaderini değil, çevresindekilerin kaderini de etkiliyor. Bu ağırlığı canlandırmak oyuncu olarak sizi nasıl etkiledi?
Benim için oldukça zor bir süreçti. Depresif ve berbat durumdaki birini canlandırmak çok güzel, hoş bir şey. İç gıdıklayıcı bir şey olsa bile insanın sabrını zorlayabiliyor. Dolayısıyla set bitince insan hem üzülüyor güzel bir iş bittiği için hem de hafifliyor yoğun bir duygu selinden çıktığı için.
Sizce izleyici Rıza karakterine daha çok kızacak mı, yoksa onu anlamaya mı çalışacak?
Bu soruya Rıza karakteri olarak cevap vermek gerekirse “umurumda bile değil”
EROL BABAOĞLU / KENAN
Racon hem büyük gücü hem de en büyük zaafı

Kenan, mafyanın içinde büyümüş, geleneğe bağlı bir karakter. Onu ekranda sıradan bir “mafya figürü”nden ayıran en güçlü yan sizce ne?
Kenan Görüklü; bu topraklara özgü bir karakter. Yaşadığı toprakların geleneklerine bağlı. Bağlı olduğu temel noktalar var. Ailesi, aile gibi gördüğü ekip değerleri, adalet duygusu ve vicdanı. Ayrıca geçmişinden, yeteri kadar güçlenmediği gençlik zamanlarından taşıdığı bağlar var. Bu bağlar onu var ediyor bir yandan. Aynı zamanda geri vitesi olmayan bir karakter.
Kenan için racon ve adının nasıl anılacağı çok önemli. Sizce bu değerler onun en büyük gücü mü, yoksa zamanla en büyük zayıflığına mı dönüşüyor?
Kenan’ın her şeyini dayandırdığı “raconu” var. Tüm eylemlerine yön veren bu noktalar hem inançları konusunda en radikal karakter yapıyor onu, hem de değerleri bir taraftan en büyük zaaflarına dönüşüyor. Tüm bunların ortasında kalmış bir Kenan izliyoruz.
Kenan’ın insani zaafları da var. Sizce seyirci onu bir “kabadayı” olarak mı görecek, yoksa zaaflarıyla daha insani bir figür olarak mı okuyacak?
Sertliği, acımasızlığı cesareti, kararlılığının yanında; insani zaafları da olan, seçimlerinin bedelini ödeyen, bir karakter Kenan. İnsani zaafları, değerleri konusundaki inatçılığı, o yıkılmaz imajının altındaki kırılgan tarafı gösteriyor bize.