O, adını dünya teknoloji tarihine altın harflerle yazdırmış bir Türk dehası. Amerika’da kırk yılı aşkın süredir sessiz sedasız, icatlar yapıyor. En dikkat çekici başarısı ise, gökyüzünün görünmez devleri olan B-2 ve F-35 savaş uçaklarının sihrini yaratan, onları radarlara karşı görünmez kılan özel boyanın mucitlerinden biri olması…
Dünyanın en gelişmiş savaş uçaklarında, bizden bir imza, bir Türk’ün zekâsı var… Başarılı bilim insanı Ergün Kırlıkovalı’dan bahsediyorum…
Bir süredir kendisiyle görüşmek istiyordum. Nihayet buluşmak üzere sözleştik. Güney Kaliforniya’da bulunan evine doğru yol alırken aklımda birçok soru vardı. Bu soruların hepsini sorma fırsatı buldum:
Türkiye’den Amerika’ya geliş hikayesini, nasıl başarılı olduğunu, icat yapmanın formülünü... Türkiye karşıtı Ermeni gruplar tarafından yapılan baskılara nasıl dayandığını…
Kırlıkovalı, bu söyleşide her başarısızlığın içinden yeniden doğmayı, her reddedilişi bir derse dönüştürmeyi anlattı. Türkiye’nin ilk yerli uçağı Kaan’a dair fikirlerinden, tek başına verdiği mücadelelere kadar hayatının dönüm noktalarını paylaştı.
Ancak sorduğum bir soruya verdiği cevap beni hem şaşırttı hem de oldukça etkiledi.
“Zor zamanlarda, her şeyin bittiğini düşündüğünüz anlarda, nasıl yeniden ayağa kalkıyorsunuz?”
Bir mühendisten teknik bir yanıt beklerken, o hiç tereddüt etmeden şöyle dedi:
“Atatürk sayesinde…”
Bir an sessizlik oldu. Ardından kelimeler, yavaş yavaş dökülmeye başladı:
“Hakikaten Atatürk bende çok farklı duygular uyandırır. Atatürk babamın doğduğu topraklardan… Babam da ben de Atatürk gibi inandığımız değerler için sonuna kadar savaşırız. Asla vazgeçmeyiz, peşini bırakmayız, inatçıyızdır.
Düşünsenize, Atatürk’ün yaşadıklarını… Nutuk’u okuduğunuzda görüyorsunuz: Yunan ordusu Polatlı’ya kadar dayanmış, Ankara’dan top sesleri duyuluyor. Panik her yere yayılmış; herkes Ankara’yı terk etmeyi düşünüyor. İşte o anda Atatürk, bu çaresizlik karşısında tek başına duruyor. Vatanı kurtaracağına öyle inanıyor ki, etrafındakilere de aynı inancı aşılıyor. Atatürk önderliğinde hep birlikte ölüme meydan okuyorlar…”
Sesi titredi, gözleri doldu. Kelimeler boğazına düğümleniyordu; gözlüğünün altından gözyaşlarını sildi. Birkaç dakika sonra sözlerine devam edebildi:
“Ben Atatürk’ün bu ve bunun gibi hikayelerini öğrendikçe adeta uçuyorum. Yani aklımda kalbimde hep Atatürk var. O yüzden 50 senedir Türkiye’yi karalamaya çalışan bütün kampanyaların karşısında dimdik durdum. Bu uğurda 5000’e yakın mektup yazdım, sayısız konuşma yaptım. Türk derneklerine katkı ve destek sağladım. Baskılara maruz kaldım ama yılmadım.
Zor durumda kaldığımda, kendimi yetersiz hissettiğimde Atatürk’ü ve onun yaptıklarını düşünüyorum. Hemen düştüğüm yerden yeniden ayağa kalkıyorum.”
Bu anekdotları Ergün Kırlıkovalı’dan dinlerken, Atatürk’ün vizyonunun onun için duygudan öte bir yol haritasına dönüştüğünü fark ediyorsunuz. Zorluk karşısında organizasyon, imkânsızlık karşısında yaratıcılık, çaresizlik karşısında kararlılık…
Kırk yılı aşkın süredir Amerika’da yaşayan bir Türk bilim insanının, hayatındaki en büyük ilham kaynağı olarak Atatürk’ü göstermesi insanda tarifsiz bir onur duygusu yaratıyor. Bir kez daha anlıyorum ki Türk olmaktan gurur duymak için en güçlü nedenlerimizden biri hâlâ Atatürk’ün kendisi.
Kırlıkovalı’nın başarılarının ardındaki sırrı, girişimcilere tavsiyelerini ve hayat yolculuğundaki şaşırtıcı anları önümüzdeki günlerde yayımlanacak söyleşimde okuyacaksınız.
Ergün Kırlıkovalı’nın bende iz bırakan akıl dolu sözleriyle bu yazıyı noktalıyorum:
“İstatistik değil, birey olun! Birey olmanın yolu ise hangi işi yaparsanız yapın, yenilik üretmekten ve değer katmaktan geçer.”